Mutlu son sahiden de var mıydı? Misal, hayata ekside başlayan biri için mümkün müydü bu? Yanında kimsenin varlığını hissetmeden gerçekten de ayağa kalkabilir, travmalarını atlatabilir miydi insan?
Hayatı boyunca zehirli insanlar tanımıştı Jungkook. Üstelik, onları izleyerek, bizzat deneyimleyerek...
Tanrı ona böyle bir hayatı reva görmüştü belli ki. Kolay değildi.
Her günün akşamında annesini döven, kendisini azarlayarak zerre kadar ebeveynlik yapmayan bir baba ile hayata gözlerini açmıştı en başta mesela.
Bu büyük bir sorundu kendisi için her zaman; çünkü toplumun yapıtaşları en başta aile düzenleri ile oluşurdu. Sorunlu bireyler, sorunlu çocuklar yetiştirirlerdi.Jungkook da sorunluydu. Korkar, çekinirdi. Bu en büyük tepkiydi o aile ortamına. İsyankar olarak büyümemiş, tam aksini yaşamıştı. Şiddet içeren her şeyden çekinirdi, tartışmalar onu korkutur, yüksek sesle konuşan insanlar arasında kalbi hızla çarpamaya başlardı. Hatta bu anlarda yüksek çoğunlukla tırnaklarını geçirirdi etine Jungkook. Neden yaptığını ya da nasıl durduracağını şimdilerde bile bilemiyordu.
Garip bir huzursuzluk vardı içinde. Evlerinin büyük balkonunda, elinde kahve çekirdeklerinin sıcak suyla karşımını tutuyor, ılık esintinin getirdiği kokuyu soluyordu.
Ateş böcekleri vardı etrafında dört dönen, onları izliyordu.
"İnsanlar düzelir mi Yoongi?"
Başını çevirmeden, yalnızlığına tıpkı onun gibi elinde tuttuğu kupa bardakla eşlik eden eski dostuna yönetti soruyu, oldukça kısık çıkan sesiyle.
Görülen o ki Yoongi şaşırmış değildi bu soru karşısında. Ciğerlerine çektiği derin nefesi dışarıya bırakış sesini sabırlıca dinledi Jungkook.
"İnsanlar değişmez Jungkook. Bizizdir onları zamanla tanıyıp iyi ya da kötü huylarını gören. Gariptir ki değişmek derler bu zaman döngüsüne."
"Lakin, bazen bizler bile eskisi gibi olmadığımızı düşünmüyor muyuz?"
"Eskisi gibi olmamak ile değişmek farklı şeylerdir. İnsan özünde hep aynı kalır, değişen ufak zevkler olabilir yalnızca. Seneler öncesinde yaptığımız şeyleri bugünde yapmıyor olmamız bizim değiştiğimizin göstergesi değildir. Değişim yalnızca tanrı katında mümkün Jungkook. O ki, her şeyi en başında yazıp çizen. Biz yalnızca birer oyuncuyuz onun tiyatrosunda."
Ufak bir gülüş kaçtı Jungkook'un burnundan. İnançlıydı ve içtenlikle gülmüştü. Bazen şüphe ediyordu, bazen kızıyordu ona böyle bir hayatı reva gördüğü için ama umudunu hiç yitirmeden devam ediyordu yoluna. Özgür iradeninse tam olarak bu noktalarda ortaya çıktığını savunuyordu. Şüpheye düşen ve inancını kaybeden, derin ruhsal çöküntülerde ölüm yoluyla tanrının bahşettiği bedeni reddedenler kaybediyordu bu oyunda şüphesiz.
Ve şüphesiz insan, tanrının yarattığı kendi varlığını yok edebilecek kadar yüce bir canlıydı.Jungkook da geçmişti bu yollardan. Hepsinde de inançla devam etmişti tekrardan.
İyi ki etmişti.
Karnını okşayarak, tanrıyı hatırladığı bu anda yeniden gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Gülümsedi.
Bazen hüzüne boğulabiliyordu insan. Kabul etmekti çaresi de. İçinde bulunduğu durumu kabul ederek hayatın bir parçası haline gelmek...
"Yağmur yağar mı dersin?"
Gülümsediğini duydu arkadaşının. O da gülümsedi. Bakışlarını gökyüzünden çekerek ona baktı. Göz göze gelip saf gülüşler bıraktılar birbirlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forbidden | taekook
FanfictionNişanlı bir vâris ve evlenmiş olan eski sevgilisi Jungkook.