8 ATABİ

35 4 0
                                    

Kendisine ayrılmış olan küçük bölmede Yaren'le karşılıklı oturan Ata Komiser, kıza gözlerini dikmiş dikkatle yılların onu nasıl değiştirdiğine şahitlik ediyordu.
Yaren'ciği ilk gördüğü günün anısı geldi aklına. Tavuklu pilava duyduğu aşk yüzünden annesinin peşine takılmış, Feyza yenge için her yıl okutulan mevlüde sızmıştı.
Abisinden ve annesinden sıkça duyduğu talihsiz yavrucağı görmek o güne kısmet olacakmış meğer.
Ata her ne kadar kendini dizginlemeye çalışsa da
annesinin dizinin dibinde uslu, uslu oturmak bir süre sonra ona zor gelmiş annesine çaktırmadan ayaklanmıştı. Önce usulca kolidora çıkmış, ardından etrafa bakınıp gözüne kestirdiği kapısı aralık olan odaya yönelmişti.
Dikkatle kapıyı ittirip kafasını içeriye doğru uzattığında, envai çeşit oyuncaklarla dolu olan bu odaya saniyesinde dalıp hemen karıştırma aşamasına geçmekte gecikmemişti.
Yazıkki buradaki hemen herşey kız işi oyuncaklardan ibaret görünüyordu. Memnuniyetsiz bir ifade ile omuz silkip çıkışa yönelmişken, yatağında doğrulmuş kocaman gözlerini kendisine dikmiş küçük kızla karşılamıştı bakışları.
Bu hiç beklemediği durumdan ürken Ata bir iki adım gerilemişti ki,
__Ata'cım sen burada mıydın? Bak bu Yaren'cik... Yusuf abinin kızı...

Ata ne diyeceğini bilememişti. Sekiz yaşındaydı. Bu küçük kızın annesinin öldüğünü, babasının da yaşayan bir ölüden farksız olduğunu hemen herkeslerden duymuştu.

Tıpkı büyüklerinin kızı anlatırken yaptıkları gibi yapmaya çalışarak, yüzündeki taklit acıma hissi ile başını sallamıştı.
Sultan çocuğun çehresinin aldığı garip ifadeden işkillenip,
__Ata yavrum iyi misin? Tuvaletin varsa kolidorun sonundaki kapı...
__tçıkk... Yookkkk...

__Tamam Ata'cım... Benim şimdi içeri geçmem lazım... Sen burada kalıp Yaren'le oynar mısın?
Yaren'i kucağına alıp yatağından aşağı indiren genç kadın, küçük kızı Ata 'nın yanına bırakıp,
__Yaren'cik henüz konuşamıyor ama anlattığın herşeyi dinler... Ben de bu arada gidip pilav dağıtma işine koyulayım... Sana da koca bir tabak hazırlarım yanında da ayran ve tatlı ne dersin?
Allah derdi. Başka ne desindi ki?

O gün ve izleyen günlerde aralıklı zaman dilimlerinde Yaren'i ziyaret eden Ata küçük kızın abisi olmayı kendine görev edinmişti. Bunun başlardaki en büyük sebebi Sultan ablasının yaptığı lezzetli yiyecekler olsa da, sonrasında küçük kızla kurduğu gönül bağı mahalleden taşındıkları güne kadar güçlenerek artacaktı.
Öyle ki, Yaren'e babasının bakmaya başladığı zamanlarda Yusuf'un en büyük yardımcısı yine bu ele avuca sığmaz çocuktan başkası olmayacaktı.
Yaren karşısındaki adamın dalıp gittiği geçmişin hatırladığı kısmına kendi zihninde bir süre eşlik edip,
___Hayriye teyze nasıl? O da seninle döndü mü İstanbul'a?
___Yok... Gelmek istemiyor... Kardeşleri falanda var orada... Evler dip dipe zaten... Buraya gelince çok sıkılıyormuş... Yazık değil mi bana hazır şeyler yemekten içim kurudu diyorum... Evlen o zaman diyor...
Yaren kıkırdayıp,
__Doğru söylemiş teyzem geç bile kalmışsın abi...
__Bana söyleyene de bak... Sen de hala evlenmemişsin... Gerçi...bu eli maşalı halinle korkudan kimse seni almaz ki... O nasıl bir dövüşmek öyle? Gözümle görmesem hayatta inanmazdım...

__Rahmetli babacığım...Beni erkenden bırakıp gideceğini hissediyordu galiba... Bu yüzden dövüş dersleri almam için çok ısrarcı oldu. Onunla da yetinmeyip kendi tekniklerini de öğretti bana...

Kızın gözleri nemlendi. Boğazında düğüm olan çektiği hasreti kelimelere dökülmeden içtiği çayla yutkunarak geriye itti. Şimdi hiç sırası değildi. Ana odaklanmaya gayret ederek, başındaki bu beladan nasıl kurtulacağını düşünmeye koyuldu.
___Abi bu adamlar çok kalmaz içeride değil mi?

__Maalesef Yaren... Çok, çok bir gece daha... Arkaları pek bir sağlam bu şerefsizlerin... Murat amca arayıp bahsetmişti bu çakallardan... Ben de araştırmıştım biraz... Son kalan eski yapıları alıyorlarmış, insanların gözünü korkutup az bir para karşılığı hem de... Ne kadar doğru bilemiyorum ama bizim mahallenin konumu çok değerli bir hal alacakmış...

YARENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin