24

376 42 3
                                    

Taehyung


Charlie beyle, aslında Charlie amcayla -ona böyle seslenmemde israr etmişti- yaptığımız kahvaltıdan sonra Jungkook beni işe bırakmak için ısrar etmişti ama ben istememiştim. Amcasının eve ayda bir geldiğini biliyordum bu yüzden onunla vakit geçirmesi daha doğruydu.

Bara doğru ilerlerken ne ara bu duyguların beni bu kadar sarmaladığını düşündüm, daha bundan 3-4 ay önce bir erkekle ilişki aklıma bile gelmezdi, hatta benim bir kız arkadaşım vardı.

Lisa'yla ayrıldıktan sonra çok düşünmüştüm bunu, ne zaman onu sevmeyi bırakmıştım? Yoksa başından beri mi sevmiyordum, sadece hoşlantı mıydı? Çünkü Jungkook'a hissettiklerimin kıyısından geçmediğine emindim. Ama Jungkook'la beni nasıl bir hayat bekliyordu ki? Lisa'yla olduğu kadar rahat olamayacaktım, ama daha mutlu olacağım kesindi.

Gariptir ki düşüncelerimin keskinliği çok çabuk değişiyordu, artık her şeyi göze alacak konuma gelmiştim yine de içimi kemiren bir sürü düşünce vardı. Jungkook'un ilişki geçmişi pek iç açıcı değildi sonuçta ama bundan sonra öyle olmayacak gibi hissettiriyordu, sonuçta geçmişi bizi ne kadar etkileyebilirdi ki?

Bu konuda ona güvenebileceğime inandırmıştı beni.

Bara girdiğimde hızla eşyalarımı dolaba tıkıp David'in yanına iliştim.

"Ne var ne yok?"

David sildiği bardaktan gözünü cansızca kaldırıp omuz silkti, "N'olsun, aynı."

"N'oldu lan?"

Sildiği bardağı sertçe yerine bırakırken bezi önüme fırlatıp bu sefer az önce cansızca bakan gözleri öfkeyle parlamıştı, pek David'in neşeli profiline uyan davranışlar değildi bunlar.

"O it dün gece başıma bir sürü bela sardı! Ağzına sıçacağım onun gözüme gözükmesin şerefsiz! Kovulsam bile yapacağım lan bunu, o kolunu götüne sokacağım sonra götüyle ağzının."

"Lan dur dur amına koyayım! Bi sakin ol! Kim ne yaptı hiçbir bok anlamadım!"

"Max iti işte! Dün yine bir sürü bardak kırdı biz de çocuğa üzüldük ulan işinden olacak falan diye şerefsiz gidip beni şikayet etmiş bardakları bilerek kenara koyuyormuşum ona kıl olmuşum diye!"

"Yuh amına koyayım ne alaka?"

"Neymiş ben arkadaşlarıma içki ısmarlıyormuşum bardan içki aşırıyormuşum o da bunu görmüş onu tehdit etmişim beni ispiyonlamaması için de onu kovdurtmaya çalışıyormuşum!"

Birden ben kahkahalarla gülmeye başladığımda David'in yüzünün kıpkırmızı olmaya başladığını fark etmiştim, "Komik mi?! Söyle ben de güleyim çünkü her an birisinin kafasını koparabilirim!"

"Hadi o salak sen daha da salak, atılabilecek en aptal iftirayı atmış, Namjoon hyung her haftanın sonunda girdi çıktıları kontrol eder bir kere sen o bardan içki kaçırsan Max'ten önce o fark ederdi." David'in bakışları ben konuştukça yumuşuyordu ama hala sinirli olduğu belliydi.

"Hem zaten Namjoon hyung kendisi söylüyor aşırıya kaçmadan ısmarlayın arkadaşlarınıza diye. Bu olayda bir terslik var, Namjoon hyung buna inanmaz? Sana gelip bir şey mi dedi?"

"Evet oğlum dün odasına çağırdı o anlattı bana zaten! Beni bir şeyle suçlamadı ama dikkat et dedi. Ben n'apıyorum ki dikkat edeyim Taehyung? Neredeyse 6 ay olacak buradayım 2 günlük adam için gördüğüm muameleye bak!"

David sinirle soluyarak kazımak ister gibi tezgahı siliyordu,

"David bu adam dikkat et derken Max'e dikkat et demiş olmasın? Daha yüksek ihtimal geliyor, Namjoon hyung hemen asıp kesen bir adam değil."

Hızla kafasını kaldırıp düşünür gibi bana baktı, sonunda rastlamış görünüyordu. Derin bir soluk verip kafasını tezgaha koydu, sonra bayık bakışlarla bana baktı.

"Çok yaşlandım Taehyung, bir gün işe gelmedin ortalık karıştı göt herif!"

David'e gülerken o da hafiften gülmeye başlamıştı ama bir anda tekrar kaşlarını çatıp dikleşti. "Ama bu piçin benim arkamdan iş çevirdiğini değiştirmiyor! Ne derdi var benimle?"

