46

310 31 0
                                    


Medya: Eden - Numbe


Taehyung


"Ne zaman geleceksin?" Telefonu bir yandan kulağımla omzum arasında tutmaya çalışırken diğer yandan kendime sandviç yapmaya çalışıyordum. İtalya'da bir gün kalıp dönmek zorunda kalmıştım, burada hala işim vardı. Jungkook ise 3 gündür oradaydı, fena halde özlemiştim.

"Bugün dönüyorum, işin var mı? Sana bir şey göstermek istiyorum." Heyecanlanırken görmese de sırıtmıştım, "Bütün planları sildim gitti, tamamen sana aidim."

Karşı taraftan gelen gülme sesiyle benim sırıtışım da genişlemişti, "Buna sevindim, o zaman bir saate bende olur musun?"

"Ne demek bir saate?"

"Aslında uçaktan yeni indim, sürpriz yapacaktım ama madem işin yok aynı anda evde olalım." Sandviçi bırakıp telefonu doğru düzgün tuttum elimde, "Jungkook böyle sürpriz mi olur geberdim özlemimden. Ne zaman gelecek diye düşünüyorum burada." ama aynı anda sevinçten deliye dönmüştüm, hızlıca odama girip dolabımı açmıştım.

"Bu kadar özlüyorsan daha fazla kalmalıydın." Sırıttığı sesinden belliydi, göremese de gözlerimi devirmiştim "İş güç var Jungkook Bey, siz nereden bilirsiniz?"

Kahkahası kulağımı doldurduğunda daha çok sırıtırken bulmuştum kendimi, an itibariyle salak gibi sırıtıyordum. "Haklısın, kusuruma bakma."

"Affedildin. Bir saate görüşürüz o zaman?"

"Görüşürüz sevgilim." Duraksadım, dudaklarımı yalarken yutkundum, "Görüşürüz sevgilim." Diye mırıldandım. Hala salak gibi sırtmaya devam ederken pantolonla tişört çıkarttım kendime. Bir yandan mutfaktaki sandviçi ağzıma tıkarken diğer yandan hazırlanıyordum.

Hazırlanmam bitip taksiyle Jungkook'un evinin önüne geldiğimde parayı uzatıp inmiştim, artık taksici abilerde garipsemiyordu ormanın içinde kalan bu kuytu yerdeki eve gelmemi.

Gülümseyerek kapıya gittim, çalmama kalmadan koşarak Jungkook merdivenlerden inmiş ve kapıyı açmıştı. Açar açmaz beni belimde kavrayıp kendine çekmişti, burnu boynuma gömülürken ben de onu koklamıştım derin derin. Bir anda boynumda dudaklarını hissettiğimde ellerim yavaşça göğsünü okşayarak boynuna çıkmıştı.

Biraz sonra o dudaklar boynumdan çekilip dudaklarımı bulmuştu ama kısa sürmüştü, geri çekilip elimden tutmuş kapıyı örtüp beni yukarı çıkarmaya başlamıştı. "Ne göstereceksin bana?"

"Sabret sevgilim." Beni peşinden sürüklemesine izin verdim, odasının olduğu kata gelmiştik. Ama bu sefer odasının aksine koridorun sonundaki odaya girmiştik. Daha önce bu odanın hiç dikkatimi çekmediğini fark etmiştim, içeride ne olduğunu bile bilmiyordum ama Jungkook'un peşinden odaya girdiğimde aslında beklediğim şey tam olarak buydu.

Resimler, her yerde hem de. Kendimi her yerde görmeyi beklemiyordum. Benimle ilgili yaptığı tüm çalışmalar, eskizler, yağlı boya çalışmaları... Her şey buradaydı.

Neredeyse bir yıldır beni çiziyordu ama hiç onları nerede tuttuğuna dikkat etmemiştim, buradaymış.

Jungkook elini çekip odanın ortasındaki şövalenin üzerindeki tabloyu kaldırıp bana çevirdiğinde dikkatimi odadan çekip tamamiyle ona yönelttim, gözlerim kapalı ellerimi kafamın arkasında birleştirdiğim bir çizimdi. Bu işten çok anlamıyordum ama gölgelerle ve ışıklarla o kadar güzel oynamıştı ki yüzümdeki yorgunluğu ben bile çok iyi seçiyordum.

Yorgunluk, usanmışlık ve çaresizlik. Ben bundan ibarettim sanırım. Beni tanımlayan bütün kelimeler.

"En son bunu çizdim, konuşmadığımız sürede yani." Tabloyu yere koyarken bakışlarım hala tablonun üzerindeydi. Bununla katılacaktı sanırım yarışmaya. İstemsizce modum düşmüştü, bu kadar yorgun ve tükenmiş bir insan olmak istemiyordum. Jungkook'un beni böyle görmesini ise hiç istemiyordum.

𝑇𝑜𝑜 𝐶𝑙𝑜𝑠𝑒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin