Gözlerini açtığında güneş hala cayır cayır tepesinde parlıyordu ve sıcak asfalttan götü yanıyordu. Belinden yukarısı birinin kucağındaydı. Ağır bir limon kolonyası kokusu vardı ve saçı başı da ıslaktı.
Etmenlere ve tepesindeki otobüs minibüs şoförü amca kalabalığına bakılırsa otogarın girişinde bayılmıştı.
"Kızım?! Evladım iyi misin?"
Tonton sesli bir amca tam suratının ortasına doğru, alnına kolonya sürerken derin bir nefes verdi. "İyiyim," diye sayıkladı. Güneş yüzünden zafiyet geçiriyormuş gibi hissediyordu ama iyiydi.
"Celal'in kızı bu. Bildim ben. Arayalım mı kızım babanı? Bak kötüysen ambulans çağıralım?" Başka bir amcanın sesini duyduğunda panikle "Yok yok!" diye soludu. "İyiyim ben. Babamın tansiyonu falan var, endişelendirmeyelim adamı. Şöyle biraz doğrulup oturursam."
Amcaların yardımıyla doğruldu. Onun iki koluna girerek otogardaki kafelerden birine getirip beyaz plastik sandalyeye oturttular. "Güneş çarptı galiba," diye açıklamaya çalıştı diğerlerine de. Eline tutuşturulan serin sudan bir iki yudum aldı. Biraz kendine gelmişti. Serap Hanım'ın onda psikolojik yıkıma neden olduğunu söyleyecek değildi.
"Dikkat et kızım bu sıcakta elinde poşetlerle güneşin alnında."
"Çok sağ olun, sizi de işinizden ettim, endişelendirdim."
"Olur mu öyle şey güzel kızım. Sen iyi ol da. Bak kesin iyisin değil mi? Bırakalım mı biz seni evine bir yere?" dedi Pınar'ın taksici olduğuna inandığı amcalardan biri.
"Yok yok, şimdi kuzenimi ararım ben, o gelir alır beni. Hem biraz oturup dinlenmiş olurum gölgede. Tekrar teşekkür ederim hepinize." Nazikçe herkese gülümsedi. Yavaştan amcalar dağılınca elindeki suya baktı. Parasını nereye verecekti acaba?
Ah buradaki insanlar ne iyiydiler! Hemen yardımcı olmuşlardı. Ama nasıl bayılmıştı öyle? Serap Hanım resmen üstünden değil, içinden geçmişti. Selçuk'a bunları hayatta söyleyemezdi. Ama annesinin hiçbir zaman rızasının olmayacağını da bir noktada öğrenmesi gerekecek ve öğrenecekti de.
Telefonuna bakıp ne kadar zamandır baygın olduğunu anlamaya çalıştı. Zappa'yla konuştuğundan beridir on beş dakika olmuştu. Çok uzun süredir baygın değildi o zaman. Kime haber vereceğini bilemeyerek ilk planladığı gibi Yelda'yı aradı. Arabayla alabilirdi o. Fakat Yelda'ya ulaşmayı başaramadı. İkinci alternatif olarak Selçuk'u araması gerektiğini biliyordu ama onun dövme seansı bitmemiş olabilirdi. Bir de şu an onu aramak istemiyordu. Annesi etraftaysa sıkıntı olabilirdi. Bir de onun arabası da yoktu zaten.
Bir çare Kemal'i aradı. Ve tabii ki ona da ulaşamadı. Kemal'e ulaşamayacağını da adı gibi biliyordu. Gerçekten ölse kalsa arayacak kimsesi yoktu yani!
Whatsapp'a girip Selçuk'a yazmaya karar vermişti ki gözüne Aslan'ın adı çarptı. Onu arayabilir miydi? Yok... olmazdı o da şimdi. Çocuk artık Süpermenliği bırakmıştı. En azından Pınar için bırakmıştı yani. Başkasının Süpermen'i olacaktı bundan sonra o.
Çaresizce Selçuk'a 'Bitti mi seans' yazıp yolladı. Sonra Barbaros'u aradı. O belki şirket arabasıyla gelebilirdi. Onun mesai saati bitimi değildi ama...
Hızır acilliğini koruyarak hemen telefonu açtı Barbaros. "Meridacım n'aber?"
"Çok iyi değilim Barbo. Müsait misin?"
"N'oldu kız? Bir şey mi oldu?"
"Ya endişelenme, ciddi bir şey yok da, biraz fenalaşır gibi oldum, pazara gelmiştim. Sıcaktan oldu galiba. Kimseye ulaşamadım, sen açtın bi. Otogarda taksi durağının oradaki kafede oturuyorum. Gelip beni alabilir misin?"
![](https://img.wattpad.com/cover/312845547-288-k775972.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞİYAN
RomancePınar sakin olmaya çalışarak "Merhaba," diye fısıldadı. Bundan daha fazla muhabbet etmek istemiyordu lakin bunun kaçınılmaz olduğunu da biliyordu. "Merhaba." Selçuk'un yüzünde şaşkın bir gülümseme ağır ağır peyda oldu. Sanki yüzünden hızlı hızlı his...