İçimizdeki ateş

345 20 72
                                    

Günlerden pazar günüydü. Sabahın erken saatleriydi. Güneşin ışıkları çiftin gözlerine denk geliyordu. Genç adam gözlerini yavaş yavaş açar ve göğsünde kafasını koyan sevdiği kadını görmesiyle yüzünde tebessüm oluşur. Kollarıyla ona sarar, saçlarından koklayarak öper ve nasıl huzurla sevdiğinin nasıl uyuduğunu izler. Genç kadın yerinden kıpırdanır ve sevdiği adamı görmesi ile de onunda yüzünde gülümseme oluşur. Yanağını okşayarak: "Günaydın dünyanın en güzel kalpli ve yakışıklı adamı".

Genç adam sevdiği kadını yanağındaki elini dudağına götürür ve avuç içini öperek aşkla bakar: "Günaydın dünyanın en mükemmel ve güçlü kadını". Bir kızı çocuğu gibi utanır ve kıkırdayarak yüzünü saklamaya çalışmak isteyerek sözüne devam eder: "Ya bana öyle bakma".

Genç adam kadının kahkülünü kulağının arkasına geçirerek sanki sevdiğini ilk gün gibi ve ondan daha fazla tutkulu bir aşkla bakarak: "Nasıl bakmamı istersiniz hanımefendi? Biricik hayat, yol yoldaşıma böyle bakmak günah mıdır? Bence kim demişse yanılmış, güzele bakmak sevaptır".

İkili tam bu anda romantik anlarını yaşayıp, birbirilerinin dudaklarını öpeceklerken ağlama sesi gelir ve kadın kıkırdar başlar. Adam da iç çekerek hafifçe başını sallar gülümser: "Aşkımızın meyvesi her zaman olduğu gibi tam zamanında uyandı yine. Artık sıranı saptın başka sefere kaldı".

Genç adam ifadesiz yüzle: "Aynen tam zamanında uyandı ufaklık. Bebeğimiz her bu anımızda nasıl uyanıyor anlamıyorum. Ama olsun..." sevdiği kadını boyunundan öper, kendinden emin halde: "bunu sakın unutma canım. Ben bu fırsatımı elden vermem asla, er yada geç o güzel anı yakalarım. Bana boşuna Avcı dememişler".

Kadın kahkaha atarak: "ona ne şüphe Fethi'cim. Aman her defasında yakalayamıyorsun. Artık o zamanlar geçti. Görelim belki bi' umutla yakalarsın, ama ihtimal vermiyorum".

Bu sırada sevimli kızcağız EyFet'in odasına gider ve yatağa - annesinin ve babasının arasına girer. Genç adam kızını kucağına alır, onun üzgün halde gördüğü için kendisi de üzgün halde olur ve dalgalı saçını okşayarak öper. Annesi de gözyaşlarını siler, ellerini öperek gülümser: "bebeğim n'oldu? Neden ağlıyorsun?"

Masum kızcağızın gözlerinden boncuk gözyaşları akarak: "kabus gördüm annecim, göreve gidiyordunuz, ama bi' daha geri dönmüyordunuz. Beni bırakmayın diyordum, ama duymuyordunuz".

Fethi kızına gülücükler saçar ve gözyaşlarını silerek sakinleştirmeye çalışır: "Ben kıyamam prensesime. Ağlama güzel kızım bak biz yanındayız. Yanında olacağız. Üzülme ne olur üzülme bitanem". Masum kızcağız hıçkırıkla: "söz mü?" Adam da gülümseyerek: "söz".

Eylem konuyu dağıtmak için biricik kızın ellerinden tutarak: "Hadi ellerini yüzünü yıka, yemekten hemen sonra, benim sürprizim var sana". Adamın bi' bilgisi olmadığı için tek kaşını kaldırır, sevimli kız heyecanla: "Sürpriz mi? Nereye gidiyoruz annecim?" Kadın kıkırdayarak: "adı üstünde annecim sürpriz, gittiğimizde görürsün". Sevimli kız mutlu cıvıl cıvıl sesiyle: "hemen gideyim hazırlanıyım". der koşa koşa odadan ayrılır. Adam kızına uyararak: "koşma kızım, terleyip hastalanırsın".

Adam merak ederek: "benim neden haberim yok sürprizden? Ben neden gitmiyor muşum?" Kadın yerinden kalkar ve dolapta askılarda birer elbiseleri bakar düşünerek: "senin görevin yok muydu?" Adam: "yok bugün izinliyiz diye, bir toplantı operasyon filan yok". Kadın sevdiğinin yanında oturarak: "Zeynep çok mutlu olacak, birlikte zaman geçireceğiz diye". Fethi gülümser ve Eylem'e daha da yakınlaşarak, tahrik edici bakışla ve ses tonuyla: "evet sonunda üçümüz bir arada olucağız, hem de malum bugün Çocuklar günü, Zeynep'imize bugün unutulmaz gün yaşatalım ve hayatı boyunca bugünü unutmasın. Ama ilk önce ben bi' ödüle hakettim birlikte olucağız diye". Kadın kıkırdayarak: "bence de hakettin".

Tarifsiz aşk hikayeleri... *EyFet*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin