Cam duvarların sınırları çizdiği toplantı odasında, masanın başına kurulmuş olan, Temel Kadimoğlu bir süre önünde duran evrakları incelemiş, sonunda başını kaldırıp sabırsızlıkla sıranın kendisine gelmesini bekleyen oğluna bakarak lutfedip konuşmuştu.
__De bakayım derdin ne senin?
__Derdim yok şükür... Sevdiğim evlenmek istediğim bir kız var baba...
Yaşlı adam bir süre donup kaldı. Bu çocuk hiç değişmeyecekti. Aklındakinin diline ulaşması bir kaç saniyeden uzun sürmüyordu zira.
__Kim bu kız kimlerden?
__Bizim taraflı değil baba... Buradan İstanbul'dan...
__Aha dert işte da...__Bizim oralı olunca ne oluyor baba? ... Bokundan boncuk mu çıkarıyor?...
__Höst... Terbiyesiz... Doğru konuş benimle... Bizim taraflı olunca kıçımda ki don evlenene kadar yerinde duruyor...
__ha haa... Güldürme beni baba ya... Namuslu olmak şehre göre mi değişiyor?...
__ Bu kadar evlenmeye meraklıydın madem ananın bulduğu onca kızı niye red ettin?__Beğenmediğim için olabilir mi?
__Zevksiz... hepsi de gül gibi kızlardı bir kere...
__Anam olmasa arada... Diyeceğim çok beğendinse sen al nikahına da...
__Densiz... Anan duysa bu dediklerini kıyameti kopartır...
Hamza umursamadığını belli eden bir bakış atıp, devam etti.
__ Kopardı zaten... Hayret aramamış seni daha... O bu tavırları ile anca aramızdaki bağları kopartıyor...
__Ananın haberi var yani?
Hamza başını sallamakla yetinmişti.
Dün akşam Mihri Sultan gelininden Hamza'nın evlenmek istediğini, kızın İstanbul'lu üstüne tek başına yaşayan bir kız olduğunu öğrenmiş, öfkeden deliye dönmüştü. Eline aldığı telefonla alalacele Hamza'yı aramış
__Hamza oğlum nasılsın?
__İyidir Mihri Sultan sen nasılsın?
__İyiyim bende... Ne zaman geleceksin?
__Bir süre daha burdayım hayırdır?__Çok güzel bir kız buldum sana bir için su... Hali vakti de yerinde... Körpecik daha yirmi iki yaşında...
__Mihri Sultan... Bana kız bakmayı bırak artık... Ben gelinimi buldum... Yakında tanıştıracağım sizi...
__Hamza! Sakın bana İstanbul'lu öyle bi başına yaşayan kızlardan birini buldum deme...Asla öyle bi kızı gelinim diye kabul etmem bilesin... Hevesini iyice al... Geldiğinde bulduğum kızı görmeye gideriz oğlum...
Hamza'nın bu sözlerden sonra kan beynine sıçramıştı resmen. Sonrasında ana oğul bir güzel kavga etmiş, sabahında da Hamza soluğu babasının yanında almıştı.Temel sıkıntıyla yerinden doğruldu. Karısı Mihri gerçekten çok huysuz dediğim dedik bir kadındı. Kendisi de dahil iki çocuğunu da bezdirmiş ne derse ne isterse yapar olmuşlardı. Bu kabullenişlerinin sebebi ise ne sevgi ne de korkuydu.
Bıkmışlardı. Ne dese kabul edip bir an evvel ondan uzaklaşmak hepsinin Mihri'ye katlanma taktiği haline gelmişti.
Hamza dışında. O annesine her durumda kafa tutacak kadar gözü karaydı. Kendi doğrusundan ayrılmayacak kadar da dirayetli.
Bu yüzden çocukken çok dayak yemişti anasından. O vakitler sığındığı tek cümlesiydi.
__On sekizime bastığım gibi çekip gideceğim bu evden...
Öyle de yapmıştı. Ne dayak, ne para onu evde tutmaya yetmemişti. Üniversite yıllarında hem okuyup hem çalışmış, kendi emeğiyle düzenini kurmuştu. Babası bir kaç yıl evvel kalp krizi geçirip ölümün kıyısından dönmüş olmasa belki de hiç bir zaman evine dönmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAREN
FantasíaTek başına odandasın mesela, yatağında yayılmış yatıyorsun. Birden zihnine abuk, sabuk bir sürü fikir sürükleniyor. Hepsini kendin akıl ettin sanıyorsun öyle mi? Üzgünüm dostum sana kötü bir haberim var. Sen sadece zannediyorsun, bu hayatta hiç bi...