Üniversite sınavına hazırlanmaktan artık beynim sulanmıştı.
Odama gelen annemi bile çift görüyordum, Ah evet evet kör oluyordum!!Abartma İdil diye bana bakarak gözlerini dikmiş anneme aldırmayın siz
" Şu söylenmelerini bırakta defalarca çalan telefonuna bak artık " deyip telefonumu bana uzattı öfkesinden alevlenen gözleriyle, abartmıyorum alevlerin çıktığını görmüştüm. Kendi kendime kıkırdarken telefonu annemden alıp Efendim Doğa deyince Doğanın ilk önce homurdayan sinirlenme sesini dinlemeyerek telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Daha sonra telefonu yavaşça kulağıma götürdüğümde
" Hey aptal kız 37. Kez aramamdan sonra telefonumu açman için umarım mantıklı bir sebebin vardır " derken oldukça sinirliydi. Doğa beyimizi oldukça sinirlenmişiz meğerr!!
Bir an durup karşımda suratını hayal ettim de kaşları çatılmış, sesi kızgınlaşmış, beklemekten solmuş, gözlerini tip tip bana dikmiş bir Doğa ne kadar da ürkütücü gelse de karşımda olsa katıla katıla gülerdim de neyse
" Bugün de herkes amma öfkeli canımm "
Dediğim de Doğanın gülmediğini farkedince ya canicim ders çalışıyordum telefon diğer odada kalmış kusura bakma dediğim de sesimi yemek isteyen kediler gibi acınası hale sokmuştum.
" İki saate her zaman ki cafeye gel, gelince anlatırım herşeyi " deyip kapattı.
Ah gerçekten sevgi dolu sözcükler beklediğim söylenemezdi tabiki ama insan yine bir önemli değil tabiki benim kadim dostum, dersin bizden daha önemli, çalışmanı böldüm afedersin tarzında sözlerde kaçınılmaz olmazdı tabiyikide . Ama Doğa bu söyler mi? Tabiki de hayır! Varsa yoksa ben suçluyum zaten. Ben kimim ki? Çocuk gibi tribe girdikten sonra bu tribin kimseye bir yararı olmayacağını anlayınca tripten çıkıp hazırlanmak için dolabıma doğru koştum.
Her kız gibi dolabın dolu olmasına rağmen hiç bir şeyim yoooook! Diyenlerdenim.
Neyse ki dolabı biraz eşeledikten sonra siyah v yaka bir bluz bulup altına da kot dar pantolonunu alıp dolabı kapattım.
Onları hemen üzerime geçirip hafif makyaj için aynaya geçtim. Saçımı da dağınık topuz yaptıktan sonra camdan baktım. Hava harikaydı. Güneş batmaya yakındı ama etraf hala turuncu turuncuydu.
Elime telefonumu alıp saate bakacakken telefonun ekranın da ki gözlerim dikkatimi çekti. Ela gözlerim güneşin ve makyajın sayesinde ortaya çıkmıştı. Bir an telefonu bütün suratımda gezdirdim. Aslında kendini beğenen insanları sevmezdim ama ben şu an kendimi çok beğenmiştim. Adeta nefes kesecek kadar güzel görünüyordum.
Üstelik günlerdir ders çalıştığım için kendime özen göstermemiştim. Şu dikkatsiz günlerim içerisinde de biraz kilo aldığımı farkettim. Elmacıklarım biraz daha ön planda ve surat hatlarım artık yavaş yavaş yerine gelme safhasındaydı. Her ne kadar farkında olmasam da değişiyordum, büyüyordum.
Bu her ne kadar beni sevindirse de bir bakım telaşa sokuyordu.
Gerçekten şu hayatı tek bir sınava tabi tutmaları çok saçma. Şu sınavdan iyi bir sonuç alabilmek için aralıksız çalışıyorum , bunlara da sadece iyi bir gelecek için katlanıyorum.
Fazla zaman kaybettiğimi düşünerek camı kapatıp içeriye girdim. Aşağıya inip annemi de öptükten sonra çantamı ve beyaz spor ayakkabılarımı da alıp dışarıya çıktım. Artık şu lanet testlerden sonra temiz bir oksijene ihtiyacım olduğunu çok iyi biliyordum.
Yavaş yavaş yürüyerek havanın her zerresini içime dolduruyor, uzun bir süre sonra da veriyordum. Temiz hava güzeldi. Oksijen almak güzeldi. En güzeli de salına salına gezmekdi.
Doğayla her zaman buluştuğumuz cafeye varmama az kalmıştı.
Birden
" Al bu papatyaların hepsi senin ister at ister sakla umurum bile değil " diyerek papatyaları elime tutuşturan çocuğa şaşkınlıkla baktıktan sonra çocuğun beni takmayıp yoluna devam ettiğini görünce
" Heyyy! dur sende kimsin? dediğimde o çoktan bomboş olan Kadıköy sokaklarında ilerlemeye başlamıştı.
Daha sonra peşinden koşup onları geri vermeyi düşünsem de o kadar da düşmeyeceğimi çok iyi biliyordum.
Bir an elimde ki papatyalarla öylece kalakaldım. Bir an az ilerideki çöp konteynerine atmayı düşündüm. Ama onlara kıyamamakta benim ayrı bir vicdan problemimdi.
Neyse ki çantam büyüktü. Fermuarını açıp papatya buketini boş gördüğüm bir yere tıkıştırdım.
Yavaş yavaş yürümeye devam ederken yüzümü anlamadığım şaşkınlık kaplamıştı. Neden verip gitti ki o çocuk şimdi?
Hiç bir şey anlamamış halde düşünmeye devam ederken çoktan bizim cafeye gelmiştim. Yavaşça kapıya ilerleyip kapıyı iterken Doğayı görmem geç olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA
RomanceBir gün yolda giderken aniden karşınıza hiç tanımadığınız birisi çıkıp size papatya verip gitse ne yapardınız? Peki o kişi sizin tabularınızı yıkıp hayatınıza girecek olan erkekse?