Ben daha ne olduğunu anlayamadan Max'le aramıza girmiş ve benimle göz teması bile kurmadan Max'e doğru eğilmişti, geri çekildiğinde Max'in yüzündeki düz ifadeden Jungkook'un ne söylediğiyle ilgili tahminde bile bulunamıyordum.
Bana ters bir bakış atıp uzaklaşırken hayretle bakakalmıştım, kafamı çevirip Jungkook'a döndüğümde kaşlarım çatıktı "Ne dedin çocuğa?! Ağzını yüzünü kıracaktım onun!"
Yarım ağız sırıtırken David'in sipariş için koyduğu çerezden bir tane ağzına atıp geri çekilmişti,
"Çalışırken birisine vuracaksın? Sen?" dönüp David'e doğru sırıttığında David'in de yarım ağız güldüğünü fark etmiştim, bunlar o 4 günde kanka mı olmuşlardı? "Başımıza taş yağacak sanırım."
David'de gülerek onu onaylarken öldürücü bakışlarla siparişleri alıp dağıtmaya çıktım, Max'te masaların arasında gezinip boşları topluyordu. Az önceki olası kavgayı engellemesinin hiçbir anlamı yoktu, o kavga illaki olacaktı.
Ben o itin ağzına sıçmadan rahat etmeyecektim.
Tekrar bara döndüğümde Jungkook David'le koyu bir sohbete dalmıştı, "Kolay gelsin ya, bir şey ister misin?" Bakışlarını David'ten çekip saniyelik bana bakmıştı.
"Çok kibarsın ama gerek yok iyi böyle."
Gözlerimi devirip tepsiyi David'in önüne sertçe bıraktığımda kolumdaki saate baktım, çıkmama yarım saat vardı. Şuan tek istediğim kimsenin bana ulaşamayacağı bir yerde uzun uzun uyumaktı.
"Abi bu arada n'aptın bu Max işini?"
Arkamdan eğilen David'e kısa bir bakış atıp önüme döndüm. "Hallettim, sorun yok."
"Nasıl yani? Nasıl bir halletmek bu?"
Jungkook'la ikisi pür dikkat beni izliyordu, "Namjoon hyung'la konuştum işte, sorun yok, harcamaz seni ama sen de bela çekme, bulaşma Max 'e."
David'in yarı sırtıp yarı homurdanır hallerine karşın Jungkook oldukça ciddi bir şekilde beni izliyordu, sipariş geldiğinde David geriye gitmişti, Jungkooksa bana yaklaşmıştı.
"Ama sen az önce kavga edecektin, sen işini tehlikeye atacak bir şey yapmazsın." Kendi kendine konuşuyor gibi görünüyordu, hala yüzü düşünceliydi, sonra birden aydınlandı ve gözlerimiz buluştu.
"Tabi eğer işin tehlikede değilse."
David siparişleri getirirken son cümleyi duymuş olmalıydı ki içkilerin içine girercesine öne eğilmişti.
"Ne tehlikesi? İşin niye tehlikede ki senin?"
Tepsideki siparişleri alırken homurdandım "Karışmayın siz."
Gerçekten karışmamalılardı, bu benim meselemdi. En son siparişi de masaya bırakırken Max yanıma yanaşmıştı. "Konuştun mu patronla."
İçimdeki öfkeyi bastırmak için tepsiyi iki elimde sımsıkı tuttum, parmaklarım ağrımaya başlamıştı.
Yarım saat Taehyung, yarım saat sonra özgürsün, ağzına sıçabilirsin.
Hışımla Max 'e döndüm, yüzü bile sinirimi bozmaya yetiyordu şuan "Konuştum ama senin ne kadar-"
Dibimizde hissettiğim varlıkla cümlemi bitirememiştim, Namjoon hyung hemen dibimizde duruyordu.
"Beyler müşteriler hala var, işe devam."
Dişlerimi sıkarak oradan uzaklaştım, cehennemden beter bir gündü.
Jungkook hala David'in orada dikiliyordu, ona ters bir bakış atıp saniyelik arkamı dönmüş Namjoon hyunga bakmıştım. "Gitsen iyi olur, çok takılma buralarda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑇𝑜𝑜 𝐶𝑙𝑜𝑠𝑒
Hayran Kurgu> Bazı yalanlar güzel, bazı gerçekler acıymış. *Tamamlandı. Bu hikayenin yazarı 'angeperdu_' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.