12 YANGIN

26 4 1
                                    

  Işığın güçlükle sızdığı odada oturan yaşlı adamın elleri seyrelmiş saçlarında gezindi bir süre, karşısında korkuyla titreyen adama bakışlarını kaldırıp konuşmaya hazırlanırken elleri ikinci durağı olan yeni çıkmış sakallarına inmişti.
__Mahir evladım... Ne oldu bu ev işi?
   
__Apla inat ediyor beyim... Bir de komiser çıktı başımıza biliyorsun...

__Komiserin eli kolu bağlandı. Size bir şey yapamayacağını gayet iyi biliyor...
Siz bir an evvel küçük hanımı ikna edin... Bu iş daha fazla uzarsa elimizden alırlar... Ona göre Mahir...

__Beyim  bu aplanın evi dededen kalmaymış... Hatıra matıra ayağına satmaya yanaşmıyor... Misal diyorum ev yansa... Nasıl olur? ... Sonuçta adamlar arsayı istiyor...

__Bütün mahalleyi yakmayın da... İz bırakmadan hallediver evladım işte...

Mahir elini göğsüne koyup,
__Emrin olur beyim...

   Yaren başına geleceklerden habersiz, huzursuz geçirdiği gecenin sabahında, telefonundaki elliden fazla cevapsız çağrıyı görmezden gelerek kendini dışarı attı. Biraz yürümeye hava almaya ihtiyacı vardı.  Üst üste gelen kötü olaylar serisi onu iyice yıpratmıştı. 
  Göl kenarına indiğinde mis gibi kokan havayı ciğerlerine çekmeyi hayal ederken, genç kızın burnuna dolan lağım kokusu, henüz bir şey yemediği için aç olan midesini kaldırmış, nerede ise onu kusma noktasına getirmişti.
   Biraz ilerledikten sonra belki kokuya alıştığından, yahut hava da çığlıklar atarak uçan martıları seyre daldığından nispeten daha iyi hisseder olmuştu. Ara verip soluklanmak için oturduğu bankta gözlerini Turkuaz rengini almış göle sabitlediği sırada yanına gelen,
Talip,
__Yayennn... Açım Yayenn...
Talip mahallenin en eskilerindendi. Yaşlanmış bedenin içinde hapis olmuş,  çocuk kadar masum bir adamdı.
  O da tıpkı Yaren gibi etrafındaki gölgeleri görüyor, hatta onlarla arkadaşlık ediyordu.
  Gölgelerle arkadaş olmak, kulağa çok eğlenceli gelse de, dışarıdan bakıldığında kendi kendine konuşmak pekte hoş karşılanan bir davranış değildi.
   Talip içinde böyle olmuştu. Daha çocuk yaşta adı meczupa çıkmış, tanıdığı herkes tarafından deli muamelesi görmeye başlamıştı.

  Bunca insan ona böyle diyorsa, belki de o gerçekten de deliydi. Ya da deli olmalıydı. Zaten yaşadığı hayat akıllı biri için fazla tuhaf ve gizemliydi.
    Bir süre deli olmayı denedi Talip yapamadı. Zira deli olmakta ayrı bir meziyetti. Etrafını saran gölgeleri görmezden gelmeye çalıştı. Fakat o da olmadı. Bir kere belli etmişti onları gördüğünü, onlarla konuşmuş, arkadaş bile olmuştu üstüne. Hain gölgeleri  tutabilene artık aşk olsundu.
  Kafası iyice karışan Talip ne deli, ne de akıllı olmayı bir türlü başaramayınca, çareyi çocuk kalmakta bulmuştu. Bir çocuk kadar saf ve masum. Elli yıllık ömrünü böyle geçirmişti.
__Talip abi... Ben de çok acıktım ne yesek?
___Şimit... Bi de kruvaşan...
___Hadi o zaman gidip bi güzel karnımızı doyuralım...
  Yaren ve Talip birlikte pastanenin yolunu tuttular. Talip pastaneye yaklaşınca hızlanmış koşarak kapıdan içeri girmişti.
  O sıra tezgahın arkasında durmuş börek kesen kırklı yaşlarındaki şişman kısa boylu adam, cüssesinden beklenmeyen gür sesiyle,
__Lan deli!... Çık dışarı kaç kere dedim sana para yoksa kruvasanda, simitte yok... Yallah... Kime diyorum geçen yediğin sopa az geldi zahar...

   O sırada kapıdan içeri giren Yaren adama öldürücü bakışlar atıp, korkuyla yerinde donup kalan Talip'e

__Korkma Talip abi... Sen geç otur... Ben şimdi sana simit ve kruvasan alacağım...
___Ama Yayenn... Paa yoksa şimitte yok... Kruvaşanda... Şopa var.. Dayak vay... Hem... Ben acıkmadım ki...
__Talip abi sakin ol... Paramız var merak etme...
  Talip'i masaya oturtan Yaren, tezgahın başındaki adamın karşına dikildi.
___bizim için iki tabak hazırlayın, simit ve kruvasan olsun... İki de çay...
Ne kadar?
___Otuz lira ablacım...
   Paran olunca ablacım, olmayınca neyse ... Diye geçirdi içinden genç kız, ardından cüzdanından çıkardığı paraları uzatıp,
___Burada tam dörtyüz seksen lira var... Otuzu bu günkü hesap için dörtyüz ellisi de Talip abi için. Otuz gün boyunca burada simit, kruvasan yiyip, çay içecek. Öyle ayak üstü değil ha... Şuan oturduğu gibi masaya geçip yiyecek bunları... İnsan gibi... Ona vurduğunu, kötü muamele ettiğini duyarsam bu dükkanı başına yıkarım... İnan yaparım!... Tamam mı?
   Adam kızın yaptığı atara, çok sinirlenmiş, kıpkırmızı kesilen yüzüyle Yaren'nin üzerine yürümeyi  tasarlarken, kızın arkadasında duran Hamza'yı  görmesiyle olduğu yerde kalmış, adamın başını sallayarak sakın der gibi yaptığı işaretten sonra susup, olduğu yere sinmişti. Dudaklarını zorla yukarı doğru kıvırmış,
___Merak etme ablacım...

YARENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin