Suç II

875 63 13
                                    

Arkadaşlar yeni kapağımız nasıl? Umarım beğenmişsinizdir. 



Su ne kadar garip bir sıvıydı.

Fazla anlamlı ve değerli, fazla basit. O kadar sadeydi ki, net. Belki de net değildi, sakindi. Emekliye ayrılmış yaşlı bir amcanın her sabah yaptığı kahvaltı kadar basit, ölüm kadar gerçek, beyazdan sade, siyahtan daha berrak.

Yorgundu belki de, insanlar onu yoruyordu.

İnsanlığın en başından beri bizleri beslemekten, temizlemekten yorulmuştu belki de. Kirletilmekten.

Vicdanlıydı, o olmadan yapamayacağımızı biliyordu.

Arkasındaki şeyi net olarak göremiyordunuz, karmaşıktı, bir şekilde bizleri anlıyordu.

Sürekli hareket halinde olmaktan mutlu muydu? Akıyordu, kızgındı bazen, hızlıydı. Öldürecek kadar sert bile olabilirdi. Veya yumuşak, damla damla, oğluna bir şeyleri öğretmeye çalışan bir baba kadar sabırlıydı.

Bebekleri kaynağından çıkan bir suya benzetebilirdik belki de, eninde sonunda her bebek kirleniyordu. Her ruh, karanlığın tadına bakacaktı.

Su ne kadar garip bir sıvıydı.

Ve şimdi, o olmadan yaşamın son bulacağı suyun içine, bir ölümün izlerini karıştırıyordum. Vücudumdan yaşama karışan kan, ne yazık ki sadece bedenimi temizliyordu. Her dakika daha da siyahlaşan ruhuma nazaran, ellerimdeki kan suya karışmış, temizlenmiş ve buruşuktular.

Bu suyla ruhumu da temizleyebilmeyi diledim. Hafızamın saçlarına usulca bir şampuan döküp, her bir saç telinin ucundan karanlığın akıp gitmesini izleyebilmeyi.

Kirliydim, bir bataklıkta boğuluyor gibiydim.

Kaç saattir burada olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Sürekli başladığım yere geri dönüyordum, yine bir otel odasının eskimiş duşakabininde, yere çökmüştüm. Hıçkırıklarımı suyun sesi bastırmaya çalışırken, bunu neden istediğimi bile bilmiyordum. Hafızam aynı görüntüleri sürekli oynatırken darmadağın olduğumun farkındaydım.

Benim yüzümdendi. Benim için gelmişlerdi.

Ellerim saçlarıma giderken bir hıçkırık daha boğazımı yarıladı. Şimdi ne olacağı umurumda değildi.

Biz kaybediyorduk. Lena ölmüştü.

Düşünme, düşünme. Kan.

Çok rezil bir sıvıydı. Şimdiye kadar kendini sevdirebildiği tek varlık vampirlerken, belki kan bile bu durumdan çok yorulmuştu.

Kabullenemiyorduk.

Ölümün basitliği bir kez daha gözlerimin önüne serilmişti.

Lena'yı ne kadar sevdiğimi veya sevmediğimi bilmiyordum. Sadece, can verişi gözlerimin önünden gitmiyordu.

Oradan uzaklaştığımızdan bu yana Ezra tek bir kelime bile etmemişti.

Neden artık her şeyi bitirmiyordu? Hazırdım. Ne alacaksa alabilirdi. Sadece o uykuya ben de yatmak istiyordum. Çok yorulmuştum.

Beni hemen burada öldürmeliydi.

Neden bu işi bu kadar uzatıyordu?

Dışarı çıkmak istemiyordum, şimdi, burada ölmek istiyordum.

KÆRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin