Yeni bir bölümle karşınızdayıım, hepinize iyi okumalar. Seviliyorsunuz.
Ölümden önceki son on saniye. Üzerine birçok etiket yapıştırılmış, ama yaşanmadan bilinemeyecek son on saniye. Ruhun geride iz bırakmamak üzere eşyalarını toplayıp, etten bedenlerden ayrıldığı son on saniye. Yeni bir yolculuğa çıkan bitmiş bir yaşamın hikâyesi. Bazılarına göre huzur, küçük kafeslere sıkışmış hüzünlü ruhların kurtuluşu. Bazen korkutucu, karanlıkta yürümek, bilmediğin bir yere gitmek. Karşına neyin çıkacağını bilmemek.
Ne kadar birbirinden farklı tanım koyulsa da, ruhun bedeni terk ettiği o saniyeler, acının bitişi, ürkütücü kelimesinin sözlükten kaldırıldığı an, ruhun huzur buluşu.
Bir kitabın son cümlesini yazmak gibi, onunla gurur duymak, son noktayı koymak ve huzurun içine dolmasına izin vermek... Bir olay çözüme kavuştuğunda derin bir nefes almak gibi, havanın boğazından akışını hissetmek ve birkaç saniye gözlerini kapamak. Şiir okurken takıldığın o anlamlı cümle gibi.
Büyük bir susuzluk bedenini sarmışken su içmek, bir annenin çocuğunun gözlerine ilk kez bakması gibi.
Kaybettiğin birini bulmak gibiydi Ezra'ya sarılmak.
Kalıplı bedenine yapışmış bir halde, gözlerimi kapatmıştım. Beni hala ittirmemiş olmasına hala şaşırırken, bir yandan da sanki bu saniyelerin değerini çıkartmak istiyor gibiydim.
Çünkü ondan ayrıldıktan sonra buna pişman olacağıma emindim.
Şaşırmış mıydı, bana kızmış mıydı, yoksa diğer her şey gibi bu da umurunda değil miydi bilmiyordum. Tek istediğim bu huzurun sonsuza kadar sürmesiydi.
Beynimin hala yerinde olup olmadığından şüphelenmem gerekiyordu.
Sırtımda hissettiğim elleri bana büyük bir güven verirken hareket etmedim. Büyük bir sessizlik ortalığa hâkimdi ve ben bundan kesinlikle şikâyetçi değildim. Ezra'nın nefesi boynumda karıncalanma hissi bırakırken, her nefes alışverişinde onu biraz daha insan olarak görüyordum. Ölüyü andıran soğuk bedenine karşın her kalp atışı benim kalp atışlarımı hızlandırıyordu.
Ve tüm bunlar beni ölümüne korkutuyordu. Siyah gözlerin bana hissettirdiklerini daha önce hissetmemiştim, daha önce kimse bana hem bu kadar yakın, hem de bu kadar uzak görünmemişti. Onun hissettirdiklerini her şeye benzetebilirdim, ölümden yaşama kadar.
Ben babamdan başka bir erkeğe sarılmamış birisiydim.
Evet, tüm bunlar beni ölümüne korkutuyordu. Kendimden korkuyordum. Duygularımdan, siyah gözlerin yoğunluğu altında ezilmekten.
Başımı Ezra'nın boyun girintisinden çıkartırken kendimi hala o on saniyenin içindeymiş gibi hissediyordum. Kalbimin yerinden çıkacakmışçasına göğsüme savurduğu darbeler midemde bir sıkışıklık oluştururken belki de ilk defa siyah gözlere bakmaktan bu kadar çok çekiniyordum. Yüzümden ateş fışkırdığına emindim, sanki gözlerine baktığım anda ya o on saniye büyüsü bozulacaktı, ya da çukura benzettiğim siyah gözlerin içinde kaybolacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÆRA
FantasySiyah gözlerin içine kazınmış hikayemi bir kez daha okudum. Karanlığın ilmek ilmek, özenle işlendiği gözler gözlerimle kavruluyor, ruhlarımızla harmanlanıyordu. Sesimin titrediğini hissettiğim anda nefesimi düzene sokmaya çalıştım ve devam ettim. ...