Medya: LP - The One That You Love
Taehyung
Rüzgar tenimi okşuyordu, gözlerimi yummuştum, hızla giden araba güneş ışınlarının aynı hızla yapraklardan geçip yüzümde saniyeler içinde görünüp kaybolmalarına sebep oluyordu.
Güneşi tenimde hissediyordum, rüzgarı hissediyordum, hayatı hissediyordum iliklerime kadar.
Gözlerimi araladığımda Jungkook'a bakıp sırıttım, "Hala nereye gideceğimizi söylemeyecek misin?"
Göz ucuyla bana bakıp aynalara bakıp sola döndü, o da benim gibi sırıtıyordu. "Yol boyunca gözlerini kapatmasaydın az çok nereye gideceğimizi tahmin ederdin."
Kaşlarımı çatıp etrafı inceledim, etraf ormanlıktı ama ileride büyük ve geniş bir bina görüyordum, dur bir dakika otel mi o?
"Biliyorum ben bu oteli! Gwangju'ya mı geldik?"
Dudağı yukarı kıvrılırken kafasını sallamıştı, "O kadar saat oldu mu cidden?"
"Hayır aşağı yukarı 5 saat olmuştur, hem kestirme kullandım hem de erken çıktık yollar açıktı. Tabii sen uyuduğun için bilemezsin."
Somurttum "İşi bırakalı bir iki gün oldu daha, uykuya açım insafsız!"
Otelin önünde durduğunda ve arabadan indiğinde ben de onu takip edip indim araçtan, anahtarları görevliye verirken fazla garipsemiş bakıyordum, o da bakışlarımı fark etmiş kaş göz işaretiyle ne olduğunu sormuştu.
"Ne öyle bakıyorsun? Daha önce otele gelmedim ben."
"Eh son olmayacağı kesin."
Yandan muzip bir bakış atarken cevap verememiştim, Jungkook ve onun uçsuz bucaksız hayatı. Ama tüm bu olanaklara rağmen zor bir hayatı olmuştu, o koskoca evde çok yalnızdı şimdiye kadar, aile denen şeyi unutmuştu belki de. Benim de zor bir hayatım olmuştu, ama benim bir ailem vardı, ne kadar boktan olursa olsun.
Lobiye girdiğimizde ben etrafı incelerken Jungkook resepsiyondaki kızla konuşmaya çoktan başlamıştı bile. Etrafa bakarken aynı zamanda yavaş yavaş yanlarına yürüdüm, bu otel baya iyiydi. O kadar eşek gibi çalıştıktan sonra böyle bir tatil gerçekten iyi gelecekti.
Kulağıma kıkırtı sesleri geldiğinde merakla kafamı çevirdim, resepsiyondaki kız eliyle ağzını kapatmış yüzü kıpkırmızı şekilde gülüyordu. Kaşlarım anında çatılırken ters ters Jungkook'a baktım, bu kızla mı flörtleşiyordu?
Jungkook'un da bakışları beni bulduğunda beklediğim tepkiyi alamamıştım, hala gülümsüyordu o da. "Hayırdır?"
Bu daha çok sırıtmasına sebep olmuştu, şeytan diyor bir tane geçir. Ama o beni belimden tutmuş ve o sırıtan yüzüyle resepsiyondaki kıza dönmüştü "Söylemiştim, kıskanç."
Anlam veremeyerek bir süre ikisinin üzerinde dolandı gözlerim, kız oda kartını Jungkook'a uzatırken ancak dank etmişti.
"İyi günler kolay gelsin."
"Size de iyi tatiller."
Jungkook beni asansöre yönlendirirken şaşkınlıkla ona bakıyordum "Sen ciddi misin? Kıza hemen anlattın mı?"
Asansörün düğmesine basıp beklerken ellerini beyaz kot şortunun cebine atıp bana döndü, tamam şuan acayip seksi geliyordu gözüme "Evet niye şaşırdın bu kadar?"
"Sen insanlarla o kadar konuşmazsın ki?"
Asansörün kapıları açıldığında içeri girerken aynı anda konuşmaya devam etti "Haklısın, teoride ben anlatmadım zaten, o bir tahminde bulundu ben de onayladım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑇𝑜𝑜 𝐶𝑙𝑜𝑠𝑒
Fanfiction> Bazı yalanlar güzel, bazı gerçekler acıymış. *Tamamlandı. Bu hikayenin yazarı 'angeperdu_' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.