Merhaba, bölüm geciktiği için üzgünüm ama gerçekten yoğun zamanlar geçiriyorum. Hikayeyi yarıda bırakma gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil, sadece anlayış göstermenizi istiyorum. Yaptığınız yorumlar çok güzel, çok farklı fikirler, farklı bakış açıları, istekler... Hepsini okumak gerçekten çok güzel ve okurken çok mutlu oluyorum. Her şey için teşekkürler, iyi okumalaar.
"Haklısınız Bayan Gitraya, yokinoların burunları normalden uzun ve gözleri de normalden büyüktür." Orta yaşlarda, kır saçlı ve kahverenginin en kapalı tonlarında gözlere sahip olan ve 'Varlıklar' dersimize giren hocamız sanki daha önce hiç duymadığımız bir şeyi bizlere anlatıyormuşçasına devam etti. "Yokinoların istedikleri zaman küçülebildiğini biliyor muydunuz çocuklar? Sanki yok oluyormuş gibi."
Açıkçası her ne kadar adamın gözlerine bakıyor olsam da, aklım hala birkaç saat öncesinde takılı kalmıştı.
Ben uçmuştum. Her ne kadar çok net hatırlamasam da uçtuğumu biliyordum. Yüzüme esen sert rüzgârı hissetmiştim. En önemlisiyse iki yanımda hissettiğim yüktü.
Kanatlarımı hissetmiştim.
Aynı yerde Noda'nın kolları arasında uyanmaksa yaşananların bir rüya olmadığının kanıtıydı. Noda'ya neler olduğunu sorduğumda ya fazla darbeden, ya da heyecandan bayıldığımı söylemişti.
Son birkaç saattir hala hızla atan kalbim olanları algılamaya çalışıyormuş gibiydi. Uçmak, daha becerememiş olsam da, havada durmak ve yüzüne esen rüzgârı hissetmek bile bu kadar güzel gelmişken bulutların arasında oradan oraya savrulmak nasıl olur hissiyle yanıp tutuşuyordum.
O ara sıra uğrayan enerji bana çok... Güçlü hissettiriyordu. Bunu tatmıştım.
Bir yandansa korkuyordum. Eğer Noda'nın karşısında kendime gelmeseydim, o an hissettiğim öfke ve nefretle onu öldürebilirdim. Üzerimdeki enerji kendimden korkabileceğim kadar güçlüydü. Bunu biliyordum. Bu düşünce tüm vücudumun ürpermesine neden olsa da onu gerilere atıp uçtuğuma odaklanıyordum.
Hiçbir şey sabahtan beri yüzümde oluşan gülümsemenin yok olmasını sağlayamayacak gibiydi.
En merak ettiğim şey kanatlarımken, onları görememiştim.
Bir yandan onları görmeyi çok istesem de, bir tarafım hala kanatlarım olduğu gerçeğine inanamıyordu. Tüm bunlar, sadece, bana çok uzaktı.
Noda'ya sorduğumdaysa onları kendim görmenin çok daha iyi olacağını söylemişti. Her ne kadar Noda kendisi için bizlerle bir oyun oynuyor olsa bile, ona hayatımdaki ilk kez bu kadar yakın ve minnettar hissediyordum.
"Belki de bu soruyu yeni arkadaşımız Gece cevaplamak ister. Ne dersin Gece?"
Gözlerim yoğunlaştığım noktadan kır saçlı adamın gözlerine dönerken birkaç saniye afalladım. Refleks olarak "Efendim?" derken sınıfta rahatsız olunacak bir sessizlik oluştuğunun farkındaydım. Çaprazımda oturan Lena dahil neredeyse herkesin gözleri bendeydi. Bense onlara odaklanmamam gerektiğini düşünerek orta yaşlarda olan adamın gözlerine bakmaya devam ettim.
Kelimeleri çok keskin kullanıyordu. "Sizden sadece yokinoların boyundan bizlere biraz bahsetmenizi isteyecektim." Bir rica değil de, emir gibi söylediği cümleyi tartarken beynimde dersle ilgili birkaç şey aramaya başlamıştım bile.
Farklı yaratıkları işlediğimizi biliyordum. Dersin başında odaklanmaya çalışmış ve bu yaratıkların burunlarının normalden uzun olduğunu da biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÆRA
FantasySiyah gözlerin içine kazınmış hikayemi bir kez daha okudum. Karanlığın ilmek ilmek, özenle işlendiği gözler gözlerimle kavruluyor, ruhlarımızla harmanlanıyordu. Sesimin titrediğini hissettiğim anda nefesimi düzene sokmaya çalıştım ve devam ettim. ...