Omuz silktim "Bilmiyorum ama öğreniriz kardeşim, sen uzak dur bu meseleden ben yoklarım onu aman ha olay çıkartma haklıyken haksız olursun."

Kapıya bakarken tıslarcasına konuşmuştu "Çok bekleyebileceğimi sanmıyorum acele etsen iyi olur." David'in baktığı yere baktığımda içeri giren Max'i gördüm, temiz yüzlü bir çocuğa benziyordu bir de, hiç insan sarrafı değildim sanırım.

Max yanımızdan geçerken bana kısa bir bakış atıp sırıtmıştı, arkasından afallayarak bakakalmıştım.

"Bu ne sırıtıyor pişmiş kelle gibi?!"

"Anlarız şimdi." Arkama dönüp barın içinde hala çıkmamış olan Jisoo ve Sora'ya döndüm onlara el işaretiyle beş dakika işareti yapıp Max'in peşinden gittim, birazdan bizim çalışma saatimiz başlayacaktı.

Max eşyalarını dolaba koyup sigara içmeye arkaya gitmişti, peşinden metal kapıyı itip dışarı çıktım, benim her zaman takıldığım yerin aksine diğer tarafta yere çömelmişti. Kapıyı kapatıp Max'e doğru emin adımlarla ilerledim, ben yaklaşırken o da kafasını telefonundan kaldırıp bana bakmaya başlamıştı.

Onun bakışları altında cebimden sigarayı çıkartıp yaktım, çakmağı cebime geri koyarken hala bana bakan Max'e döndüm

"Sanırım David olayı için geldin?"

Şimdi karşımda durup maymun gibi sırıtırken David'e oldukça hak veriyordum, insan yüzüne yumruğu geçirmemek için kendini zor tutuyordu.

"Ha kabul ediyorsun yani?"

"İftira attığımı mı? Evet." Şaşırarak yüzüne bakarken o hala sırıtıyordu. "Yani en azından birisi bana destek çıkana kadar iftira denilebilir."

Çatık kaşlarla söylediği şeyi algılamaya çalışıyordum, "Ne diyorsun? Burada kimse senin gibi birisine arka çıkmaz!"

"Sen hariç." Sinirden gülerken sigaradan derin bir nefes aldım, "Taşak geçiyor olmalısın gelmeden bir şey mi çektin?"

Çömeldiği yerden kalkıp karşıma dikilmişti, "Yooo, gayet sağlamım, en azından benim kafam dumanlıyken bile bir erkeğe yumulacak kadar düşmem."

Söylediklerini idrak ettiğimde donup kalmıştım, başımdan aşağı kaynar sular dökülürken ağzımı açıp bir şey diyememiştim, Max tüm bunları nerden bilebilirdi ki?

"Bu kadar şok olduğuna göre kimsenin bilmesini istemiyorsun, bunun için ne yapman gerektiğini biliyorsundur, patron sana baya güveniyor, tek kelimene bakar."

Bu sefer öfkeyle dişlerimi sıkarken ellerimi yumruk yaptım, şerefsizin dişlerini eline vermemek için zor tutuyordum kendimi.

"Ulan ben seni..."

"Shhh... boşa yorma kendini ben gidince sövmene devam edersin. Bugün bar kapanana kadar vaktin var, patronun yanına gidip beni destekle ve bara da geçebilecek en uygun kişinin ben olduğumu söyle."

Tiksinerek yüzüne baktım "Bu mu yani? Tek derdin barmen mi olmak amına koyayım?! Amacına ulaşacak başka yol mu kalmadı?!"

Benden uzaklaşıp kapıya doğru ilerlerken saniyelik arkasını dönüp sırıtarak bana bakmıştı. "Piçlikten kim ölmüş ibne."

Öfkeden tir tir titrerken Max çoktan içeri girmişti, normalde olsa ağzını yüzünü sikeceğim herifin gidişini izlemiştim. Ne yapacağımı bilemez halde orada dikilirken kapıdan çıkan David'le kendime gelmiştim.

Endişeli bir yüzle bana yaklaşırken hissettiğim iğrenç hisle midem bulanmıştı, "Abi n'oluyor bu şerefsiz sırıtarak çıktı ben ağzı yüzü kan içinde bekliyordum seninse betin benzin atmış?"

David'in yüzüne baktım, kaşları çatık endişeyle bakıyordu, kafamı iki yana sallayıp David'ten uzaklaştım "Yok bir şey sonra konuşuruz."

"Oğlum dur ne dedi anlatsana ters bi durum varsa sana da yamuk yaptıysa hiç durdurma elini götüne sokayım!"

"Tamam David ben halledeceğim." David'in omzuna dokunup yanından geçerek içeri girdim.

Ne bok yiyecektim ben?

𝑇𝑜𝑜 𝐶𝑙𝑜𝑠𝑒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin