2

711 59 11
                                    

Şarkı bittiğinde, gruptaki herkes barın içlerine dağılmış bir tek o gözden kaybolmuştu. Jungkook heyecan ve sıkıntıyla etrafını izledi bir süre

"Şarkıyı beğendiniz mi?"

"Harikaydı."

Jennie ve Kai arasında olan konuşma onu gerçek hayata sürüklemişti, onu masaya çağırmanın bir yolunu düşündü, ama gelse bile bu konuyu ona şimdi açamazdı. Kendisine sabırlı olmasını tekrar ederek arkasına yaslandı, onu ikna edeceğine yüzde yüz emindi, ilham kaynağını bulmuşken kaybetmeye hiç niyeti yoktu.

"Bayadır söylüyorlar, Taehyung artık işin eri oldu gibi bir şey. Birazdan gelirler buraya."

"Sen beğendin mi?"

Yugyeom'un ilgili tavırlarıyla ona döndü tekrar, bir ilham kaynağı olmasa da Yugyeom'un da gideri vardı, ama sadece yatakta.

"Uzun zamandır dinlediğim en güzel sesti." Aslında bir sesten fazlası, diye geçirdi içinden. Yugyeom'un anlık bir hoşnutsuzluğa kapıldığını gördü yüzünde ama çocuk hemen toparlamıştı. Sonra masaya gruptaki çocuklar doluşmaya başladı bir anda ama bir türlü istediği kişi gelmemişti, Taehyung.

Jungkook Taehyung'un yolunu gözlerken bateri çalan çocukla gitarı çalan çocuk masaya oturmuştu, Kai'yle selamlaşıyorlardı ama sonra masaya dönmek zorunda kaldı çünkü çocuklar onunla iletişim kurmaya başlamışlardı. Jungkook ellerini aynı şekilde sıktı

"Beğendiniz mi performansımızı? İlk defa geliyorsunuz değil mi?"

Bateri çalan kıvırcık saçlı kızıl kafalı çocuğun gözleri Jennie ve kendisi arasında gidip geliyordu, "Harikaydı, hiç amatörce değildi ne zamandır çalıyorsunuz?."

"Ya aslında biz çok kursa gittik Jimin'le, Taehyung'la da oradan tanışmıştık o yüzden hiç bocalamadık, enerjimiz çok uyuyor."

Kızıl kıvırcık neşeyle Jimin diye bahsettiği çocuğun omzuna kolunu attığında Jungkook bir kez daha Taehyung'u görme umuduyla etrafa göz gezdirip aynı anda muhabbeti takip etmeye çalışıyordu

"ingilizce'yi nerde öğrendiniz bu kadar?" Jimin Kıvırcık saçlı çocukla kısa bir bakışma yaşayıp kıkırdadı "Biz hiç anlamayız ingilizce'den, bütün iş Taehyung da. Hem çok ilgili dillerle hem de Erasmus'a katılmıştı geçen sene."

"Yaa ne kadar iyi, ben hiç o kadar..."

Jennie onlarla muhabbete dalmışken Jungkook tekrar etrafa göz attı ama onu göremedi. Normalde sohbetten hiç bu kadar uzak kalmazdı ama şimdi bütün dikkati Taehyung'un üzerindeydi, onu bulması lazımdı.

"Bir şey mi arıyorsun?"

Yugyeom'un araya girmesiyle gözleri tekrar onunla buluştu "Tuvalet var mı diye bakınıyordum." içinden bu söylediğine sövdü, bir bardayız, tabi ki tuvalet var.

"İlerde hemen solda." diye cevapladı Yugyeom, Jungkook'a göre gereğinden fazla memnunca. Jungkook'ta ona beklediği gülümsemeyi bahşedip tuvaletlere ilerledi ama tuvaleti yoktu ve salakça oraya girip çıkmaya da hiç niyeti yoktu. Bu yüzden sigara içip rahatlayabileceği bir yer aramaya başladı. Ön tarafa çıkamazdı çünkü oraya gitmesi için Yugyeomların olduğu taraftan geçmek zorundaydı.

En sonunda Çıkış yazan kapıyı görünce rahatlayıp dışarı daldı, bir orman kadar olmasa da oksijene ihtiyacı artmıştı. Derin bir nefes alıp cebinden sigarasını çıkardı, ama lanet ateşi bir türlü bulamıyordu

"İster misin?"

duyduğu sesle ağır ağır soluna döndü, Taehyung'u kendisine çakmağı uzatırken görmek dışında her şeyi görmeyi beklemişti. Ama hiç bozuntuya vermedi, ve her zaman yaptığı yandan hafif sırıtışını gönderip çakmağa uzandı, sigarayı yaktıktan sonra ona tekrar verdi.

