gecenin ikisiydi. Zehra sağa sola dönse de uyuyamıyordu bir türlü. Ayağa kalkıp üzerine bir hırka geçirdi ve kapısının kilidini sessizce açarak mutfağın olduğu yere ilerledi. Kendine bir bardak çıkarıp dolaptaki suyu doldurdu. Bir yudum aldıktan sonra etrafı inceledi. Arkasından adım sesleri duyunca duruşunu biraz daha dikleştirerek arkasını döndü. Uykulu gözlerle ayakta olan Serdar'ı görünce şaşırdı.
—z; kapıyı yavaş açmaya çalıştım ama uyandırdım sanırım?
—s; yok uyku tutmadı beni peki sen? Sen niye ayaktasın?
—z; susadım? (Bardağı göstererek)Serdar kafasını salladı, kendine kahve yapmaya başladı.
—s; ister misin?
Zehra düşündü zaten uyuyamayacaktı hiç değilse canı sıkılmazdı. Kafasını salladı. Ve koltuğa oturdu. Serdar kahveleri yapıp zehraya uzattı birini.
—z; sağol
—s; rica ederimO da Zehra'nın yanına oturdu. İkisi de konuşmadılar bir süre. Serdar sessizlikten hoşlanmadığı için öylesine bir konu açtı
—s; kaç yıldır meslektesin?
Zehra kafasını Serdar'a çevirip baktıktan sonra tekrar önüne döndü ve cevap verdi.
—z; yedi yıldır. Sen?
—s; Benim eskilere dayanıyor baya uzun hikaye. Zor olmadı mı?
—z; ne zor olmadı mı?
—s; ailenden ayrılıp onların seni ölü bilecek olması
—z; bilmem ki düşünmedim hiç, senin için nasıldı?
—s; benim de düşünmeye vaktim olmadı pekZehra kafasını salladı. İkiside birbirinin sesinde ki o geçiştirme tınısını farketse de umursamadılar. Aksine Serdar daha başka bir konu açtı
—s; operasyon için plan kurdun mu?
—z; evet dağılımları da yaptım. Sabah herkes toplanınca anlatıcam.Serdar başını salladı ve yine sessizliğe büründüler. Zehra burada da nefes alamadığını ve duvarların üstüne üstüne geldiğini farketti. Elinde ki kahve bardağını daha sıkı tuttu. Kahvesinden bir yudum aldı. Serdar'a dönmeden konuştu.
—z; hava alabileceğim bir yer var mı?
—s; bahçesi var ama ne kadar hava alırsın bilemem, biraz boğucu çünkü istersen götüreyim
—z; çok iyi olurSerdar bahçeye getirince Zehra derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Ne yapacağını, ne hissedeceğini bilemez bir haldeydi. Gözleri dolmasına rağmen açmadı gözlerini, boğazında ki yumru yokmuş gibi davranmaya çalıştı, hiç kimsenin hele de tanımadığı bir adamın yanında ağlayamazdı. Serdar bir şeylerin yolunda gitmediğini farketti.
—s; iyi misin?
Zehra kafasını salladı ama gözlerini yine açmadı. Serdar kaşlarını çatarak bakmaya devam etti genç kadına. Her ne kadar Mete Başkan fazlasıyla güvense de, bir güvensizlik vardı içinde. Zehra kendini toplayarak hiç bir şey yokmuş gibi gözlerini açtı. Karşısında ki adama döndü. Elleri ceplerinde, kendisine çatık kaşlarla bakıyordu. Zehra konuşmadı, Serdar sesini çıkarmadı. Soru sormak yerine oradan ayrıldı. Zehra derin bir nefes aldı. Genç adam bahçeden çıkıp gözden kayboluncaya kadar tuttu kendini, Serdar'ın görüş alanından çıkmasıyla tuttuğu nefesini dışarı verdi ve gözünden yaşların süzülmesine izin verdi. Gecenin karanlığında kendi kendine fısıldadı.
"dayanamıyorum."
Ertesi sabah
Tüm ekip masanın başında toplanmıştı. Zehra en iyi bildiği şeyi yaparak dün gece hiç bir şey yaşamamış gibi dimdik, ve soğukkanlı duruyor, planı anlatıyordu ekibe. Görev dağılımlarını tek tek yapmıştı. Berlin'de bir davete gidiyorlardı ekipçe. Aranan adam bu baloda olacaktı buna emindi. Kendisi ve Serdar, Hulki'nin şöförlüğünü yaptığı arabayla davete gelecek, Pınar garson, hakkı dayı gözlemci olacaktı. Uzay ve Gürcan da karargahtan yönetecekti. Plan Mete başkandan onay alınca hazırlanmaya başladılar.
••••••
Berlin'e gelmişlerdi, hepsi oldukça yorgundu. Balo yarın olacaktı, kıyafetlerini de ayarlayıp son kez planın üstünden geçtiler. Ve hepsi odalarına çekildi. Zehra yine uyuyamayacaktı ama şanslıydı en azından buranın terası vardı. Üstünde ki kısa kollu beyaz gömlek ve kot pantolonun üstüne hiç bir şey almadan çıktı terasa, ışığı yanan evleri, geçen arabaları, rüzgarda savrulan yaprakları izledi. Soğuğa bile aldırmadı izlerken, gündüzleri duygularını o kadar içine gömüp, başka şeylere odaklanıyordu ki, gece olunca yaşayamadığı tüm hüzün yumru olmuş birikiyordu sanki boğazında. Zor bir hayatı olmuştu en başından beri.. kimseye anlatmasa da gözlerine dikkatli bakan birisi anlardı Zehra'nın acısını. Hoş anlamak isteyen de olmamıştı ya. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. "ne garip" diye geçirdi içinden. "aynı gökyüzünün altında olan ne kadar insan ne kadar acı var, herkese kendi acısı nasıl da büyük gözüküyor" yine en iyi bildiği yöntemlerden birini uyguluyordu kendine. "Acısını küçümsemek" eğer küçümserse o acının yok olacağını düşünüyor olmalıydı. Bu düşüncesine seslice güldü "hala çocuk gibisin Zehra" diye konuştu.
"saat çocuk gibi olmak için fazla geç sanki Zehra hanım."
Arkasından gelen sesle irkilerek sesin sahibine döndü.
—z; sen miydin?
Serdar da kafasını salladı
—s; uyumak diye bir tabir var biliyor musun? Dün de uyumadın sabaha kadar bahçedeydin.
Zehra kaşlarını çattı.
—z; sen nerden biliyorsun sabaha kadar orda olduğumu?
Serdar affalasa da belli etmeyip cevap verdi.
—s; gelseydin kapı sesini falan duyardım ayrıca göz altlarından belli
—z; anladım. Uyku tutmuyor fazla.
—s;yarın operasyon var dinlen biraz bayılıp kalmazsın umarım?Zehra alayla tebessüm etti.
—z;gerek yok gitsem de uyuyamayacağım zaten, ayrıca bana diyorsun ama sende hala ayaktasın.
—s; ben alışığım maziye dayanıyor benim mesaiZehra hafif bir tebessüm etti. Aylar sonra öylesine bile olsa içten bir tebessüm ettiğini farketti. Gözleri yine boşluğa daldı. Rüzgarın esmesiyle Serdar zehraya "üşümüyor musun?" diyerek yöneldi. Zehra kafasını iki yana salladı "aksine iyi geliyor, soğuk". Serdar omzunu silkti. "Garipmiş" Zehra gözlerini karanlık gökten bir an ayırmadan cevap veriyordu "öyle" dedi kısık bir sesle. Gözlerini kapadı ve soğuğun daha çok içine işlemesine izin verdi. Uykusu olduğunu hissetti o an ama uyusa dahi kabuslarla uyanacağını biliyordu. Yorulduğunu hissettiği için orada ki masanın sandalyelerinden birine oturdu. Rüzgar saçlarını dalgalandırdıkça uyku işliyordu içine. günlerin yorgunluğu birikmiş olacak ki kendini uykuya teslim etti.
....
Sıçrayarak gözlerini açtı Zehra. Nerede olduğunu idrak etmeye çalıştı. Terasta uyuyakaldığını hatırladı. Kafasını çevirdiğinde Serdar'ı görmeyi beklemediği için şaşırdı. Niye her yerdeydi ki bu adam? Yanaklarında ki ıslaklıkları farkedince dokundu. Uykusunda ağlamış mıydı? Hem de tanımadığı birinin yanında.—s; iyi misin?
Zehra, genç adama dönmeden kafasını salladı. Durumu toparlayacak bir cümle aradı.
—z; uyuyakalmışım bende, sen niye gitmedin?
—s; sandalyeye oturduğun gibi uyuyakaldın ben de hava almaya devam ediyordum. az önce de sayıklamaya başladın çok olmadı yani sen uyuyalı. Kötü bir rüya mı gördün?Zehra elinin tersiyle yanağında ki gözyaşlarını sildi. Ve cevap verdi.
—z; bilmiyorum, hatırlamıyorum yani öylesine bir rüyadır herhalde
—s; daha önce insanı ağlatan bir rüya görmemiştim
—z; oluyormuş demek kiSandalyeden kalkarak terasın çıkışına yöneldi kapıdan çıkacakken Serdar'a döndü
"sana iyi mesailer, ben biraz da odamda devam edeyim.."
Serdar'ın dudakları yana kıvrıldı. Zehra da gülerek oradan ayrıldı..