24. Bölüm

179 8 2
                                    


Mete ayağa kalkıp " bu kutuyu sahiplerine vermemiz lazım" giray kafasını kaldırıp ayakta bizden destek bekleyen mete'ye baktı, " kaç yıl geçmiş adamlar çoktan unutmuştur, belki de Allah korusun da ölmüş bile olabilirler." mete " ölseler bile aileleri vardır en azından onlara veririz. Bizde kalması doğru değil".

" Allah aşkına mete başka işimiz gücümüz yok onlarımı araştırıcaz, hadi araştırdık nasıl bulucaz?"

Bir tarafım giray'ı haklı bulurken diğer tarafım mete'yi haklı buluyordu. Kim bilir nerdelerdi belki de Giray'ın dediği gibi ölmüşlerdi ama onların olan bişeyinde bizde kalması doğru değildi sonuçta yıllar sonra gelip bu hatıralarını burdan almak için bırakmışlardı.

Kafamı kaldırıp merakla benim fikrimi bekleyen ikiliye bakıp fotoğrafı yavaşça kutunun içine koydum " nasıl yaparız bilmiyorum ama onları bulup hatıralarını geri vermeliyiz" cevabım Mete'yi mutlu ederken Giray'ın göz devirmesine neden olmuştu. Ne zaman zaten aynı fikirde olduk ki?

" ciddi ciddi gidip araştırıcakmıyız yani?" elinde ki anahtarluğı kutuya atan mete giraya bakmadan " sen istemiyorsan bizimle olma ama biz bu insanları bulucaz."

Yerinde kımıldanıp boğazını temizledi " beraber çıktık mecbur beraber devam edicez." meteyle birbirimize bakıp gülümsedik. Sonuç olarak bu üçlü artık birlikteydik, bu işin sayesinde birbirimizi iyice tanıyıp gayet güzel anlaşabilicağimize emindim. Özeliklede giray ve metenin birbirlerini hiç tanımadıkları için bu kadar mesafeli olduklarını düşünüyorum, herkes hiç tanımadığı bir insana karşı başlarda mesafeli olur bu doğal bişeydir.

Giray bana ve meteye bakıp işaret parmağını sallayarak " bana bakın eğer başımız belaya girerse ikiniz suçlusunuz duydunuz mu?" ellerini cebine koyarak gülümseyen mete rahatlıkla" saçmalama başımız niye belaya girsin? " onun bu rahatlığına güvenerek arkama yaslanıp" yani başımıza en fazla ne gelebilir ki zaten? "

Dimi adamların mafya babası veya kanun kaçağı filan çıkıcak hali yok.
İnşallah emekli olmuş tontiş insanlardır. Bu bünye daha fazla kaosu kaldıramicak çünkü. Gerçi yanımda giray olduğu sürece kaos sürekli bizimle oluyor ama konumuz bu değil.

" benim tanıdığım polis bir arkadaşım var o bize adreslerini bulabilir" giray cebinde ki telefonunu çıkarttık bişeyler yapmaya başladı sanırım o arkadaşını aricaktı. Telefondan kafasını kaldırmadan " yalnız ufak bir sorunumuz var" diyerek yüzünü ekşitti ben merakla " nasıl bir sorun?"

" kendisi şey..." mete "ney?" giray cevap vermeyince aklıma gelen ilk fikri hiç düşünmeden seslice söyleyi verdim " yoksa gay mi?" giray gözlerini kocaman açıp " saçmalama kızım öyle değil" "e ne o zaman ne gereksiz gizem kasıyorsun" meteye gözlerini kısıp " gizem filan kasmıyorum izin verirseniz söylicem herhalde" telefonu sehbaya koyup " hanımcı kendisi, yengede benimle hatta bunun tüm eski arkadaşlarıyla konuşmasını yasaklamış. Beni engelledi çocuk numarası var ama arayamam"

" vay be sırf karısı için tüm arkadaşlarını engellemiş valla helal." mete biraz bana yaklaşıp " karım istese bende aynısını yaparım, karımdan kıymetli mi?" diyerek sırıttığında girayla anlamsız bakışlarımızı ona yolluyorduk. Bu bana mı yürüyor?

" hevin 'e neden söylüyorsun peki bunu kardeşim? " giraya bakıp" sanane lan istersem sana bile söylerim "" ben ne alaka. Banane sen hanımcıysan tövbe tövbe. "" boş yapma o zaman " elimi anlıma vurarak" siz sürekli böyle tartışıcakmısınız? " ikisi aynı anda birbirlerini gösterip" o başlatıyor! "dediklerinde oflayıp elimle yüzümü sıvazladım, ikisininde küçük çocuktan farkı yoktu.

.
.
.

Akşam üstüne doğru eve gelen akın'la birlikte sakin ve güzel bir akşam yemeği yedik neden sakin? Çünkü giray evde yoktu.

" ee akıncım " anlamsız bakışlarını bana çevirdi " ne eee?" " şu abin ve Kübra olayını anlat bakalım" sandalyesinde kendini geriye verip ağzına bir tane köfte attı " nosono onlotoyom? (nesini anlatayım?) " "çocuğum ağzın doluyken konuşmasana! Etrafta kraliyet ailesindenmiş gibi geziyorsun ama ağzın doluyken konuşuyırsun."

