Zaten papatyaları çantama tıkıştırmamın diğer bir sebebi de Doğaydı. Elimde öylece papatyayla onun yanına gitsem zaten ilk işi onları bana mı getirdin esprisinden çok bunları kim verdi sana olurdu.
Aslını sorarsanız hesap vermekten hoşlanmayan bir karaktere sahibim. Ama konu annem ve doğaya gelince nedense ister istemez kelimeler ağzımdan dökülüveriyor.
Zaten babamın bizi terketmesinden sonra anneme daha da bağımlı bir insan oldum. Ee Doğa da benim çocukluktan beri arkadaşım olduğu için onun da annem kadar hakiki bir yeri var sol tarafımda. Hoş babam bizi terketti dediğime bakmayın, o hiç yanımızda olmadı ki. O aslında beni terketti. Ben doğduğum da annem benim bakımımın ücretleri için babamı sıkıştırınca benim korkak babam! benden bu kadar al çocuğuna da kendine de bak deyip eşyalarını da toplayıp defolup gitmiş. Ve geri de ne bir kuruş para ne bir ev ne de işe yarar hiç bir şey bırakmadan gitmiş. Annemde beni alıp ailesinin yanına gitmiş fakat dedem defol git, senin gibi bir kızım yok benim deyince annem beni de alıp yollara koyulmuş.
İşte komşuların yardımı, annemin de iş bulup çalışmasıyla beni zar zor da olsa bu zamanlara getirmiş. Ve şu an Kadıköyde oturuyoruz. Evimiz kira annem gece gündüz çalışıp gerekirse mesaiden de fazla para almak ümidiyle çalışıyor. Benim nasıl okuduğum kısmına gelirsek Doğalar varlıklı olduğu için bütün eğitim masraflarımı Doğanın babası Kadir bey üstlendi. Ve bütün bu ders çalışmalarım iyi bir üniversite kazanıp annemin, ve bana tüm destek verenlerin yüzünü kara çıkartmamak için.
Ve Doğaya gelecek olursak babamdan sonra hiç bir erkeğe güvenmem, sevmem, hayatıma almam sanmıştım ama doğa beni yanıltmıştı. Benden iki yaş büyük olmasına rağmen en iyi anlaştığım dostum. Aslını da soracak olursanız mahallede ondan başka da arkadaşım olmamıştı. Bütün sırlarımı bilen ve annemin de ona sonsuz güvendiği tek arkadaşım.
Sonunda beni farkedip yanına çağıran Doğaya pis bir bakış atıp yanına doğru gittim.
"Bakma bana leylek öyle ödeştik işte fena mı? " dediğinde gülümsediğini gördüm. Neyseki benim sinirli olmam onun sinirli olmasından iyiydi. En azından telefonda ki sinirli halinden eser yoktu.
Evet leylek meselesine gelecek olursak, aslında mankenlere bile taş çıkartacak kadar güzel bir fiziğim var ama bacaklarım gövdemden oldukça uzun durduğu için Doğa beyin anlamsız bir lakabı. Pekte çelimsiz bir lakap olsa da üzerimde kötü de durmuyor.
"Anlat bakalım caniko beni bu kadar acil görmek istemenin sebebi ne" dediğimde garsonu yanımıza çağırıyordu.
Siparişleri de verdikten sonra durup konuşmaya başladı.
" Sence bir kız hoşlanırsa nasıl belli eder? " deyince apışıp kaldığımı hissettim. Bu zamana kadar hiç bir erkekle çıkıp, konuşmamış olan idil? Ee be insaf bu soruya nasıl bir cevap versin. En son sorulacak insanım be ben.
"Nereden çıktı bu şimdi" dedim. Doğa ya gerçekten acıyorum,bu konularda oldukça tecrübesiz olan bir arkadaşı var. Tam da adamına sordun Doğa alkış.
" Ne bileyim işte merak ettim. "
" Allah aşkına doğa sanki kaç kere bi erkekten hoşlandım ne bileyim " derken ciddiyete bürünmüştüm. Konu ne zaman erkeklerden açılsa zaten sinirlerim tavana zıplıyordu.
" Sence Helin benden hoşlanıyor mudur? " dediğinde kızgın kızgın ona baktım.
Helin benim bir alt komşum. Ve Doğadan bir yaş küçük yani 19 yaşında. Fakat ben kendisinden hiç hazetmediğim gerçeği ortada. Çünkü kendisi tam bir yollu. Evet hiç abartmıyorum yollu. Giydiği kıyafetleri geçin takıldığı erkekleri ben bile saymakta zorlanıyorum. Ayrıca apartman merdiven arasında erkeklerle yiyişirken kaç kez şahit oldum. O kız benim iyi niyetli ve saf arkadaşımı dibine kadar haketmiyor.
" Yine mi o kız Doğa? "dedim sinirli tavrımı ortaya koyarak.
" Ya tamam bak o kızdan hoşlanmadığını biliyorum ama beni de anla ilk gördüğüm günden beri ona karşı birşeyler besliyorum "
" Bak Doğa.... "
" Tatlım bak biliyorum o kız bana göre değil bunu defalarca dedin ama kalp bu İdil laf söz dinlemiyor. Ayrıca onunla evlenmeyeceğim altı üstü sevgili olur ya da takılırız abartma bu kadar " dediğinde sesinde bıkkınlık hissettim.
" Peki Doğa sen bilirsin ne halin varsa gör " dedim artık bende pes edercesine çünkü ne söylesem ne anlatsam biliyorum beni dinlemeyecekti.
Ona yardımcı olmak istiyordum aslında evet hayatına bir kız girecekti. Ama onu gerçekten seven kendisini sadece sevdiği adama saklayan kızlar olmalıydı bence. Bunu canı gönülden onun için istiyordum.
Doğa bir an da bana dönüp
" Tatlım seni burada yalnız bırakacağım ama babam acil bir durum olduğunu söyledi oraya gitmeliyim "
" Hiçç sorun değil bende birazdan kalkarım zaten " dediğimde iki kolunu da açıp bana sımsıkı sarıldı kulağıma eğilip
" Bu konuyu tekrar konuşacağız kurtuldun sanma " dediğinde gülümsedim. Aynı esnada da kollarımdan ayrılıp hesabı ödemeye gitti.
Bende kahvemi yudumlarken kalkmayı planlıyordum.
Gerçekten kendimden utanmalı mıyım bilmiyorum ama şu yaşıma geldim hiç kimseyle doğru düzgün sevgili bile olmadım aslını sorarsanız güvenimi kaybedişimle hayalimdeki erkeğin gelmeyişi aynı orantıda.
Bunları bir an olsun düşünmeyi kesip kafeden çıktım. Doğanın hesabı ödemesinin verdiği rahatlıkta ayrı bir güzeldi tani.
Adımlarımı hızlandırarak eve doğru geldim.
Bir an olsun aklıma yine papatyalar geldi. Çantama doğru uzanıp tıkıştırdığım papatyaları çıkardım. Evet soyadımdan aldığım zeki sıfatıyla tam bir zeki kızdım. Pestili çıkmış papatyaları çantadan çıkarırken hoş kokusu çoktan etrafa yayılmıştı. Daha sonra bir kaba su doldurup suya koyarsam kendine geleceklerini düşündüm.
Sahi kim olabilirdi bana bunları veren ya da neden bana verdi acaba beni tanıyan biri miydi o zaman al bunları naparsan yap demezdi ki?
Biraz daha düşünürsem delirecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA
RomanceBir gün yolda giderken aniden karşınıza hiç tanımadığınız birisi çıkıp size papatya verip gitse ne yapardınız? Peki o kişi sizin tabularınızı yıkıp hayatınıza girecek olan erkekse?