Sessiz ve soğuk.
Üşüdüğümü hissediyordum.
Soğuğun etkisiyle gözle görebildiğim nefesim karanlığa karışırken etrafımdaki ağaçlara göz gezdirdim. Fazla sessizdi. Yürümeye başlarken bunun Ezra'yla kaldığımız kulübenin de içinde bulunduğu orman olup olmadığını anlamaya çalışıyordum.
Karanlıktan dolayı bulunduğum yeri zihnimde daha önce gittiğim yerlerle eşleştirmek çok zor oluyordu. Etrafımda ağaçlardan başka hiçbir şey yoktu.
Kendi nefesim yaprakların ezilme sesine karışırken hızla yürümeye başladım.
Belki ilerilerde tanıdık bir şeye rastlayabilirdim.
Ağaç, ağaç ve daha çok ağaç.
Tanıdık hiçbir şey yoktu.
Daha da üşüdüğümü hissederken koşmaya başladım.
Takip edildiğimi hissediyordum ama bu sessizliğin içinde peşimde başka bir şeyin olamayacağından da bir o kadar emindim.
Sanki bir dairenin içinde dönüp duruyordum. Karşıma gelen görüntüler ne geçtiğim yerleri ne de geçmişimden kalan bir mekânı hatırlatıyordu.
Aynı yerde dönüp duruyor gibiydim ama aynı zaman da hiçbir şey aynı değildi de.
Daha da hızlandım.
Gözlerim etrafımı kolaçan ederken tam karşımda bir ışık gördüğümü hissettim.
Çok küçük bir nokta gibiydi.
Bedenim ve zihnim direkt olarak oraya yönelmişti.
Işığa doğru koşmaya başladım.
Ağaçlar gittikçe seyrekleşirken bir tepeye çıktığımı gördüm. Keskin bir kenarı vardı. Hava aydınlıktı ama güneş siyah bulutların arkasına gizlenmişti.
Artık etrafımda neredeyse hiç ağaç yoktu.
Rüzgâr saçlarımı havalandırırken buranın bir uçurum olduğunu zihnim bana fısıldamıştı.
İçimde bir korku başkaldırdı. Bedenim ve ruhum tehlike çanlarını çalarken nefesim hızlandı. Burası iyi değildi, burası kötüydü.
Sessizlik sinirimi bozuyordu.
Ağır adımlarla uçuruma doğru yanaştım.
Gözlerimi kapatmak istiyordum ama olmuyordu. Orada her ne varsa bunu görmeliydim.
Rüzgâr artarken kenara yanaştım ve başımı aşağıya çevirdim.
Duru.
Kan.
Gözlerim sulanırken nefes alamadığımı hissediyordum. Bedenim titremeye başlamıştı.
Duru aşağıda yatıyordu.
Beyni parçalanmış, bir kan yığının üstündeydi ve gözleri açıktı.
Ona doğru atlayacakken bir kol belime sarıldı.
Titreyen bedenim acıyla "Hayır!" diye bağırırken, çırpınarak beni kimin tuttuğuna bakmak için arkamı döndüm.
Ve uyandım.
Saç diplerime kadar ıslaktım. Nefes alışverişlerim kesik kesik bir haldeydi.
Tedirgin bir şekilde etrafıma bakarken zihnim parçaları yavaş yavaş toparlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÆRA
FantasySiyah gözlerin içine kazınmış hikayemi bir kez daha okudum. Karanlığın ilmek ilmek, özenle işlendiği gözler gözlerimle kavruluyor, ruhlarımızla harmanlanıyordu. Sesimin titrediğini hissettiğim anda nefesimi düzene sokmaya çalıştım ve devam ettim. ...