28

405 44 4
                                    

Medya: Benimle Yan-Güntaç Özdemir

Jungkook

Taehyung'un çalıştığı yerin önüne geldiğimde arabayı durdurup beklemeye başladım. Dün ona çok kızgınken şuan sadece özlediğimi hissediyordum. Korkup geri çekilmek istemesi beni ne kadar incitse de ona bunun için kızamıyordum artık.

Onun sesini duyduğumda kafam istem dışı kalkmış ve onu izlemeye başlamıştım, David'le kapının orada ayaküstü bir şeyler konuşuyordu, beni ilk fark eden David olmuştu, bana elini sallayıp otuz iki diş sırıtırken Taehyung da çok geçmeden benim olduğum yere dönmüştü.

Bakışlarım yüzünde gezinirken David'e dönüp bir şeyler daha söyleyip bana doğru gelmeye başlamıştı, David'in selamına uzaktan karşılık verirken sessizce Taehyung'un arabaya binmesini bekledim.

Yan tarafa oturup sırt çantasını da arkaya fırlatmıştı hemen, arabayı çalıştırırken "Nereye?" diye sordum. Kızgın değildim belki ama bu eskisi gibi davranacağım anlamına gelmiyordu. O da somurtmuştu şimdi.

"Bilmem, konuşabileceğimiz bir yer olsun yeter."

Kafamı sallayıp sahil kenarına gitmeye karar verdim, en azından denizin kenarında durabilirdik, bu gece daha fazla kalabalık yerleri kaldıracak kafam yoktu. Taehyung uzanıp radyoyu açtığında ve arabanın içini yine tanıdık şarkılar doldurduğunda gülümsememek için kendimi zor tutmuştum.

Demek ki konuşmak için gideceğimiz yeri bekliyordu, ciddi bir şeyler konuşmayacağı zaman radyoyu açmıyordu. Bazen onu bu kadar iyi tanımak kendimi ayrıcalıklı hissetmeme sebep oluyordu.

Vardığımızda arabayı durdurup indim, iner inmez soğuk rüzgar yüzümü yalamıştı. Arabanın önüne dayanıp denizi izlerken fırtınanın yaklaşmakta olduğu buradan daha iyi anlaşılıyordu, halbuki Haziran ayındaydık.

Gözlerimi birkaç saniye dinlendirip rüzgarın uğultusunu dinledim, fırtınaları severdim. Gözlerimi araladığımda yanımda Taehyung da dikiliyordu. Ceketini üstüne geçirmiş ve beni izlemeye başlamıştı. Sessizliğimi koruyarak yüzüne baktım, nefesim kesiliyordu.

Kafasını hafifçe yana eğip daha dikkatli bakmaya başladığında ciddiyetimi korumakta gerçekten zorlanıyordum, çünkü fazlasıyla tatlı görünüyordu şuan.

"Mesaj falan atmadım sana."

Konuya direkt girdiği cümle afallamama sebep olduysa da bunun tam Taehyung stili olduğunu bildiğimden bozuntuya vermemiştim, sadece merakla devamını beklemeye devam ettim.

"Çünkü mesajda konuşulacak bir şey değildi yüz yüze konuşmak istedim ancak gece yarısından sonra vaktim oluyor biliyorsun."

"Bunları zaten biliyorum, neden anlatıyorsun?"

Kaşları çatıldığında hala gözüme kedi gibi geliyordu, ne yaparsam yapayım çok ciddiye alamıyordum bu tatlılıkla.

"Madem bu kadar iyi tanıyorsun beni, neden dinlemeden çekip gidiyorsun?"

Cevap vermedim, daha doğrusu veremedim. "Daha doğrusu beni bu kadar iyi tanıdığın için mi dinleme gereği duymuyorsun? Öğreneceklerin bitti mi? Bu kadar mı?"

Haklıydı. Şuan daha net farkına varıyordum, kendi kendime yargıda bulunmuştum, ama o da bana cevap verememişti.

"Haklısın, ama sen de bana cevap veremedin."

İyice somurturken sitem dolu bir bakış atmıştı bana "Sinirli haline pek alışkın değilim afallıyorum."

Elimde olmadan gülümserken buldum kendimi, gözleri dudaklarımda takılı kaldığında hissettiğim kurulukla dudaklarımı yaladım. Göz bebekleri titreyerek yüzüme çıktı, dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp önüne dönmüştü

𝑇𝑜𝑜 𝐶𝑙𝑜𝑠𝑒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin