UTANÇ

53 7 0
                                    

Arkadaşlar nasıl oldu bilmiyorum ama" uludağ " bölümünün devamı olan " geri dönüş " bölümü kaymış ve ilk bölümün ikinci kısmına denk gelmiş. Bilmiyorum sizde de öyle mi? Bu yüzden yeni bölüm gelmedi yazanlar olmuş ufak bir aksaklık diyelim :( küçük bir hatırlatma yapayım dedim iyi okumalar :)

Uyandığımda hala koltukta olduğumu fakat annemin yanımda olmadığını farkettim. Saate baktığımda 09.00 du. Bu saatte kalkacak kadar ne yaşamış olabilir ki bir insan? Söylene söylene yerimden kalkarken tutulmuş belime masaj yapıyordum. Hızlı adımlarla vücudumu açarken bir yandan da odama gidip telefonu aldım.

Bir mesaj vardı
Kimden : Sülük Kıvanç
Mesaj : Bugün işin yoksa bir şeyler yapalım mı?

Çocuk mesajı 08.00 de atmış yuh yani insan sabahın köründe bunları nasıl düşünebilir? Benim bile sabah kalktığımda nefes alma fikri sonradan geliyorken aklıma millet planlarını bile yapar olmuş.

Kısa bir mesaj da ben çekeyim bare

" Pekala nerede? "

Kendime kahve yapmak için mutfağa gittiğimde telefonu odada bıraktım.

Elimde kahvemle odaya geri dönerken telefonun ışığının yandığını gördüm.

Kimden : Sülük Kıvanç
Mesaj : Sen bana konum at ben almaya gelirim :)

Vay arkadaş herkesin de arabası var ama bir İdilin yok!

" Peki tamam "

Mesajı da attıktan sonra kahvemi yudumlarken dolabın karşısına geçtim. Öğlen yemeği için bir anlaşma yaptıktan sonra narin mor bir elbise seçtim. Çok mini değildi ama miniydi. Hemen çok kısa bir duş alıp saçımı maşa yaptım abartı maşa değildi o yüzden düğüne gider gibi olmamıştım. Daha sonra sade bir makyaj da yaptıktan sonra mor elbisemi üzerime geçirip kırmızı çantamı ve kırmızı mini topuklu ayakkabımı alıp dışarıya çıktım.

Konumu zaten evden çıkmadan önce Kıvança attığım için gelmesi uzun sürmemesi lazım. Ki zaten ben dışarı çıktığımda o da bir kaç dakika sonra gelmişti. Nezaketen arabasından inip kapımı açtı daha sonra da kapatıp şoför koltuğuna geri oturdu.

" Sandığımdan da ciddiye almışsın bu işi " muzip gülümsemesi etrafı doldururken

" Ne? " şaşkınlığımı gizleyemiyordum çünkü ne ima etmeye çalıştığını gerçekten anlamamıştım.

" Diyorum ki çok şıksın "

" Ben her zaman böyleyim sana özel değil " ah evet saçlarımla oynuyordum şu an Doğa olsa yalan söylediğimi şıp diye anlardı.

" Peki madem dediğin gibi olsun "

" Nereye gidiyoruz "

" Öğlen yemeğini her zaman yediğim bir restorant var seni de oraya götürmek istedim, bayılacaksın "

" Hım kendinden eminsin yani "

Evet der gibi kafasını salladıktan sonra bende bir şey demedim. Arabada yoğun bir sessizlik olurken aklıma nedense birden Kerem geldi. Uzun zamandır hiç görüşmüyoruz yani özlemedim ama özledim de biraz karışık. Ve nedense şu an ona ihanet ediyormuşum gibi geliyor. Saçmalama İdil! Keremle aranızda hiç bir şey yok. Üstelik Kereme ne? Altı üstü bir yemek ayrıca.

" Geldik in bakalım "

" Ha? " dalgın olduğum için bir an idrak edemedim söyleneni

" Geldik diyorum İdil hanım in, ama sen biraz daha burada kalalım diyorsan o da olur " gevşekçe gülümserken ağzının ortasına bir tane geçirsem ne de güzel olurdu. Maalesef ki öyle bir yetiye sahip değilim!

Yaptığı iğrenç espriye bile aldırmadan arabanın kapısını açtım. Kendinden emin adımlarla ilerlerken bir kol beni durdurdu. Suratında ki gülümsemesinin son bulamasını beklerken eliyle bu taraf diye işaret edince rezil olduğumun farkına varmıştım. Bu sefer kendimi tutamayarak bende gülmeye başladım. Birlikte bize ayırdığı masaya oturduk. Mekan oldukça şekerdi. Üstelik fazla da kalabalık değildi. Menü önümüze gelirken Kıvanç menüye bakmadan bana dikti gözlerini daha sonra derin bir nefes alarak

" Buranın şiş kebabı meşhurdur istersen ondan söyleyelim "

Ah tabi bunu duyan ben sevinçten masada dönmemek için kendimi zor tuttum. Kim sevmez ki şiş kebabı????

" Olur söyleyelim "

Kıvanç garson kıza siparişleri verirken gözümü biraz etrafa çevirdim. Sipariş vermek bana göre en sıkıcı işlerden biriydi. Bizden iki masa ilerideki bir erkek arkadaşıyla sohbet eden çocuğa gözüm takıldı. Bu çocuk ne kadar da Kereme benziyordu? Yok canım belki de halüsinasyon görüyordum.
Bu fikri kafamdan silerken yeniden Kıvança odaklandım sipariş işini yeni bitirmişti.

" Ee nasıl hoşuna gitti mi burası? " sorusunu duyuyordum fakat cevap vermek için dikkatimi ona veremiyordum. Aklım hala demin ki olaydaydı ya o keremse? Ya bizi görürse? Acaba bu kez hakkımda ne düşünür? Sahi ben neden Kıvançla konuşuyorum? En önemlisi benim burada ne işim var?

" İdil? "

Sonunda dikkatimi dağıtarak ona döndüm

" Efendim "

" Bir sorun mu var ? "

" Yo yo hayır, ayrıca mekan hoşmuş " Neyse ki başımdan savma işi başarıyla sonlanmıştı. Kıvanç küçük bir tebessüm edip bu konuyu fazla üstelemedi.

Siparişlerin gelmesiyle yavaşça masaya doğru eğildim. Ilk önce Kıvançın yemesini izlemek istedim nedense. Zaten o benden önce başlamıştı. Kibar bir hareketle kebabı şişten sıyırdı sonra da lavaşın arasına koyarak bana uzattı. Bu hareketi beklememiş olmanın verdiği şaşlınlıkla ona bakıp gülümserken elindeki kebabı yeniden uzattı. Bu kez diretmeden elinden aldım. Minik bir teşekkürler edasıyla gülümserken bir diş almak için lavaşa eğildiğimde farklı bir sesi duymamla irkildim. Bu ses?

" Merhaba kuzen " derken Kıvanç ayağa kalkmış elini uzatıyordu.

" Merhaba kuzen " diyen Kerem de elini uzatıp selamladı.

Şu an yerin dibine girmek için elimle bile kazabilirdim yeri. Utançtan yanaklarımın kızardığını bile hissedebiliyordum.

Kıvanç kısa bir sohbetin ardından beni gösterdi.

" Bu da İdil yeni arkadaşım, bu da kerem idil kuzenim "

Zaten İdil lafından sonrasını duyamadığım için Keremin vericeği tepkiyi izliyordum. Keremin şaşkın bakışları beni bulurken bir süre öylece kaldı.

Daha sonra elini uzatarak

" Merhaba İdil, Kerem ben "

PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin