Helinle Doğa gözden uzaklaşacak kadar ilerlemişlerdi. Ne ara bu kadar yakın olduklarına gelirsek onu henüz ben bile çözemedim.
Daha sonra sahilde gözüme bir deniz kabuğu çarptı. Eğilip onu elime aldım. Rengi bembeyazdı, şekli diğer deniz kabuklarına nazaran değişikti. Elime almış onu incelerken
" Zor birisin " diyen ses birden dikkatimi dağıtmıştı.
" Ne? " derken Kereme dönmüştüm.
" Seni tanımak çok zor, bir kalkanın var ve onu kırıp içine girmeyi beceremiyorum. " dediğinde şaşırmıştım. Ne yani Kerem beni tanımaya mı çalışıyordu?
" Bunu tek sen değil kimse beceremiyor " dediğimde elimdeki deniz kabuğunu yere fırlatıp yürümeye devam ettim. Kerem bana nazaran biraz geri de kalmıştı. Daha sonra bana yetişip
" Neden peki? " dedi meraklı gözlerle bana bakarken
" Çünkü ben izin vermiyorum. " dedim kendimden emin bir şekilde. Dışarıdan bakıldığında egolu bir insan gibi göründüğümü biliyordum ama ben egolu değil, insanların beni tanıyıp daha sonra incitmesinden korkuyordum. Yani onlara bu hakkı tanımıyordum. Bu benim de hoşuma giden bir şey değildi. Ama insanların beni tanımadan incitemediğini farkettiğim günden beri insanlara beni yakından tanıma fırsatlarını hiç vermedim.
" Gerçekten anlaşılması zor birisin, bu yüzden bu özellik seni özel kılıyor " dediğinde nasıl özel kılıyor demek istediğini anlamamıştım.
" Nasıl özel kılıyor? " dedim merakla.
" Bu zamana kadar her kızı konuşturmayı bir şekilde becerdim. Ama sen de işe yaramıyor, çok soğuksun. Sanki sana bir adım attığımda sen koşarak benden uzaklaşıyorsun. Neden? " dediğinde çaresizce bana bakıyordu. Bir an ben durakladım, ben durunca o da durdu. Şimdi sadece ona böyle davranıyorum sanıyor ama değil işte değil. Şu an karşımda duran Kereme senden nefret etmiyorum aksine senden hoşlanmaya bile başladım diyemem. O kadar cesaretim yok. Bunu kendime bile itiraf edemezken ona nasıl söylerim?
Lütfen bana öyle bakma, seni ördüğüm kalkanımın içine alamam. Ben babamdan sonra hiç bir erkeğe bu şekilde güvenmeyeceğime yemin ettim. Ah şu an oturup ağlamak istiyorum hemde bağıra bağıra bütün zehirimi bir çırpıda boşaltmak istiyorum.
Hiç bir cevap vermeden yürümeye devam ettim. Adımlarımı daha da çok hızlandırırken bir an da koşmaya başladım. Koştum koştum. Ah lanet ayakkabı ayağıma vuruyordu. Bir an durup onları elime alıp devam edecekken bir kol beni durdurup kendine çevirdi.
Ağlamaklı gözlerim Kereme bakarken suratımızın ne kadar yakın olduğunu hissettim. Birden kafamı iki elinin arasına alıp daha çok yaklaştı. Yüzüme değen hızlı nefes alıp verişinden koşmaktan nefes nefese kalmış olduğunu hissettim.Kurumuş dudaklarını ıslatıp konuşmaya başladı. Sesi fısıltı gibiydi. Dalga seslerinden zor duyuyordum.
" Böyle yapma. Bu şekilde sessiz kalma! " derken sesi hala fısıltı gibiydi.
" Benimle konuş İdil, susma! " derken ses tonu biraz daha yükselmişti.
Birden gözyaşlarımı tutamayıp ağlamaya başladım. Ilk defa birinin karşında ağlıyordum ve çok acizdim.
Nefesimi tuttuğum için hıçkırık sesleri çıkıyordu." Özür dilerim, seni korkuttum mu? " dediğinde gözlerimi gözlerine sabitledi. Oysa bilmiyordu. Korktuğum için değil, kendimi ifade edemediğim ona açılamadığım, kalkanlarımı kıramadığım için ağlıyordum.
" Beni yalnız bırakır mısın? " dediğimde kafamı ellerinden çekip önüme eğmiştim. Daha fazla aciz ve çaresiz kalışımı görsün istemedim.
Bir an da beni kucaklayarak sahilin hemen ilerisindeki şezlonglara götürdü. Ağlayınca halsiz ve bitkin olduğum için, beni indirmesi içinde ayrı bir çaba sarfetmemiştim.
Beni şezlonga oturturken kendiside hemen dizimin dibine çöküp oraya oturdu. Birden ellerimi tutup bana baktı.
Bu olaydan utanmıyordum ama kendimi aciz hissediyordum.
Daha sonra oturduğu yerden kalkıp yanıma oturdu. Kollarını bana sararken beni de kendine yasladı. Bana ilk sarılan insan değildi ama ilk kez bana baba şevkati gibi gelmişti. Sanki babam bana sarılıyor gibiydi.Daha sonra kendimi kollarına teslim edip ona sarılırken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
" Daha iyi misin? " dediğini duyduğum da cevap veremeyecek kadar bitkin olduğumu hissettim. Kendimi her zaman kontrol eden biriydim. Ama şu an da kendime ben değil Kerem hakimdi. Sanki şu an beni o yönetiyordu. Işte en korktuğum şey buydu. Birinin beni ve duygularımı ele geçirmesi.
Daha sonra kollarımı ondan sıyırıp toparlanmaya başladım. Gözlerimin ağlamaktan balon gibi olduğunu saymazsak iyi gelmişti.
Bir şey demeden ayağa kalktım ve kendime çeki düzen verdim. Tam yürümeye başlayacakken
" Seni eve ben bırakırım, Doğalar çoktan buradan gitmiştir. " dediğini duyunca ona hak verdim. Yavaşça koluma girerken beni arabaya kadar götürdü. Anahtar ile arabayı açtıktan sonra kapıyı açıp oturmamı bekledi.Daha sonra kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçti.
Araba yavaşça oradan uzaklaşırken bende etrafı izliyordum. Ona sinirli olduğum için yüzünü bile bakmamıştım. Sonuçta duygusallığımdan yararlanıp bana sarılmıştı.
Kısa bir yolculuktan sonra bizim eve geldiğimizi gördüm. Araba durur durmaz arabadan inip kapımı açarken, yüzüne bile bakmıyordum. Hızlı bir hareketle arabadan inip kapıyı kapatmasını beklemeden eve doğru yürüdüm. Zile basınca çaktırmadan arkamı dönüp ona baktım. Arkamda öylece durmuş benim içeri girmemi bekliyordu.
Annem otomatiğe basınca direk eve koştum. Annem yüzümü öyle görünce soru tufanına tutsada cevaplamadan yatağa yatma hakkımı kullandım.
![](https://img.wattpad.com/cover/38166245-288-k934890.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA
RomanceBir gün yolda giderken aniden karşınıza hiç tanımadığınız birisi çıkıp size papatya verip gitse ne yapardınız? Peki o kişi sizin tabularınızı yıkıp hayatınıza girecek olan erkekse?