28

13.9K 447 86
                                    


HELLÜÜ🥲

KEYİFLİ VE BANA KÜFREDEREK OKUYABİLİRSİNİZ İZİN VERİYORUM ÇÜNKÜ GEÇ GELDİM SİZ YİNE DE ÇOK ŞEY ETMEYİN

☄️

YAZAR ANLATIMI

Zaman aktı, yol uzadı.

Yıllar önce de olduğu gibi soğukkanlı olmayı öğrenmişti Sidar.

Geçmişin tozlu raflarında kardeşine ait anısı onu acımasız buhrana sürükleyebilecek tek etkendi. Lakin saatinde olan değer karşısında sıkılı olan dişleri kırılmak üzereyken direksiyonu sıkmaktan başka elinden bir şey gelmedi.

İçten içe aklında tek soru vardı. Kendisine ne yaptı? Bunu da onu görene kadar anlamayacaktı.

Eli telefona gitti, Yunus'u arayacaktı ki okkalı bir küfür savurup telefonu yan koltuğa fırlattı. Yunus da bir şey bilmiyordu. Hızını arttırdı ve Erhan'ı aramayı düşündü. Erhan Karadağlı'nın tüm gün delikte olacağını söylediğini hatırlatıyordu. Telefonu açmaz ise eğer Sidar onu deliğe gömmeyi aklının bir kenarına yazdı.

Eğildiği yerden telefonu uzak kalınca anlık olarak bakışlarını yan koltuğa yöneltti. Tam alıyorken şiddetli korna sesleri işitti ve burun buruna geldiği başka bir aracı görmesiyle, "Siktir!" Dediği an kıl payı kendi şeridine girmeyi başardı. Şimdi önünde araç yok yolda sakinleşmişti. Koltuğa baktı ve telofan da yoktu. Destursuz bir küfür daha savurdu çünkü telefon yerdeydi. Durup almak zaman kaybıydı. Saatinde bastıramadığı ses beyninin her kıvrımında dolanıyordu. Sadece hızını arttırdı.

☄️

Dakikalar sonra altındaki araba kendisini savururcasına acı bir frenle durduğunda, motoru dahi kapatmadan çıktı dışarı. Gördüğü hengame ile öylece kaldı. Kumru adeta ortalığın amına koymuştu. Yunus deli gibi oradan oraya koşturuyor, karşısına kim çıkıyorsa bağırıyordu. Sidar bu kargaşayı sevmedi. Çok sonra Yunus ile göz göze geldi ancak kalıp onu dinlemeyecekti.

"Neredesin sen itin oğlu?" Nasılsa duymuyordu ve hiçbir mimik dahi oynatmadı. Lütfedip saatine de bakmadı. Bu işin belki de en sevdiği yanı da buydu, çok güzel duvar taklidi yapıyordu. Çekip gitti.

"Kumru Hanım ölüyor!" Duramadı, duramazdı. Renk vermeden yürümeye devam etti. Koşar adım girdiği evden ilk iş merdivenlere yönelmek olmuştu. Anlamadığı sesler geldi kulağına ve bu Kumru'ya ait değildi. Henüz odasına yaklaşmıştı ki keskin metal karışık pas kokusu zihnine uğultu getirdi.

Bu koku, bu uğultu... Dokuz yaşında olan küçük Sidar biliyordu.

Yutkunurken boğazının kuruduğunu o an anladı. Keskin koku her adımda daha çok çarptı yüzüne. Yumruklarını mümkünmüş gibi daha çok sıktı ve odanın açık kapısının önüne geldi.

"Lanet olsun tüm olanlar gerçek olamaz!" Erhan Karadağlı'ya aitti bu ses.

"Ku.. kum..." Kızının adını dahi söyleyemez hale gelmişti dağ gibi yıkılmaz Erhan Bey. Sidar ise soğukkanlı bir şekilde odadaki kan gölünü izliyordu. Kumru bileklerini kesmişti. Baygın mı değil mi, anlayamadı lakin gözleri açık öylece babasına bakıyordu. Ölü gibiydi ve bu denli kan kaybına öldüğünü düşünmeye başladı. Gözlerini o an kapattı ve bir adım geriye gitti. Kumru kendini öldürmüştü.

"Yüzün, yüzün benim yüzümden bu lekeye bulandı güzel kızım. Senin yüzün çok güzeldi. Sen çok güzeldin. Ben tüm bu güzelliği senden aldım affet kızım." Ağır ağır gözlerini açtı, Erhan'ın saçmalayan yüzüne baktı. Üzgün olmak bir insana ancak bu kadar yaramayabilirdi.

KARAYEL +18 (KBM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin