30. Bölüm

2.4K 244 4
                                    

Selçuk en son şu masada ne zaman şu halde oturduğunu hatırlamıyordu. Galiba yirmi yaşında kendi evine çıkmak istediğini söylemeye hazırlandığı zamanda böyle olmuştu. Şimdi on beş sene sonra Pınar'la evlenmek istediğini, daha doğrusu evlendiklerini ama düğün de yapılacağını ailesine söylemesi gerekiyordu. En zor sınavı da annesi olacaktı ya!

Seher bir saattir vermediği dedikoduyu bırakmamış, boş muhabbetlerle sessizliklerin hepsini doldurmuştu. Seher'in es verdiği bir sessizlik anında tam lafa giriyordu ki, bu sefer de babası İsmet Bey konuştu. Hem de Selçuk'a hitaben konuşmuştu.

"Selçuk, geçen İlayda'nın müdürü Erhan Bey gelmişti bizim büroya. Bana bir şeyler dedi, tam da anlamadım ama. Sizin oğlan Celal Bey'in kızıyla evleniyormuş sonunda, düğün için yer konuştunuz mu dedi. Bizim otelde yapmalarını isteyecektik biz, size bir soralım dedi. Yanlış da anlamadıysam baya hediye olarak bunu teklif ediyor. Hiçbir şey bilmediğim için ben de bir şey diyemedim."

Selçuk şok içinde babasına bakarken, masadaki herkes de bir anda suspus kesilmişti. Çatal bıçak sesleri azalmış, küçük Utku bile merakla bir dayısına bir dedesine bakıyordu.

"Yok artık!" diye ilk isyan eden Serap Hanım oldu tabii ki de. "Yok öyle bir şey İsmet. Evlenmeyecek onlar!" diye kestirip attı hemen sinirle.

Selçuk annesini görmezden gelip gergince yutkundu. "Açıkçası böyle bir söylenti olduğundan benim de haberim yoktu baba. Düğün müğün konuşmadık biz. Yani henüz konuşmadık. Aslında ben de bunun bahsini açacaktım size ama belli ki birileri benden önce davranmış."

Bu kez bütün şaşkın kafalar Selçuk'a döndüğünde Selçuk genzini temizleyerek ağzını peçeteye sildi. "Evet, Pınar'a evlenme teklif ettim, o da kabul etti. Öyle bir şey oldu yani," diye mırıldandı.

Serap Hanım fenalaşır gibi tepkiler vermeye başlayınca hemen yanında oturan damadı Akın, "Annecim iyi misiniz?" diye Serap Hanım'a su uzattı. Onların hemen karşısında oturan Seher gözlerini devirerek "İyi iyi o. Hiç uğraşma Akın, daha çok ayılıp bayılma taklidi yapar," dedi. Serap Hanım dehşet saçan gözlerle kızına baktı.

"Selçuk bak sana ölürüm de izin vermem dedim! O kız bir daha olmaz dedim! Evlenemezsiniz! Olmaaaz!" diye bağırarak oğluna döndü. Selçuk'un o anda şalterleri attı. "Üzgünüm anne ama çok geç artık. Tüm bu tantanaların, sorgulamaların ve onaylamamaların olacağını bildiğimiz için biz evlendik zaten."

"Ne?!" diye bağırdı Seher ve Serap Hanım aynı anda. Utku kıkır kıkır gülerek babasına baktı. "Dayım kız kaçırmış baba." Akın oğlunun sözlerine gülerken Selçuk da kendini tutamayıp bir an için yeğeninin sözlerine güldü.

"Geçen hafta evlendik biz. İtalya'da. Ben İstanbul'a gitmemiştim. Pınar'la beraber İtalya'ya gitmiştim, söylemedim size. Konsoloslukta evlendik."

Serap Hanım şoktan konuşamıyordu. İsmet Bey zaten konuşacak bir şey bulamıyordu. Fakat Seher herkesin hislerine tercüman olup "İyi de ablacım, neden böyle bir şey yaptınız? Adam gibi planlasaydık ya burada işte," dedi.

"Ya bu Pınar'ın hayaliydi, öyle olsun istedik ve yaptık. Zaten düğün fikrinden hiçbir zaman kaçmadık ki. Düğün de yapmak istiyoruz. Bunları anlatacaktım size." Selçuk o anda biraz jetonu düşmeye başlayarak babasına döndü. "İlayda Otel bize bedava düğün mü yapmak istiyor?" diye sordu.

İsmet amca hafifçe evet anlamında başını salladı. Selçuk bir anda sırıtmaya başlayarak ablasına ve eniştesine baktı. "Çok iyi değil mi ha?" diye mırıldandı. "Neden öyle bir teklifleri var acaba?"

Seher bıyık altından gülerek kaşlarını kaldırıp indirdi. "Eh, bu beldenin herkes tarafından bilinen Romeo ve Juliet'i, bir Grace Kelly'si ve bir Prens Rainier'ı siz olduğunuzdan normaldir. Otel için sizin düğününüzden ala reklam mı olur?"

AŞİYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin