Yaren araçtan inerken sinir katsayısı epey bir yükselmişti. Biraz yürümenin kendisine iyi geleceğini düşünüp, eve gitmek yerine göl kenarına doğru adımlamaya başladı.Sessizliğin hüküm sürdüğü bu anlarda, bildik gri rengin yerini alan siyah bordo ve turuncu gölgecikler etrafını bir bir sarmaya başlamıştı.
Bu gevezeler kıza durmadan ipe sapa gelmez şeyler söyleyip, aklını çelmeye uğraşıyordu.
Siyah,
__O aptal herif... Kim oluyor da senin giyim tarzına laf edebiliyor! Kim! Ha.. Ona gününü göster... Dediklerini duyan da seni kamu çalışanı falan zanneder... Yarın ona ağzının payını vermelisin.
Bordo,
__Bu adam seninle niye bu kadar alakalı, hayır yani eve bırakmalar falan. Gözlerine uzun, uzun bakmalar... Tabii ama bu kadar güzel olunca, ne kadar gizlesen de nafile...
Turuncu,
__ İri bedeniyle şöyle sarsa seni... Öpse... Öpse...
Turuncu gölge bunları fısldarken önce kol şeklini alıp sarılma işareti yapmış, arkasından sulu, kocaman muhaaa... yapan bir dudak oluvermişti. Yaren duydukları karşında pancar gibi kızarmış, elinde olmadan öksürüklere boğulmuştu.
Turuncu gölge, kızın kendisine tepki verdiğini fark edince aşka gelip işi iyice arsızlığa vurmuştu ki, bu sırada çalan cep telefonu Yaren'in imdadına yetişmişti.
Çantasından çıkardığı telefonun ekranına baktığında arayanın yengesi Sultan olduğunu gördü. Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
__Alooo... Yengelerin Sultan'ı...__Hiç öyle şirinlikler yapma! Çok kızgınım sana...
__Özür dilerim Sultan'ım... Biliyorum bu ara çok ihmal ettim seni...
__Biliyorsun madem neden gelmiyorsun? Öyle bir başına o eski evde kalıyorsun...
__Böyle daha rahat ediyorum yengem... Merak etme beni gerçekten...
__Ne desem boş dimi?Annen gibi inatçı keçinin tekisin. Ama ben anlamam en azından hafta sonu gelip bizde kalacaksın...__Tamam söz, gelip bir akşam kalacağım... Boş ver şimdi bunları, sen nasılsın? Bade ve Mert nasıl?
__Aynı bildiğin gibi... Bütün gün bilgisayar başındalar... Dayında iyi...Yaren dayısına çok kırgındı. Bu yüzden ne adını anıyor ne de onunla ilgili bir şeyler duymak istiyordu.
__Yengecim ben şimdi yoldayım. Seni daha sonra arasam olur mu?Sultan, genç kızın dayısının bahsi geçince bile telefonu kapatmak istemesine çok üzülüyordu. Lakin yapacak bir şeyi yoktu. Aralarındaki bu küslüğü bitirmek için yıllar içinde çok mücadele vermiş olsa da bir arpa boyu bile yol kat edememişti.
__Tamam kızım... Öpüyorum çok... Allah'a emanet ol...
___Bende çok öpüyorum tatlı yanaklarından...Yaren'in dört bir yanını kapkara gölgeler sarmıştı. Öfke dolu, çığlıklar atıyor dayısına olan kızgınlığını durmaksızın körüklüyorlardı. Derin bir nefes aldı. Anlaşılan yürümekte bir fayda sağlamayacaktı.
Eve döndüğünde, soyunup dökündükten sonra mutfağa geçti. Kendine yiyecek bir şeyler hazırlamaya koyuldu. Bu arada duvardaki rafta bulunan dededen kalma antika radyoyu çalıştırdı. Çalan bir kaç türkünün ardından, tam masaya oturduğu esnada babasının çok sevdiği türkünün sesi doldu kulaklarına.Bir Mendil Aldım Dereden
Yolum Geçmez Yar Buradan
Bin Bir Derdim Var Yaradan
Güzel Seni Çok Özledim...Yusuf'un hayali usulca gelip yerleşti genç kızın buğulu gözlerinin önüne.
Derin ve bir o kadar hüzünlüydü yine bakışları. Sanki duyduğu türküyü eline sazı almış, babası çalıyordu. Acısını hasretini tellere dokunan parmakları haykırıyordu en samimi, en naif haliyle.
Ne güzel bir adamdı o. Kısacık süren aşkına ömrünü adamıştı. Ne gönlüne, ne de gözlerine değememişti bir daha başka kimsecikler. Böylesi sevmek, sevilmek şimdiler de mümkün müydü?
Değildi galiba. Zira rastlayamamıştı bu güne kadar. Değersizleşmişti, miyadı kısalmıştı, sevginin her türünün. İnsanlar kendini en kıymetli görür olmuştu, diğerleri onlar için amacına hizmet eden araçlardan ibaretti sadece.
Zaten hayatlarını günlük yaşayan insanlardan, ömürlük sevgiler beklemek hayalperestlik değil de neydi ki?
Benliğini saran hüzün dalgasından sıyrılmak için, önce ortalığı bir güzel topladı. Ardından biraz çizim yapıp sonrasında namazını kılıp, yorgun bedenini uykunun kollarına bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAREN
FantasíaTek başına odandasın mesela, yatağında yayılmış yatıyorsun. Birden zihnine abuk, sabuk bir sürü fikir sürükleniyor. Hepsini kendin akıl ettin sanıyorsun öyle mi? Üzgünüm dostum sana kötü bir haberim var. Sen sadece zannediyorsun, bu hayatta hiç bi...