Ağzındakini yutup " hevin abla sen neden böylesin. Napıcaksın abimle kübrayı? Bak merak iyi bişey değildir, kesinlikle abim beni tehdit ettiği için böyle davranmıyorum " gözlerimi kısıp karşıya doğru baktım dişlerimi sıkarak" giray... "

.
.
.
.

" çayilinden öteye gidelim yali yali gidelim yali yali gidelim yali... " neşeyle şarkı söyleyerek eve giren girayla sinsice gülümsedim gel bakalım avıma doğru küçük sıçan. Kollarımı göğsümde birleştirip yüzümü ciddi bir ifade alarak yavaş adımlarla saklandığım duvarın arkasından çıktım bana arkası dönüktü girişteki büyük aynanın oradaydık ayakkabılarıyla uğraşmayı kesip kafasını kaldırarak aynadan saçıyla oynamaya başladı.

"hopa şina şinanaynay şinanaynay.." hala beni farketmemişti iyice ona yaklaşıp aynadan beni görmesini sağladım. "şinanaynay.." gözlerimiz buluşunca "şina..." bağırarak arkasını döndü "LAN! Kızım manyak mısın gece gece ne sinsi sinsi geliyorsun arkama." elini kalbinin üstüne koyarak hızlanan nefesini yoluna koymaya çalışıyordu, ben hiç istifimi bozmadan yavaş adımlarla ona doğru yaklaşmaya başladım, ben her bir adım attığımda oda geriye doğru bir adım atıyordu. Sonunda sırtı aynaya değdiğinde korku dolu bakışlarla" hevin iyi misin? Beni korkutuyorsun bak. "

" korkun zaten giray bey. Sizi bekledim Kübra meselesini anlatmanız için " göz devirip duruşunu dikleştirdi kravıtını tek eliyle düzeltip" anlatıcak bişey yok ayrıca ben sana beni bekleme demedim mi? Gece saat 3 delimisin kızım sen? "

Omuz silerek" banane anlatıcaksınız ben size anlatıyorum " omuz silkip" e anlatma zorlamı anlattırıyorum "" evet! " biraz düşündürür gibi yaparak" kolay ikna olabilen biriysen ben napabilirim? Şimdi izninle uyumam gerek sabah erkenden toplantım var. " cevap vermeme izin vermeden yukarı odasına çıkan girayı izledim. Ben boşuna mı bu saate kadar ayakta kaldım şimdi ya, Uyuz işte nolcak.

.
.
.

" akın hadi bak geç kalıcaksın " yukarıdan koşarak inen aklına döndü bakışlarım" yavaş ol düşüceksin şimdi " hızlıca masaya oturup" bana bişey olmaz " bugün onda bir farklılık vardı krem rengi bir takım elbise giyinmişti, saçlarınıda güzelce yana doğru taramıştı tam bir salon beyefendisi olmuştu." akıncım ne bu yakışıklılık "ışıldayan gözleri bana döndüğünde kocaman gülümsedi" bugün çok önemli bir gün " kaşlarımı çatarak sandalyeye oturdum" niye bugünün özelliği ne? " kıkırdayarak" bugün yağmur'un doğum günü " eliyle beyaz gömleğinin yakasını düzelterek" doğum gününü kutlicaz o yüzden yakışıklı olmam lazım. "

Bu çocuğun bazen girayın bir boy küçüğü olduğunu düşünmeden edemiyorum, hareketleri, kullandığı kelimeler, yakışıklılığı aynı abisi. Allahtan uyuzluğu benzememiş inşallah benzemezde.

" hediye aldın mı? "kafasını evet anlamında salladı" Numan abiye söylemiştim oyuncak ayıları çok seviyor o yüzden ona büyük bir ayı almasını istedim. "

Bu çocuğu yemek istemem normal mi? Yanaklarını ısırasım gelmişti ama çocuğun karizmasını çizmeyelim şimdi, umarım herzaman böyle sevdiği kişiye değer veren bir erkek olarak kalırsın küçük mucizem.

" günaydın " hızla yanımıza gelip akımın özenle yaradığı saçlarını dağıtan giray'a baktım şaşkınca, akın gözlerimi kocaman açıp ağır çekimde ellerini saçlarına götürdü " sen saçıma naptın?" giray gülerek " karıştırdım..." gülen suratı hafif düştü kaşlarını çatarak" Ne oldu ne bakıyorsunuz öyle? "

" çocuğun okula gitme saati şimdi tekrar mı yapıcak saçlarını? "" of abi ya yağmur için özelikle yapmıştım saçlarımı ben off" sinirle masadan kalkarak girişteki aynanın karşısına geçip elleriyle saçlarını düzeltmeye çalışıyordu, " gene mi yağmur?" bıkkınca tepemde dikilen giraya baktım " siz ne anlarsınız aşktan sevgiden ya" eliyle kendisini gösterip "ben mi ne anlarım... Ben çok şey anlarım" "hıı aşk ne demek sizin için?" hiç düşünmeden " saçmalık" kestirip atmıştı. Biraz düşünseydi keşke.

KÜÇÜK MUCİZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin