Hani biri siz uyurken saçınızı okşayıp, öper falan ya ona hep özenmişimdir çünkü annem küçükken ne zaman saçımı okşasa uyanırdım. Uykum da çok fazla derin değildir . Sanki nöbet bekleyen askerler gibi nöbet tutar gibi uyurum. Her an bir şey olacakta kendimi korur gibi tetikte. Zaten annem sürekli çalıştığı için kendimi koruma görevi her zaman yine kendimdeydi. Malum başınızda size kendinizi güvende hissettirecek bir baba da olmayınca kendi kendinizin babası, annesi, koruması oluyorsunuz.
Yine bu sabahta başımı okşayan kişiyi şaşırtarak yerimden doğrularak kalktım. Ama bu sefer ki annem değildi.
Kerem bir an bana yakalandığı için kendini bir an da başucumdaki komidine attı. Ben ona bakarken bir süre elini saçına götürdü daha sonra
" Şey saçında bir şey vardı onu aldım " ölümü gelen bir karınca gibi yerinde kıvranıyordu. Hali oldukça komikti. Fakat bu yaptığına gülecek değildim.
" Ne zamandır buradasın!? " sonuçta ne kadardır başımda uyanmam için bekliyor merak ettim.
" Fazla olmadı gerçekten en fazla bir kaç dakika "
" Neden geldin peki? " bazen hesap sormak sadece erkeğe mahsus sanırken, benim sürekli hesap sormam bu kanıyı çürütmek için yeterli bence.
" Kahvaltı hazırladım seni de çağıracaktım " oysa o kadar masumsun ki, benim için yaptığın bunca iyiliğe deymeyeceğimi anladığında bu kadar masum kalmanı isteyecek kadar çok sevilen masumluk.
" Aç değilim, üzerimi değiştireyim beni eve bırak olur mu? " oysa onunla aynı masa da yemek yemenin verdiği tadı nerede bulacaksam.
" Peki ama biraz konuşalım sonra gideriz olur mu şimdi konuşmak için buraya yakın bir kafe var oraya gidelim "
Hala konuşmak diyor. Daha ne kadar konuşmak istemediğimi anlatabilirim? Benden uzak durmalı, bana yanaşanı kendimle birlikte yakarım. Ama o ısrarla ateşime girmekle ısrarcı.
Yavaş yavaş odamı terk ederken bende üzerimi değiştirmek için yataktan kalktım. Allahtan saçlarım yağlı değildi. Bir de onun için uğraşmak epey zamanımı alırdı. Hazırlanmam kısa sürdüğü için odanın kapısını açtım. Açar açmaz salonda koltukta beni bekleyen Keremi gördüm. Sürekli beni bekliyordu. Hem de hiç bıkmadan hem de geleceğime o kadar emin ki.
Kapıdan çoktan çıktığım için geri dönme gibi bir şansım yoktu. Keremde zaten beni çıkarken görmüştü. Elimdeki çantayı yere bırakarak
" Ben bir lavaboya gidip geliyorum, sen dışarıda bekle istiyorsan beni "
Dediğimde başını onaylar gibi sallayıp kapıya doğru gitti.
Bende fırsattan istifade lavaboyu aramaya başladım.Lavabo olduğunu tahmin ettiğim kapalı bir kapıyı açtım. Odanın diğer odalardan büyük olma kısmını geçtim, dikkatimi odada ki sayısı fazlaca olan tablolar çekmişti. Yavaş yavaş yürümeye başlarken duvarda ki tabloları inceliyordum. Bu tabloların çoğu mutlu bir aile tablosu şeklindeydi . Küçük bir erkek çocuğu ve elini tutan bir anne ve baba. Herkesin gözlerinin içi gülüyordu mutluluktan. Biraz daha ilerlerken bir tablo daha dikkatimi çekti. Tabloda herhangi bir resim veya figür yoktu. Tablo sadece simsiyah bir renk ile boyanmıştı. Onun haricinde bir şey ifade etmiyordu. Gözüm onun hemen yanında ki tabloya kaymıştı ki aniden Ah! diye bir ses çıkardım ister istemez. Gözümü aşağı doğru çevirdiğimde bir masaya çarpmış olduğumu gördüm. Oraya hiç dikkat etmediğim için masayı farketmemiştim bile.
Masaya dikkatle baktığım da bir kağıt dikkatimi çekti. Kağıdı elime alıp incelemeye başladım. Kağıtta ki resim bir kara kalem çalışmasıydı. Bir an da resmi ters tuttuğumu anımsayarak resmi çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA
Storie d'amoreBir gün yolda giderken aniden karşınıza hiç tanımadığınız birisi çıkıp size papatya verip gitse ne yapardınız? Peki o kişi sizin tabularınızı yıkıp hayatınıza girecek olan erkekse?