Taehyung
Tepsideki yemekleri müşterinin önüne koyarken dörtlü grup bana anlam veremediğim şekilde şaşkınca bakıyordu, onlara sorarcasına baktığımda aralarında esmer, ada kaçkını tipli bir çocuk konuştu
"Pardon, ama bunlar bizim siparişimiz değil, biz üç bira bir kadeh şarap istemiştik."
Afallayarak çocuğun yüzüne bakarken neyse ki çabucak toparlanıp masadan yemekleri toplamaya başladım, masadakilerden özür dileyip asıl sahiplerine verdiğimde gerginlikle nefes verip bara doğru ilerledim.
Çalışanlar durup beni izliyordu, n'oluyordu? David'e doğru yanaşırken diğerleri çoktan işlerine dönmüştü.
"N'oluyor abi niye herkes beni izliyor?"
"Asıl sana sormalı oğlum, üç yıldır ilk defa seni bu kadar dalgın görüyor millet. Alışık değiller haliyle."
Dalga geçtiğini anlayınca kafasına yumuşakça geçirdim. "İşine bak sen."
Ama kafamı çevirdiğimde bu sefer patronla göz göze gelmiştim, hassiktir, bu adam sadece barı teftiş etmeye geldiklerinde ortaya çıkardı. Acaba öyle mi diyerek etrafıma bakındım, ama kimseyi görememiştim.
Bu, gelme sebebinin ben olduğumu gösteriyordu.
Alt tarafı bir masa karıştırmıştım, ya da birkaç, ya da... Her neyse tam hesap yapacak zamandı Taehyung!
Patron tek kelime etmeden parmağıyla beni çağırmış ve o bara girerken ben de kuzu gibi peşinden gitmiştim, ben burada üç yıldır çalışıyordum, beni kovamazdı. Beni rahatlatan tek şey bu düşünceydi. Patron Namjoon hyung David'in yüzüne bakmadan iki fıçı bardağına Tuborg doldurup yine bir şey demeden bardan çıkmıştı.
David'le saniyelik ne yaşıyoruz biz amına koyayım bakışması yaşadıktan sonra Namjoon hyungu takip ettim, tuvaletlerin ters istikametinde yukarı çıkan merdivenlere ilerlerken iyice gerilmiştim, onun odasına çıkıyorduk.
İçeri girip masasının önündeki iki sandalyeden birisine oturdu, ortadaki küçük masaya biraları bırakırken bana da önündeki sandalyeyi işaret etmişti.
Bu adam konuşmadan ne kadar çok şey anlatıyordu, en azından bazıları gibi karışık değildi. Aklıma gelen kişiyle beynimin uyuştuğunu hissettim, geçen gün olanları atlatabilmiş değildim, ve hayır asıl problem neredeyse sevişeceğim kişinin Jungkook olması değildi, Lisa tamamen aklımdan çıkmıştı.
Bir yanım kendimden tiksiniyordu, ona bunu nasıl yapardım? Ama diğer yanımsa amacımın aldatmak olmadığını söylüyordu, o sadece bir iddiaydı, aramızda gizli bir ilişki falan yoktu, ama sonra yine aynı ses onu istemiş olduğum gerçeğini yüzüme çarpıyordu, hala da istiyordum.
Sikeyim, bambaşka sorunlar derken tam olarak bunu kastediyordum.
"Taehyung?"
Namjoon hyungun sesiyle irkilip gerçekliğe döndüm, adam karşımdaydı, onu bile unutmuştum! Seni sikeceğim Jungkook, hayatımın içine ettin.
"Efendim hyung."
Hafifçe sırıtıp arkasına yaslandı, birasını yudumlarken bardağın yarısına geldiğini fark etmiştim, düşüncelere ne kadar uzun süre dalmıştım acaba? Ve Namjoon hyung o ara neler söylemişti?
"Taehyung anladığım kadarıyla bu ara kendinde değilsin."
"Yok hyung gayet iyiyim bi masa karıştırdım sadece. İnsanlık hali değil mi?"
At yalanı siksinler inananı Taehyung...
Bu sefer daha belirgin gülerken ben de gerginlikle biradan koca bir yudum aldım, şu mereti gerçekten sevmiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑇𝑜𝑜 𝐶𝑙𝑜𝑠𝑒
Fanfiction> Bazı yalanlar güzel, bazı gerçekler acıymış. *Tamamlandı. Bu hikayenin yazarı 'angeperdu_' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.