"Teşekkür ederim." Gözlerine istemsizce öyle bir yoğunlukla bakıyordu ki, sanırım bunu Taehyung da fark etmişti, çakmağı alırken duraksadığına neredeyse emindi Jungkook.

Sonunda kendini toparladığında kafasını sallamayla karşılık verip önüne dönmüştü. Ve yine onu incelemeye koyuldu, köşeye sinmiş yarıya inmiş sigarasını içine çekiyordu, Jungkook o zaman üstünde dikkat etmişti, üzerinde genelde metal gruplarında gördüğü siyah kalın askılı vardı ve hafif kaslı kollarının çoğu yerinden dövme taşıyordu. Onları ne yazık ki ayrıntıyla inceleyemedi hem ışık yetersizdi hem de çocuğun gözü üzerindeydi.

Sigarayı içine çekmesiyle gerilen her kasının yavaş yavaş rahatladığını hissetti, sonra dikkatini Taehyung'a verdi, telefonda hızlı hızlı bir şeyler yazıyordu. Yakından çok daha çekici, dedi iç sesi, ama o bu düşünceyi kafasından anında attı. Taehyung eğer anlaşmayı kabul ederse ona sadece model gözüyle bakacaktı, eğer onu yatağa atarsa çizimlerini tehlikeye atma olasılığı çok yüksekti. Bu konuda çok hassastı.

Ona hemen şuan ortam müsaitken teklifini sunmak istedi ama acele etmek istemiyordu, yanlış bir adım onu gerilere iterdi. Bu yarışma çok önemliydi onun için. Kai'nin söylediğine göre Taehyung ile aynı okula gidiyorlardı, bu da ona onu incelemek için fırsat vermişti. Keyifle gülümsedi ve gökyüzüne baktı, burada yıldızlar daha az belirgindi. Oysaki kaldığı evden yıldızlar çok daha net görünüyordu.

Tekrar Taehyung'a baktığındaysa onu kendisini izlerken bulmuştu, muhtemelen bu çocuk napıyor gökyüzüne sırıtıp diye düşünüyordur dedi içinden. Göz göze geldiklerinde içinde bir elektriklenme hissetti Jungkook. Taehyung ise fazla dayanamayıp gözlerini kaçırmış, sonra kendisinin bir şey demesine kalmadan bitmiş sigarasını söndürüp içeri girmişti, Jungkook'un ise hala kulağında onun sesi vardı. Keşke, dedi, sesinin yarattığı etkiyi çizebilecek kadar geniş hayal gücüne ve yeteneğe sahip olsaydım. Kendini ilk defa bu kadar başarısız hissetmişti.

Sigarasını bitirip içeri girdiğinde masalarında Taehyung'u göremedi, sıkıntıyla nefes verip masaya yerleşti, Yugyeom anında ondan tarafa döndü "Uzun sürdü işin."

Ona gözlerini devirmemek için içinde büyük bir savaş veriyordu şuan, ağır saçmalıyordu. "Sizinkiler tekrar sahneye çıkacak mı?"

"Hayır grup çoktan dağıldı bile, Jimin evle ilgili bir problem için kaçtı Taehyung'ta her zamanki gibi manitasının yanına..."

Demek sevgilisi var... Az önceki temsili sevişmeyi somutlaştıracak birisi...Ona dokunan... Kafasını kaldırıp düşüncelerini kesti, içindeki huzursuzluğun kıskançlık olduğunu yeni yeni fark ediyordu. Bir ressamın eserini kıskanması gibi bir şeydi bu sanırım, onu çizmek için kesinlikle ikna etmeliydi!

Birden ayaklandı, ceketini giyerken Jennie'de ona dönmüştü "Hey nereye?" "Gitmem lazım."

"Önemli bir şey mi?"

Bu Yugyeom'dan gelmişti, ona döndü, "Gelebilirsin." dedi kendinden emince, sonra onu beklemeden kapıya ilerledi, geleceğini biliyordu. Daha o arabasına binmeden Yugyeom ona yetişmişti bile, "Sana mı gidiyoruz?" Jungkook kafasını iki yana sallayıp sırıttı, o kendi yatağına kimseyi almazdı.

"Bana da gidebiliriz, istersen?"

"Yolu tarif edersin." dedi kemerini takarken.

𝑇𝑜𝑜 𝐶𝑙𝑜𝑠𝑒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin