Resim dersinde ne çizeceğimi düşünürken Simge hoca bana seslendi. Yerimden kalkarken Ceren bana noldu gibisinden bakışlar yolluyordu. Ben de ona omuz silktim ve öğretmenin yanına gittim.
"Bu yaptığın resme bayıldım Alya. Hatta çizdiğin bu çocukla bizzat tanışmak istiyorum." Dediğinde kaşlarımı çattım. Yaptığım resim fazla abartmıştı bence. Çizgidiğim resim daha çok Ege'nin hakkındaydı -tamam belki Ege'ye Selim'i çizeceğimi söylemiş olabilirim ama olmadı işte-. Hem zaten çok dikkatli incelenmediğin de o olduğu belli olmuyordu. Resimde saçları dağınık ellerinin bir saçında ağzı olmayan bir kara kalem çalışmasıydı. Sadece gözlerin de renkler vardı ama sanki karşında biri var gibi gözüküyordu. Sergiye koyarsa o da görürdü büyük ihtimal ama anlamazdı heralde. Öğretmen bile anlamamış kim anlayacak şimdi tamam de. İçsesime hak verip hocaya tamam dedim. Arkamı dönüp yerime gidecekken söylediği şey şok olmamı sağladı.
"Bir de resmini yarışmaya göndermiştim senin resmin sayesinde 1. Olacağımıza eminim." Dedi. Gidip yerime oturdum ve bütün ders boş sayfaya baktım, sadece baktım. Simge hoca dersin bitmesine son 2 dakika kala eşyalarımızı sınıfa götürmemize izin verdi. Ceren ile birlikte sınıfa gittik ve eşyalarımızı bıraktık. Ardından kafeteryaya yürümeye başladık. Bana ne olduğunu soruyordu ama ağzımdan sadece iki kelime çıktı.
"Resmim. Yarışmada." Dediğimde Ceren aniden durdu. Onunla birlikte bende durdum ama dengemi sağlayamayıp arkaya düşüyordum. Biri belimden tutup beni düşmekten kurtardı. Arkamı döndüğümde Selim'i görmeyi beklemiyordum. Beyin kanaması geçirmemi hep bu çocuk önlüyor arkadaş. Ve yine kafeteryanın önündeyiz.
"Bu durumlarda fransızların bir lafı vardır, dejavu!" Dejavuyu fransız aksami gibi söylediğimde hepimiz gülmeye başladık. İçeri girdiğimiz de herkesin burda olduğunu gördüm. Abim, Ege, Sıla, Mete ve onun sevgilisi Melodi. Melodi tek olduğuna göre arkadaşlarıyla kesin kavga etmişler bunlar. Gidip abimin yanına oturdum. Depresyona girme hayalleri kuralları kurarken abim konuştu.
"Neden erken çıktınız?"
"Hoca izin verdi." Dediğimde Ege'nin sorusuyla dünkü kızgınlığım tekrar gelmeye başladı.
"Siz çıktıysanız Azra nerelerde?" Dedi. Tam cevap verecektim ki Ceren ağzımı kapatıp kendi açıkladı.
"Biz resim dersindeydik o da müzik odasında." Dedi sonra bana bakarak devam etti "Neyse Azra'yı boşverin de Simge Hoca Alya'nın ödevini yarışmaya göndermiş."
"Hangi ödev?" Dedi abim. Ege'ye baktığımda birşey hatırlamış gibiydi. Daha sonra sırıtmaya başladı ve hayır bu normal bir sıtma değil alaycı bir sırıtmaydı.
"Selim'i çizdiğin ödevi koymuştur heralde." Dedi. Selim de ismini duyduğunda gözlerini Sıla'nın gözlerinden çekip bize baktı.
"Hayır o ödev ama Selim'i çizmedim. Eski çizimlerimden birini vermiştim." Dediğimde 'eski' sözcüğünü bastırarak söylemiştim. Tam düşündüğüm gibi dünkü konuşmamızı hatırladı ve kaşlarını çatıp bana sinirle bakmaya başladı. Durun siz bilmiyorsunuz değil mi en iyisi hatırlatayım.
~Önceki Gün~
"Biliyor musun? Benim hatalarımı tekrar etme gibi bir huyum var. Genelde farketmeden yaparım ama bu sefer bir istisna olabilir." Dedi ve bana yaklaşmaya başladı. Ne yaptığımı bilemeyerek elimi kaldırdım ama yanlışlıkla radyoyu açtım. Ya şans amca sen niye gelmiyon bana. Bildiğin radyoda Tarkan'ın öp şarkısının 'süzme o bal dudaklara öp öp doyamadım' kısmı çalıyordu. Diğer elimle alnıma vurdum. Ama yaralı olan elimle vurduğum için bu sefer de elim ağrımaya başladı. Ege ise bu halime gülmeye başladı.
"Ben burda yaralı elimi çarpıyorum sen ise gülüyorsun. Hayvan!" Dedim. O da gülmeyi kesip bana döndü ve kapı kısmına yaslandı.
"Neden seni öpeceğim vakit bir şey bizi bölüyor?" Dediğinde elime üflemeyi kesip ona bakmaya başladım.
"Sen niye beni öpmek istiyorsun?" Dedim. Ben neden senin gibi bir gerizekalının içsesi oldum ki. Çocuk seni öpmek istediğini söylüyor sen saçmalıyorsun, yine.
"Güzel dudakların var." Deyip omuz silkti. Belki biraz incinmiş olabilirim ama şuan kızgınlığım ağır basıyor.
"Tamam ama ben seni öpmek istemiyorum oldu mu?" Dediğimde bu sefer o sinirlenmeye başladı. Zaferim karşısında gülümsedim. Ciddi bir ortam olmasa victory işareti yapardım.
"Yalan söylediğin belli. Sen benden hoşlanıyorsun Alya hatta seni öpmem ve sevgili olmamız hakkında hayaller kurduğunu biliyorum." Dedi. Ben ise onu çözmeye çalışıyordum. Ne yapmaya çalıyorsun sen Ege. Ama bildiğim tek şey senin karşında kaybetmemek olduğuydu.
"Senden hoşlanmıyorum. Olsan olsan eskiden ilgimi çeken kişiler arasına girersin. Yani o kafanda benim hakkımda doğru olarak bindiği şeylerin hiçbiri doğru değil maalesef." Dedim ve önüme döndüm
O da önüne döndü ve arabayı çalıştırdı."Beni Cerenlere bırak." Deyip gözlerim kapattım.
Geldiğimizde emniyet kemerimi çözüm kapıyı açmaya çalıştım. Ama kilitliydi. Tekrar açmaya çalıştım olmadı. Ensemde nefesini hissettiğimde derin bir nefes aldım. O bana bu kadar yakın oldukça kalbim gereğinden fazla hızlı atıyordu. Dudaklarını yok denecek hafiflikte sürterek boynuma kadar geldi. Oradaki saçlarımı sağ tarafıma aldı. Tam nabzımın olduğu kısma dudaklarını bastırdı. Öleceksem şimdi ölecektim muhtemelen. Kalbimin deli gibi atması kalbimdeki dinazorların koşuşları boynumdan bütün vücuduma yayılan ateş beni öldürmek üzereydi. Dudaklarını boynumdan çekip kulağıma yaklaştırdı.
"Söylesene Alya kalbinin bu kadar hızlı atması sadece bana özel değil mi?" Dedi ve benden uzaklaşıp kapının kilidini açtı. Kapıyı açıp koşar adımlarla Cerenlerin evine ilerledim.
~Şimdiki Zaman~
Zilin çalmasından 2 dakika sonra Azra ve Beste geldi. Beste beni kenara itip Burak'ın yanına oturdu. Ceren de su almak için harika bir vakit bulmuştu. Burak Beste gelince ondan biraz uzaklaştı. Beste ilk bozulmuş gibi görünse de tekrar aralarında ki mesafeyi kapattı.
"Burak birlikte birşeyler yapalım mı?" Deyip dudaklarını büzdü ve tatlı olmaya çalıştı. Ama sadece çalıştı çünkü o silikonlu dudaklarıyla bir halta benzemiyordu. Burak'ta aynısını düşünmüş olmalıydı.
"Beste benden uzak durur musun?" Dedi. Tam Ceren'e bakıyordum ki Beste'den acı dolu bir çığlık geldi. Ceren Beste'nin saçlarını nasıl çektiyse Beste'nin saç telleri Ceren'in elindeydi. Ceren tekrar Beste'ye yaklaştığında ayağa kalkıp onun önüne geçtim. O sırada Beste tam vuracakken Burak onun elini tuttu. Hassiktir işte şimdi kötü oldu. Burak elini çekmeyince ayağımla Burak'ın dizine vurdum. O da ne yaptığına bakınca hemen elini çekip uzaklaştı. Burak Ceren'in kolunu tutacakken Ceren kendini geri çekti. Sinirle arkasını döndüğünde müdür muavinini beklemiyorduk.
"Siz kızlar derhal odama!" Dedi ve gitti. Arkamı dönüp erkeklere baktım. Ege, Deniz ve Mete film izlemiş gibi bizi izliyordu. Büyük ihtimalle Sıla koltuğu için Selim Sıla'ya sarılıyordu. Burak ise Ceren'e yaklaşmaya çalışıyor Ceren ise ondan kaçıyordu.
Gidip Ege ve Mete'nin kafasına vurdum. Sonra Ege'yi ittirip oturdum ve başımı abimin omzuna koydum."Lanet olsun!" Dedim.
•
•
•Çok mutluyum 1,06 bin okuyucu olmuş. Oyüzden bölümü erken yayınlamak istedim Bu arada bilmeyenler için yeni bir hikayeye başladım. İsmi 'Gurur ve Güven' isterseniz bakabilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakar |Askıda|
HumorTanıtım yok. Sadece kahkaha ve bol miktarda sakarlık var. - İlk kısımlar fazla ergene olabilir lütfen aldırmayın. ▪Bu hikayenin tüm hakları yazarın tek boynuzlu, ejderha kanatlı mor pandasına aittir.