Pınar yüzüncü kez aynada kendine bakarken aslında iyi göründüğünü düşünüyordu. Ama bu akşam o mekânlara gelecek olan diğer kızların arasından sıyrılacak kadar iyi miydi? Hayır değildi. Normalde asla kafasına takmayacağı bu detayları, Yelda ve Kemal yüzünden takıyordu şu an.
Altına kısa siyah keten bir şort, üstüneyse askılı, korseli kumaş sayılabilecek bir bluz giymişti. İddialı bir dekoltesi var gibiydi. Ama tabii ki bunu da umursamıyordu. Makyajı biraz hafif kaçmıştı, bunun farkındaydı. Hala gidip doğru düzgün makyaj malzemesi alamamıştı. O yüzden böyle oluyordu. Saçlarını ise hava çok sıcak diye dağınık bir topuz yapmıştı bu kez. Hem motorda rüzgârdan birbirine girmesini de istemezdi. Böyle hem ensesi açıktı, hem de hoş olmuştu.
Telefonunun çınlamasıyla hemen ekrana baktı. Aslan 'Geldim, aşağıdayım' yazmıştı. Mesajı görür görmez eli ayağına dolaşarak kalın topuklu ayakkabılarını hızla ayağına geçirdi ve bilekten olan tokalarını bağladı. Portföy çantasını kaptığı gibi telefonunu aldı, anahtarını aldı ve son kez evi kontrol edip çıktı. Merdivenlerden inerken topukluların azizliğine uğramamak adına tırabzanları asla bırakmadı.
Apartmandan çıktığı an Aslan yaslandığı motosikletten doğrulup hayranlığını hiç de gizleyemeden Pınar'a bakakaldı. "Çok—" derken sesi kesilir gibi olunca yutkunup genzini temizledi. "Çok güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim! Kafam çok karışıktı ama çözdüm galiba. Ne çok abartı, ne çok sade?"
Aslan sağ eliyle de mükemmellik işaretini yaparak "Tam kıvamında!" dedi.
Pınar kıkırdadı. "Bunu İtalyanlar çok yapar. Özellikle de bellissima derken."
"Güzel demek gibi bir şeydi galiba?"
"Muhteşem demek."
"Eh o zaman yerinde bir kullanım yapmışım." Aslan tam olarak çapkınca nazar etti. "Nasılsın?"
"İyiyim. Sen nasılsın?"
"Çok iyiyim ve heyecanlıyım. Benimle geldiğin için teşekkür ederim."
"Rica ederim. Sen de benimle geliyorsun sayılır. Sen yola çıkar da, ben öyle bineyim."
"Kaldırıma yanaşmamı ister misin bacağını rahat atmak için? Bu yüksek biraz."
"Bu topuklularla gerek olmayacak sanırım, normal zamanda isteyebilirim de."
Aslan sessizce gülerek motora binip çalıştırdı. Yola çıkıp durdu. Binerken elini tutarak Pınar'a yardım etti. Pınar arkasına yerleşir yerleşmez de gazlayarak meyhanenin yolunu tuttu.
***
Pınar rakısından büyük bir yudum alırken hep yaptığı gibi çaktırmadan etrafı kesiyordu. Geleli yarım saat olmuştu, saati ona çeyrek varı gösteriyordu. Geldiklerinde ilk önce masanın başında oturan İlkay'ın doğum gününü kutlamışlardı. Pınar eli boş gelse de, Aslan onu gizlice utandırıp kendi aldığı hediyeyi ikisi adına vermişti. Sanki çiftlermiş gibi!
İlkay birkaç masa kapatmıştı gerçi. Bütün tanıdığı herkesi çağırınca mekân o kadar kişi için tek bir masa yapamayacağı için bir şekilde bir bölgede onları toplamıştı. Ayarlanan masalar yine büyüktü.
Pınar hemen hemen herkesi hatırlıyordu. Gelenlerin kimi kendi jenerasyonuydu, kimisi de kendisinden küçüklerdi. Ondan yaşça büyük olan insanlar da vardı. Yelda gibi mesela. Bir de Tuğçe gibi. Tuğçe hem ondan büyükler grubuna giriyordu, hem de Kuşadası'nda tanımadığı, sonradan gelip yerlisi gibi olmuş insanlar grubuna giriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞİYAN
RomancePınar sakin olmaya çalışarak "Merhaba," diye fısıldadı. Bundan daha fazla muhabbet etmek istemiyordu lakin bunun kaçınılmaz olduğunu da biliyordu. "Merhaba." Selçuk'un yüzünde şaşkın bir gülümseme ağır ağır peyda oldu. Sanki yüzünden hızlı hızlı his...