Uçurumdan düşmek nasıl bir histi acaba? Saniyeler sürse de rüzgarı tüm gücüyle yüzünde hissetmek, saç tellerinin her bir ucundan gökyüzüne savrulan panik dalgası, korku ve heyecan.
Hızla sağ tarafa doğru savrulurken gözlerimi açtım, hala vücudumun her yerine iğneler batıyor gibiydi, kendimi ölesiye yorgun hissediyordum.
Yan mahalledeki maymunlar ırzıma geçmiş gibi çıkan sesimle "Neler oluyor?" diye sorarken Ezra'nın koca kafasının arkasında gözleri olup olmadığını merak ediyordum. Çünkü ciddi anlamda her hareketimi izliyormuş gibi bir tavrı vardı.
"Noda araba kullanamıyor, olan bu."
Yan tarafımda oturan Lena'nın söylediğine normalde olsa tebessüm edebilirdim ama ona bile halim yoktu. Sanki Mate sadece bedenime zarar vermemiş, ruhumdan da parçalar kopartmıştı.
Noda bile buna cevap vermiyorsa gerçekten gergin bir ortamın içindeyim demekti.
Okuldan apar topar ayrılalı henüz birkaç saat olmuştu. Ben de o zamandan beri uyumaktan başka bir şey yapmıyordum, Ezra hala üzerime gelmemişti.
Hatta şu ana kadar, benim tanık olduğum, tek diyaloğumuz buydu.
Neden okuldan kaçtığımı az biraz tahmin edebiliyordum, ama umurumda değildi. Yakın zamanda bilmeseler bile ben de onlardan kurtulacaktım ve bu sefer bu işi oldu bittiye getirmeyecektim.
Gözlerimi yola odaklayarak kulağımı tüm seslere kapadım. Artık üzerime çöken bitkinlik geçsin istiyordum, zor gelmeye başlamıştı.
Bir an önce buradan gitmek istiyordum.
Sanırım biraz daha uyumamın kimseye zararı olmayacaktı, gözlerimi kapadım ve kendimi karanlığa bıraktım.
*
Sanırım sarsılarak uyanmaya alışmalıydım.
Gözlerimi açarken yine biri tarafından taşındığımı anlamıştım, tek fark bu sefer süt kahvesi değil de siyah gözlere bakıyor olmamdı.
Gözlerimi açtığımı görünce kaşları çatıldı, hala sinirliydi.
"Yürüyebilirdim." dedim soğuk sesimle. Yürüyemeyeceğimi biliyordum ama işte inat değil miydi, sanırım Ezra'dan uzak kalmak için her şeyi yapabilirdim.
Siyah gözler bana çevrilmemişti, kollarından bedenine akan gerginliği hissedebiliyordum. Sanki bir şeylere katlanıyormuş gibi bir hali vardı. Daha doğrusu katlanamıyormuş.
"Neredeyiz?"
Bu soruyu akıl etmemle birlikte etrafıma göz gezdirdim. Bir ormanda yürüyorduk ama tanıdık gelen bir şeyler vardı. Lena ve Noda önümüzdeydi, birbirlerinden olabildiğince uzak olacak şekilde yürüyorlardı.
Ezra yüzünü bana dönmeyip yine beni yanıtsız bırakırken cevap alamamanın verdiği sinir bozucu hissi yok etmeye çalıştım. Bilerek yapıyor diye geçirdim içimden, tuzağına düşme Gece.
Uyumak istiyordum ama uyumaktan sıkılmıştım. Kendimi gerçek bir bez bebek gibi hissediyordum.
Ezra'yla uğraşmaya devam edebilir ya da çenemi kapatabilirdim, uğraşacak olursam muhtemelen daha fazla sinirlenecek ve bana bağıracaktı. Bunu o beni taşırken yapmak ne kadar doğru olurdu bilmiyordum ama şu an bile bana karşı aldığı şu tavır sinirimi bozuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÆRA
FantasySiyah gözlerin içine kazınmış hikayemi bir kez daha okudum. Karanlığın ilmek ilmek, özenle işlendiği gözler gözlerimle kavruluyor, ruhlarımızla harmanlanıyordu. Sesimin titrediğini hissettiğim anda nefesimi düzene sokmaya çalıştım ve devam ettim. ...