28| Kırılan Önyargı.

566 47 0
                                    

Gece saat üç buçuk sularıydı. Karanlık iyice çökmüş, kasabada olduğundan bile daha siyaha bırakmıştı kendini etraf. Ağaçlar görünmez olmuşken gökteki yıldızlara liderlik eden aydan başka ışık kaynağı yoktu. Bu görüntü, ıssız bir okyanusun ortasındasındaymış hissi uyandırıyordu. Eğer çevreden duyulan gece canlılarının sesleri olmasa Taehyung bu düşünceye iyice kaptırabilirdi de kendini.

Ruhunda hem büyük bir şenlik hem de matem varken her şeyi yutan bu karanlık sadece hoşuna gitmişti.

Merdivenlerden inip bahçeye çıktığında deltanın hemen yanına bıraktı kendini. Neden burada olduğunu sorgulamadı, o burada olduğu için şaşırmadı. Kalbi ağrıyordu sadece. Nefes alamıyor gibi hissediyordu artık. Yemek yeme isteği yok olmuş, uyku bedenini terk etmişti. Bir yanı şu hayatta en çok istediği şeyi almış olmanın verdiği heyecanla coşmak, saatlerce koşup sevinç ulumaları bırakmak isterken diğer yani sadece çaresizlik içinde bağırmak istiyordu. Hem nefret doluydu herkese karşı hem de sevgi...
Karmaşa bütün varlığını alt-üst etmeye yetiyordu.

"Hiç düşündün mü? Neden bütün bunlara katlanmak zorunda kaldım diye."

Deltanın sesini işittiğinde göğsüne derin bir soluk çekti. Oldukça sıkıntılı bir nefesti. Cevap veremedi.

"Ben düşündüm. Yapayalnız bırakılmanın dibini gördüm. Kederle boğuldu ruhum. Canımı alsalar daha az yanardı şu kalbim biliyor musun Tae?"

Ona 'tae' diye samimi bir şekilde seslenmesi rahatsız etmedi. Şu anda belki ilk defa yanındaki deltanın güçsüzlüğünü paylaşıyordu. İkisi de benzer şeyleri yaşamış iki kurttan fazlası değildi ve tek istedikleri biraz özgürlük, biraz sevgi, biraz huzurdu. Taehyung ilk defa onunla acılarını böylesine yoğun paylaşıyordu. Rahatsız olmadan, onu düşman bellemeden.

Jackson, o sözlerin ardından susunca bir süre daha sessizlik oluşmuştu aralarında ve bu ikisini de rahatsız etmek bir yana dursun içlerine dönmeleri konusunda rahat hissettirmişti. Jackson, her şeyi tamamen kaybetmiş olmanın verdiği hüznü kalbinde taşırken; Taehyung, omuzlarındaki yükleri taşımakta zorlanıyordu.

"Ne hissetmeliyim Jackson? Bir bebeğim oluyor sevdiğim adamdan, sevinmeli miyim buna geriye kalan her şeyi bırakıp? Yoksa mateme mi girmeliyim ailemi ve sevdiklerimi sonsuza dek kaybettiğim için?"

"Her son, bir başlangıçtır. Sormayacak mısın bana, sürünü yok ettiğinde ne hissettin diye?"

Sormadı. Merak ediyordu aslında. Hem de öylesine bir meraktı ki bu belki üstünde biraz dursa yerdi içi içini. İnsanın ailesini ebediyen kaybetmesi nasıl hissettiriyordu? Üstelik bunu bizzat kendisi yapmışken. Jack, bizzat kendisi yok etmişti onları. Peki, nasıl hissettiriyordu bunu yapmak? Taehyung, bizzat olmasa da aynı şeyi yaşamıştı. Sadece tek sorun bedenen değildi onların ölümü. Evlenmek için onu soktukları kilisede dizleri üzerine çöktürmüştü herkesi. Şimdi geçse karşılarına nerden başlayacaktı her şeyi anlatmaya bilmiyordu.
Hiçbir şeyi, bilmiyordu.

Cevap gelmeyince, sessizliği bir kabul ediş olarak aldı ve anlatmaya başladı delta.

"Gözüm dönmüştü. Hani olur ya bazen, olaylara karşı tepkisiz kalmaya başlarsın ama bunun çok fazla şeyi aynı anda hissettiğin için bedenin bir şaşırması mı yoksa zamanla artık hiçbir şey hissetmemeye başlama hali mi anlayamazsın. İşte, işte buydu yaşadığım.
Hiçbir şeyi bilememek gözümü döndürmüştü. Bir yandan vitam benim için kendini gizlemek zorunda kalıyordu - ki bu o zamanlar omuzlarıma çok ağır bir yüktü çünkü ben gizlenmek değil aşkımı, sevgimi ve özgürlüğümü bas bas bağırmak istiyordum - bir yandan da artık sabrım kalmamıştı. Ben daha isyanı bastırmadan önce bütün bunları kafamda planlamıştım anlayacağın. Sonrasında o bekleme süresi büyük bir heyecan yarattı bedenimde. Sabırsızlığım boyumu aşar seviyeye gelmişti."

Forbidden | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin