27| Varoluşsal Sancılar.

566 51 2
                                    

İşte, sonunda anlıyordu her şeyi. Neden tehlikeli olduğunu, neden senelerce bir yerlere kapatıldığını belki da daha iyi anlıyordu. Çocukluğundan itibaren kızdığı babasının kararı doğru muydu o halde? Gerçekten bir canavar mıydı Taehyung? Kafese kapatılması ve hatta yok edilmesi gereken vahşi biri miydi?
Belki de hiçbir zaman lider olamayacaktı ve bunu hak etmiyordu. Kim, sürüsünü öldüren bir kurtu lider yapmak isterdi ki? Damarlarında akan asil kana ihanet etmişti o suçsuz birini öldürerek.

Ellerini başının iki yanına geçirdiğinde, sırtında gezinen minik eller tek tesellisiydi. Sevgilisi bu da hiçbir yakalanma korkusu olmadan yanındaydı. Bir daha hiç ayrılmayacaklardı. Bu onlar için büyük bir mutlulukken duyduğu ölüm haberi gölge düşürüyordu güzel duygularına. Yine acı, yine hüzün ve keder vardı yüreğinde.

"İsyankar olduğumu söylüyor."

Aniden duyduğu sözlere karşı anlamadığı için kaşlarını çarptığını hissedebiliyordu alfa. Belki normal bir zamanda olsa bu ona sevimli geldiği içim öpücüklere boğabilirdi sevgilisini ancak yapamadı.

"Anlamadım..."

Kadife gibi sesi kulakları mest ederken pozisyonunu bozmadı. Az önce uyandığı yatakta duvarı izlemekle meşguldü dirseklerini dizlerine yaslamışken.

"Delta, alfamın ona boyun eğmediğini söyledi az önce. Ondan gelen üstünlüğü, baskı halindeki acıyı kabul etmiyor. Alfam, deltanın üstünlüğünü reddediyor Jeongguk."

"Şey, bu ne demek ki?.."

"Delta, gelmiş geçmiş en üstün ırktır. Eğer yaşadığın yüzyılda bir delta varsa hiçbir sürü lideri konsey başkanı olamaz çünkü deltanın var oluşu zaten başlı başına yönetmek üzerinedir. Onun gücü, bir aslanı bile öldürecek kadar fazladır ki yasalarımızda delta ve eşine saygısızlık yapmanın cezası ölüm olarak yazar. Bunu yapan kişi, ölüp de ruhunu ata kurtların yanına gönderdiğinde bile huzur bulamaz. Bizim dünyamızda saygı, mertebe her şeyden üstün gelir ama ben istesem de ona boyun eğemiyorum Jeongguk."

Bu defa bir kuru duvar değildi kırmızı gözlerinin hedefi. Varoluş sebebinin o sarı yeşil yıldızlarına bakıyordu. Birden fazla duyguyu içinde barındıran bedeni bitkindi, yorgun ve ne yapması gerektiğini bilmez haldeydi.

"Ona isyankar dediğimde aldığım cevap buydu. Kendimi mi kandırdım bunca zaman? Gerçekten de ondan daha kötü bir isyankar olarak mı geldim ben bu hayata?"

Bütün bir hayatı kurmaca, yalanlar üzerine miydi?

Jungkook doğruldu biraz ve onun dehşetle açılmış gözlerini sevdi parmak uçlarıyla, yanağına dokundu, saçlarını düzeltti ve kimsenin yapmadığı kadar şefkatle kavradı yüzünü. Tatlı feromonları büyüğünü rahatlatmak üzerineydi hep. Onun üzülmesine dayanamazken hep kedere boğulurken izliyordu. Artık izin vermek istemiyordu buna. Peki ne yapabilirdi? Bildiği gerçekleri nasıl yumuşatabilirdi bu karşısında kendisinden güç alan alfaya? Pembe dudaklarıyla ona kısa bir öpücük bahşetti. Sonra bir tane daha ve bir tane daha. En sonunda da yumuşacakça öpmeye başladı sevgilisinin dolgun dudaklarını. Diliyle okşadığı dudaklarını nazikçe öptü, çekildi.
Biraz daha rahatladığını görebiliyordu sevgilisinin.

Bir elini esmer olanın kalbinin üzerine koydu tam.

"Burada yatan o çocuk ruhlu alfayı ben biliyorum. Eğer vahşiysen, buna onlar sebep oldular Taehyung..."

"Ben hep buydum Jeon...
Doğduğum ilk andan itibaren."

Olumsuz anlamda iki yana salladı başını. Kabul etmiyordu.

"Delta. Sen burada uyurken onlarla vakit geçirme şansım oldu. Kendi sürüsünü yok eden o deltanın sevdiğine nasıl baktığını, onu nasıl sevdiğini gördüm Taehyung. O da vahşi ama sevgi acıdan daha güçlü bir duygudur sevgilim...

Forbidden | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin