Şafak sökerken, yolun sonuna geldiğini biliyordu Taehyung. İki gün süren bir yolculuk nihayet burada bitmişti. Birkaç metre ötesinde kasabasını görüyordu. Bundan bir süre önce babasının emriyle geri döndüğü, törenle sürüye tanıtıldığı o anlar doluverdi aklına. Yeni bir başlangıç yaptığını sanmıştı o gün, oysa bu koca bir yanlıştı. Şimdi buraya gelişi bile bir başlangıç değildi. Hepsi, mutlak sona giden yolda birer adımdı.
Lâkin kabul etmeliydi ki, bu atacağı en büyük ve son adım olacaktı Taehyung'un.
Geldiği bölge, çocukken Jeongguk ve Yoongi ile buluşmak için kullandığı gizli ve muhtemelen az bilinen bir yol olduğu için babasının dört yana saldığı nöbetçi alfalar yoktu. Sessiz ve oldukça ıssızdı burası. Üzerinde de Kim Ailesine mensup olduğunu belirten asilzade giysileri vardı. Burayı terk ettiği anlardan beri ilk defa giymişti böyle şeyler. Delta ve ailesi ile yaşadıkları evde, herkes gibi giyinmeye çalışmıştı Taehyung. Şimdiyse liderinin önüne af dilemek için çıkacağı ve isyankar olmadığını kanıtlayacağı için tıpkı eskisi gibi giyinmişti.
Nasıl da hapishanede gibi hissetmeye başladım ama yine, diye geçirip duruyordu içinden.
"Yaşamak için suya ihtiyaç duyan bir ağaç gibi hissediyorum kendimi sanki sevgilim olmadan. O olmayınca nasıl da yabancıyım buralara..."
Yürüdü, yürüdü ve yürüdü. İlerledikçe meydana çıkıp eve oradan devam etme kararı aldı. Sebebi, babasına önceden haber gitmesini istemesiydi. Belki o anlarda yaptığı gibi bütünüyle gizli yoldan eve ulaşmaya kalksa, bunun bir baskın olarak algılanabilirdi. Istediği şeyler arasında böyle bir şey yoktu genç alfanın.
İnsanlar çoğalınca başını dikleştirip, ellerini arkasında birleştirerek devam etti yoluna. Onu görenler kendi aralarında fısır fısır konuşmaya başlıyorlardı. Olanların sürüye sızdığına emin oldu Taehyung. Henüz doğrulanmamış olsa da dedikodusu bile yeterdi böylesine bir olayın sonuçta.
'Vâris, nişanlısını reddetti...'
Eğer soylu değil de sürünün bizzat içinden bir alfa olsaydım ben de tıpkı böyle merak içinde konuşabilirdim çevremdekilerle, diye düşünüyordu. Sürüsüne hak vermeden edemiyordu öyle düşününce. Asırlardan bugüne gelen kuralları yıkmak nasıl da zordu...
Ona deltanın haberini ilk ulaştıran yaşlı betanın dükkânının önünden geçerken, kızı Jisoo'nun da kendisini izleyen onlarca kurttan birisi olduğu ilişti gözüne. Diğerlerinin aksine, kendisine gülümseyip selam verme mahiyetinde eğilmesi iri olanı da gülümsetti. Kasabada olduğu günlerden birinde ziyaret etmeyi aklına not etti.
İlerledikçe ve bir süre önce yaşadığı aile evi görünür hale geldikçe kalabalık azalmış, görevli nöbetçiler tarafından durdurulmuştu.
Bunu saygısızca bulduğu için kaşlarını çatıverdi hemen.
"Sevgili vâris, babanızdan geçiş izni gelmediği sürece burada beklemenizi rica etmek zorundayım."
"Kim oluyorsun da bir soylunun önüne böyle cüretkarca dikilebiliyorsun? Hem de sürünün vârisinin önüne!"
Normalde sessizce bekleyebilecekken, ailesi gibi davranmak o anlarda karar verdiği bir durumdu.
Oyun başlamıştı...
"Affedin efendim ama-"
"Kes sesini! Senin gibi sıradan bir alfa, nasıl olur da bir asilzade vârisle izinsiz konuşmaya cürret edebilir?! Hemen çekil önümden yoksa tüm sürümün önünde keserim cezanı!"
Bu esnada feromonlarıyla karşısındaki birkaç nöbetçiye baskı kurmaktan hiç çekinmemişti. Babası gibi hissetmekten alıkoyamadı kendisini. Sevgili annesi Seokjin'i kendisinden tarafa doğru gelirken görünce sessizliğini korudu. Seokjin elini ağzına tutmuş şekilde ağlıyordu. Gözlerinin çevresi kızarmış, saçı başı bir asilzadeye yakışmayacak şekilde dağılmıştı. Onu böyle görmek, her şeye rağmen kalbinin cız etmesine sebep oluvermişti.
Ne olursa olsun, annesiydi işte. (Normalde baba demesi gerekiyorsa da Seokjin kendisine böyle seslenilmesine daha çok mutlu oluyordu.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forbidden | taekook
FanfictionNişanlı bir vâris ve evlenmiş olan eski sevgilisi Jungkook.