16

431 44 11
                                    

Taehyung


Bugün hava fazlasıyla iç açıcı ve sıcak olduğundan Jungkook çizimlere bahçede devam etmemizi önermişti, bende seve seve kabul etmiştim, normalde bağ bahçe gördüğüm yoktu.

Jungkook sayesinde içim ferahlar olmuştu, sanki üzerimdeki baskılar azalıyor gibi hissediyordum. Beni bambaşka bir dünyayla tanıştırmıştı, ama şimdi bu dünyaya çok alışmaktan korkuyordum.

Önceki sorunlarımla ve bezdirici hayatımla nasıl başa çıkacağımı biliyordum, şimdi o sorunlar hafifliyordu ama eski sorunlarımı yeni ve nasıl baş edeceğimi bilmediğim sorunlarla değiştirme ihtimalinden korkuyordum.

Dışarı çıktığımızda daha önce bahçenin görmediğim yerlerine götürmüştü beni, sonunda gölgelik bir yere geldiğimizde durdu, burada bir tane iki kişilik bahçe koltuğu ve bir cam masa vardı. Onun dışında hiçbir halt yoktu.

Göz ucuyla Jungkook'a baktığımda onun da üstündeki hırkayı çıkardığını gördüm, sonunda kollarını açığa çıkarttığında dövme konusunda ne kadar yanıldığımı anladım.

Sağ omzunda belli belirsiz bir yüz çizimi vardı ama çok az çizgi vardı, portre çalışmasındansa çizgi çalışmasına benziyordu, diğer dövmesi de sol kolunun iç yüzeyindeydi, ilk önce bakınca yazılardan oluşan daire gibi duruyordu ama dikkatli bakınca bir noktadan başlayıp dairenin merkezine doğru içinde daire çizerek devam eden cümleler olduğunu anlıyordun.

Ne yazdığını çok merak ediyordum, Korece'de yazmıyordu ki.

Üzerimdeki hırkayı ve tişörtü çıkarıp koltuğun üzerine atıp kemerime yönelmiştim ki Jungkook'un sesi beni durdurdu.

"Pantolon kalsın."

Tek kaşım havada ona bakarken 'sen bilirsin' dercesine omuz silktim, taşın toprağın üstüne yarı çıplak oturmayacak olmak tabi ki sevindirmişti beni!

"Şu ağacın önüne otur."

Onun emirlerine uyup dediği gibi oturdum ama o tatmin olmamış gibi geri gelip dizlerimi kırıp ellerimi de dizlerimin üzerine yerleştirdi.Sonra nazikçe çenemi tutup hafif yana çevirdi, diğer hareketleri ne kadar kendinden emin ve sert olursa çenemi tutarken o kadar nazik ve narin davranıyordu.

İçim bir garip oluyordu dersem abartmış olmazdım sanırım.

Bazen beni bu şekilde yönlendirmesi garip geliyordu ama benliğimin bir tarafının da hoşuna gittiğini biliyordum. Bu da düşünmemek üzere rafa kaldırmaya çalıştıklarımdandı.

Yerine geçtiğinde yine her zamanki hızında çizmeye başladı.

"Bir şeyler anlatır mısın?"

"Ne gibi bir şeyler?"

"Bilmiyorum, mesela tüm bu ağaçlar ve ormanlık alan sana neyi hatırlatıyor."

Onu anlamak için uzun bir süre Jungkook'un yüzüne baktım, baktım ve baktım ama ben Jungkook'u o konuştuğunda bile anlamıyordum yani bu yaptığım boşa bir çabaydı. Bu yüzden kafamı çevirdim, neden böyle bir şey istediğini Tanrı bilir, artık sorgulamıyordum bile. Salmıştım.

"Köyümüzü hatırlatıyor, anneannemi, dedemi, şimşeği."

Anneannemi anınca ansızın boğazıma oturan yumruyu görmezden gelmeye çalıştım, şuan konuşmak için çok yanlış konuyu açmıştım. Neyse ki Jungkook sorusuyla dikkatimi dağıtmıştı.

"Şimşek mi? Köpeğin mi?"

Ağzımdan kıkırtının kaçmasına engel olamadan dönüp meraklı yüzüne güldüm

𝑇𝑜𝑜 𝐶𝑙𝑜𝑠𝑒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin