Hamza oturduğu koltukta, bir müddet sessizce genç kızın çalışmasını izledi. Yaren'in tepesinde topladığı saçları, küçük yüzünü iyice ortaya çıkarmıştı. Kalın çerçeveli gözlüklerinin camlarına değen uzun kirpikleri, saatlerdir çalışıyor olmanın yorgunluğuyla sıkça hareket ediyordu.
Gen kızın küçük dudakları yaptığı işe verdiği tepkilere göre aralanıyor, bazen sağa, bazende sola doğru hafifçe kayıyordu.
Genç adam için artık kızı böyle uzaktan izlemek güzel olduğu kadar, aynı zamanda tatlı bir işkenceye de dönüşmüştü. Her geçen gün sabrı biraz daha tükeniyordu. Bu ruh hali içinde aklından geçenleri sitem dolu bir tavırla bir solukta sıralıyıverdi.__Seni hiç anlamıyorum Yaren'im neden hala bu denyonun derdini çekiyorsun? Bırak işte kalsın ortada piç gibi... Biz de yolumuza bakalım...
Yaren elindeki işi bitirmiş olmanın huzuruyla arkasına yaşanmıştı o sıra. Onunda bu hafta sık sık aklından bunlar geçmişti. Fakat Vedat beyin mahçup bir halde kendisinden özür dileyip, ezile büzüle yardım isteyişini göz ardı edemiyordu işte.
Sırf onun hatırına devam etmesi gerektiğini kendi kendine defalarca söylerek bu güne kadar gelebilmişti.__Hamza lütfen... Vedat beyin hatrı için bir süre daha çalışmam gerekiyor... Ne olur bu konu da beni daha fazla sıkma...
Genç kız içinde bu durum yeterince zor bir hal almıştı zaten. Hele ki, biraz evvel Mete ile yaşadıkları tuhaf durumdan sonra. Yaren onun daha fazla saçmalamamasını umuyordu.
__İşin bitti galiba çıkalım mı?
Yaren'i dalıp gittiği uğursuz düşüncelerden uzaklaştıran bu soruyu, genç kız gülümseyerek yanıtladı.
__Hıhı... Hadi çıkalım... Kurt gibi acıktım zaten...
Birlikte çıkan ikili, baş başa güzel bir yemek yemiş, ardından sıcak çaylarını yudumlarken Hamza keyifli bir tebessüm ederek söze başlamıştı.
__Hiç sormuyorsun Yaren'im
Trabzon 'da ne yaptın ne ettin diye...Yaren gülümseyerek karşılık verip, gözlerini adamın mavi boncuklarına sabitledi. Haklıydı Hamza' ya hiç bir şey sormamıştı genç kız.
__ Babamla İstanbul'daki yeni inşaat işinde çalışmam için anlaştık. Kendi şirketim üzerinden çalışacağım ama... Yani anlayacağın uzunca bir süre İstanbul'dayım...
__Hayırlı olsun... Çok güzel bir haber...
__Daha bitmedi... Asıl en güzel haberi sona sakladım... Yaren annemi de ikna ettim. Valla bak...
__Nasıl yani gerçekten mi?
__O kısmı baya bir zor oldu aslında. İlk gün gittim. Dakikasında kavga ettik... Ağzıma gelen ne varsa saydım anama... Oda bana tabii saydurdu.... En son baktım olacak gibi değil vurdum kapıyı çıktım...
Hamza böyle bir adamdı. Yalansız dolansız, olduğu gibi ne varsa anlatıveriyordu. Sonunu hesap etmeden,
__Yaa... Üzüldüm...
Yüzünde kocaman bir gülümseme ile devam etti.__Üzülme... Ben inatçı bir adamım... Öyle kolay pes etmem.
İkinci gün yine gittim kapısına... Dedim huyuna gideyim... Tatlı dille ikna etmeyi deneyeyim... Ama ne mümkün... Katır inadım ona çekmiş belli...
Ne desem olmadı...Ben yine köpürdüm tabii, çıktım gittim... Sonraki günlerde gitmedim... Artık dedim benden günah gitti da.
En son gelmeden bir gün evvel veda etmeye gittim... Mihri Sultan bu beni dünya gözüyle son görüşün dedim... Bakma öyle Yaren... Ne yapsaydım?...__Ama annen o senin... Hiç öyle denir mi Hamza ya?...
__Denir... Eğer kendi inadı oğlunun mutluluğundan önemli ise, daha beterleri bile söylenir... Nerede ise otuzuna gelmiş bir adamım ben yaa... Çocuk değilim ki... Kararıma saygı duyması lazımdı... Sonra çıkıp gittim yine... Ertesi gün toparlandım İstanbul'a gelmek için. Tam evimden çıkacağım sıra kapı çaldı, gelen annemdi... Çok şaşırdım doğrusu...
İlk kez geldi benim evime biliyor musun... Sarıldı bana özür diledi. Tamam dedi nasıl istersen öyle olsun...__Yine zorla ikna etmişsin anlaşılan....
__Ben güzellikle ikna etmeyi denedim ama olmadı... Zorla olmasını o istedi... Bazı insanlar böyledir Yaren... Tatlı dil işe yaramaz... O zamanda sert olmak lazım gelir...
Yaren bir an Hamza'yla ters düşüp ayrılma noktasına gelseler neler olacağını düşündü. Yaren'e de aynı şekilde mi davranırdı acaba? Sanki bu adama hayır demek mümkün değil gibiydi.
Genç kızın etrafına üşüşen siyah gölgeler, masa da oluşan sessizliği fırsat bilip, kızı olmadık korkuların içine çekmeye başlamıştı bile.
"Anasına bile böyle davranan sana neler yapmaz"... Laf arasında bir kaç kez teklifimi kabul etmezsen kaçırırım seni dediği geldi aklına.
"Seni Trabzon'un balta girmemiş ormanlarına kaldırır belki" bu son düşünce kızın istemsizce kıkırdamasına neden oldu.
Yok daha neler dedi kendi kendine. Hamza öyle bir adam değil. Neler düşünüyordu böyle.
__Kalkalım mı? Geç oldu...
__Tamam Yaren'im... Genç!
hesabımızı getirir misin?Eve dönüş yolunda, Hamza suratında oluşan muzip ifade ile Yaren'in kabul etmeyeceğini bile bile sormadan edemedi.
__Yaren'im... Şu bizim nikah işini biraz öne mi olsak?
Yaren adamın sorusuna sadece ters ters bakmakla yetindi.
__Sabah kaçta alayım seni?...
__Ne için?... İşe gidiyorum ya hani...sabah buluşmamız pek mümkün değil yani bakımdan...
__Ben de seni iş yerine bırakmak için sordum zaten... Akşam çıkışta almaya da gelirim...
__Zahmet olmasın sana... Şirketin aracını tekrar alacaktım zaten...
__Alma bence gerek yok da... Bir kaç hafta için değmez... Hem ben seni alıp bırakırım... Böylece birlikte daha çok vakit geçirebiliriz...
__İyi tamam öyle olsun... Sabah 8.30 gibi gelirsin o zaman...
__İstersen hiç gitmeyebilirim de...
Umut fakirin emeğiydi sonuçta. Boş atıp dolu tutmayı umdu Hamza.__Nasıl yani? Yine arabada kalacağını söyleme bana...
Hamza pişkin bir gülüşle devam etti sözlerine.__Eve davet etmek istersen hayır demem...
Yaren tek kaşı havada adamın ima ettiği şeyi yeni anlamış olmanın şaşkınlığıyla,__Daha neler Hamza!...
Hamza omuzlarını düşürdü. Dudaklarını sarkıtıp, melül melül bakarak,
__Tamam... tamam...Sadece şansımı deniyeyim dedim...
__Gel desem hiç düşünmeden geleceksin yani...
Gel kelimesini duymak bile genç adamı canlandırmış, gözlerinin içinde yeni çakılan kibrit etkisi yaratmıştı.
__Gelirdim valla... Ne yalan mı söyleyeyim?... Sen beni hiç anlamıyorsun be Yaren'im...
__Sabah görüşürüz Hamza...
Genç adam çaresizce yutkunup,
__Görüşürüz...
Diye boğuk bir cevap verdi. Pek tabii Hamza da istediğinin uygunsuzluğunun farkındaydı. Fakat işte aklından geçenlerin diline vurmasına engel olamıyordu.
Yoksa Hamza'da böyle şeyleri hiç tasvip eden biri değildi aslında. Yahut öyle olduğunu sanıyordu. Zaten mevzu bahis başkaları olduğunda insanlar ahlak bekçisi kesilir de, gün gelipte ibre kendine döndüğünde duygularının esiri olmaya türlü nazaretler yaratmaz mıydı?
Akıl insanın kendisini haklı çıkarmak için tutulmuş en iyi avukattır diye boşuna söylemiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAREN
FantasíaTek başına odandasın mesela, yatağında yayılmış yatıyorsun. Birden zihnine abuk, sabuk bir sürü fikir sürükleniyor. Hepsini kendin akıl ettin sanıyorsun öyle mi? Üzgünüm dostum sana kötü bir haberim var. Sen sadece zannediyorsun, bu hayatta hiç bi...