Pınar omzundaki çantasını ufak bir hareketle düzelterek yatların arasında yürümeye devam etti. Adı Funhouse olan bir yat arıyordu. Barbaros'un ayarladığı yattı bu. Adı ne zaman aklına gelse bir gülesi geliyordu. Gruptan anladığı kadarıyla en sona kendisi kalmıştı. Herkes çoktan toplaşmıştı. Yatı nasıl ayırt edeceğini düşünerek yürürken, ağır ağır kulağına çalınmaya başlayan müzik sesi üzerine, içinde bu teknenin o tekne olduğuna dair bir his vuku buldu. Müzik sesinin gittikçe artmasıyla da tekneye yaklaştığını anladı.
Funhouse'un önüne geldiğinde yüzünde şaşkınca bir gülümsemeyle durdu önce. Bir müddet iki elini alnının iki yanına koyarak çaresiz bir gülümsemeyle yata baktı. Onu çok zorlu bir dört gün bekliyordu. Üstelik bunlardan bir tanesi doğum günüydü.
Acaba Samos'ta yattan kaçma şansı var mıydı?
Yelda basamakların yanındaki demir tırabzanlara tutunarak havalı bir şekilde kendini sallandırdı. Çalan şarkının sözlerini Pınar'ın gözlerinin içine bakarak söylemeye başladı.
"Where have you been?
'Cause I never see you out
Are you hiding from me, yeah?
Somewhere in the crowd"
Pınar ona bakarken bu kez de sesli gülmeye başladı. Başını iki yana sallarken Yelda'nın dans etmesini izlemeyi sürdürdü. Yatın diğer tarafındaki basamaklardan da Barbaros indi. Pınar'ın dikkati hemen ona kaydı. Hemen karaya atlayıp "Hoş geldin Merida! Ver çantanı!" dedi keyifli bir sesle. Pınar'ın çantasını almak için davrandı.
Pınar gülerek çantasını verirken "Sen Merida'yı nereden biliyorsun?" diye sordu.
"Yaşı yeten bir kuzenim var, oradan biliyorum. Amcası mıyım kuzeni miyim anlamıyorum ama. Kız kuzen zor. Çok güzel, muhteşem bir şey ama saçlarımı taramak istiyor, ne yapacağımı bilemiyorum."
Pınar bir kahkaha atarken Barbaros'un yardımıyla tekneye atladı hemen. Yelda sanki daha yeni görmemiş gibi kuzenine sarıldı. "Hoş geldin kuşum! Geç kaldın!"
"Uyanamadım Yelda. Kusura bakmayın. Siz de çok erkene sözleşmişsiniz. Sekiz demişsiniz, bir de bu haldesiniz yani, gümbür gümbür. Bu enerji nereden geliyor? Bir de sen sabah insanı da değilsin."
"Söz konusu tatilse sabah insanı bile olurum! Hadi gel sana odamızı göstereyim!" Yelda'nın sözlerinden sonra Pınar son anda "Ben bırakırım!" diye fısıldayarak çantasını Barbaros'un elinden aldı.
Barbaros Pınar'ı çekiştiren Yelda'nın arkasından "Kamara o kamara!" diye bağırdı. Yelda ona arkadan orta parmağını gösterince kızması gerekirken güldü.
Selçuk'un hızlı adımlarla yata geldiğini duyunca başını oraya çevirdi. Selçuk da yata atlarken "Oğlum bu ne gürültü ya? Serdarların oraya kadar geliyor ses," dedi.
"Yelda ve Gizem biraz eğlenmek istediler. Şimdi kısıyorum, çok haklısın." Barbaros müziği kısmaya giderken "Ha bu arada seninki geldi," diye ekledi.
"Pınar mı? Geldi mi?" Selçuk sesindeki heyecana engel olamamıştı.
"Başka seninki mi kaldı? Tuğçe diğer yatta sanıyordum."
"Aman abi gözünü seveyim sen yapma bari. O benimki falan değil. Pınar da geldiyse yavaştan gidelim. Yazıyorum ben Serdar'a da."
"Senin bu paniğini ne yapacağız? Neden bir an önce gitmek istiyorsun? Herkesi de diktin sabahın köründe. Ayrıca önümüzdeki dört günlük Yalan Rüzgar'ında da sana kolaylıklar diliyorum. Zira sen ne kadar benimki değil desen de, bence çarşı az biraz karışacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞİYAN
RomancePınar sakin olmaya çalışarak "Merhaba," diye fısıldadı. Bundan daha fazla muhabbet etmek istemiyordu lakin bunun kaçınılmaz olduğunu da biliyordu. "Merhaba." Selçuk'un yüzünde şaşkın bir gülümseme ağır ağır peyda oldu. Sanki yüzünden hızlı hızlı his...