Beta için o an eşi önemli değildi. Arkasına bile bakmadan kaçıp gitti.
Koşar halde Jungkook'u bırakıp giden Dongmin'e herkes hayretle bakıyordu. Jungkook hariç herkes. Onun gözlerinde biraz soğukluk, biraz alışmışlık, biraz bıkmışlık...
Hayret hariç her şeyi görüyordu Taehyung. O an için bir sorgulamaya başladı kendi ve dahil herkesi. Babası hiçbir zaman Jungkook ile olan gizli aşklarını bilmemişti. Annesi de öyle tabii. O hep Yoongi ile buluşacağını söyler de çıkardı evden hatta kaçardı bazenleri. Haliyle kimse hiçbir zaman öğrenememişti olup biteni.Böyle düşünürse eğer onların suçu yoktu. Pekala niye ayrılmışlardı? Kimdi, kimlerdi bu aşkı bitirmeye çalışan katiller?
Jimin, ayakta bile zor duran arkadaşına doğru adımlayacaktı ki lider durdurdu onu. Jimin karşı gelemezdi, ona saygı duymalı ve her şeyi emir sayıp yapmalıydı. Bu yüzden kaldı olduğu yerde, endişe dolu gözlerle.
"Lider benim, yardımcı olurum. Biraz hava almasına yardım eder ve geri gelirim."
Elini nazikçe Jungkook'a uzatırken Jennie ile göz göze geldi. Nişanlısı ona anlayış göstererek gülümsüyordu. Jungkook'u seviyor olsa da onu üzmeye hakkı yoktu, biliyordu Taehyung.
"Dikkatli olun."
Taehyung, eline dokunan o pürüzsüz dokuya tepki vermemek için kendini sıktı. Omeganın gözlerine bakmadan öne geçerek yürümeye başladığında ağır adımlarla ormana girdiler. Etraf sessizdi. Öyle ki alfa duyuyordu arkasından gelen omeganın sık nefeslerini. Sadece Jennie onu yanağından öptü diye bu hale gelen kişiye ne tepki vermeliydi?
Mutlu mu olmalıydı hala onu seviyor diye? Yoksa endişe mi etmeliydi? Emindi çünkü evlendiği gün omegası kendini öldürebilirdi böyle giderse. Hoş, alfa Jennie'yi kabul etmiyordu zaten ama olacak şeydi bunlar. Artık zordu bir şeylerin değişmesi.
"İyi misin?"
Yürümeye devam ederken ilerlemişlerdi epey. Öyle ki insanların kullandığı yoldan geçip ormanın karşı kıyısına bile geçmişlerdi. Jungkook sessiz kaldı. İyi değildi ve hatta ayakları onu taşımayı reddederek yere yığmıştı güzel giysilerle kuşanmış bedenini.
Yere düşünce eli yumuşak, tahminince yağmur damlalarının ıslattığı toprağa geldi: dizleriyse biraz sert çarpmıştı. Birkaç ağaç dalının canını yakmasını hissetmişti en derinden. Taehyung her ne kadar hızla arkasına dönüp ona doğru atılmış olsa da iş işten geçeli epey oluyordu. Hemen ayağa kaldırdı güçlü kollarıyla yerdeki omegayı. Ağlıyordu. Gözlerinden boncuk boncuk akan yaşlar yanağını, çenesini ve en başta da gözlerini nerdeyse tamamen ıslatmıştı.
Düştüğü için miydi bu yaşlar? Alfa acıyan kalbiyle öylece kalıp ağlayan Jungkook'a kilitlenmişti. Jungkook ise ellerini çırptı önce. Sonra o elin tersiyle yumuşacık yanaklarını sildi.
"Düştüm işte."
Burnunu çekip dizlerine eğilmeye çalıştı. Taehyung'un koca bedeniydi ona engel olan.
"Ellerim de acıdı, dizlerim de."
Taehyung öyle bir kalmıştı ki karşısında ağlayan sevdiğini görünce. Koca sürüye liderlik edecek, türünün en güçlüsü olan ve yıllarca sırf tehlikeli olduğu için toplum içine çıkması yasaklanan Taehyung, karşısında ağlayan bir omega tarafından paramparça edilmişti.
"Jungkook..."
Titreyen sesiyle konuşunca daha da ağladı omega. Ağlama sebebi düşmesi değildi. O zaten ormana girdiklerinden beri ağlıyor olmalıydı. Nasıl fark etmemişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forbidden | taekook
FanfictionNişanlı bir vâris ve evlenmiş olan eski sevgilisi Jungkook.