17. Bölüm

303 12 2
                                    


" önemli bişey değil Kübra hadi kahvaltını et" Kübra üstelicek gibi dursada hafif gülümseyip önüne öndü "bugün beni dolaşmaya götürüceksin değil mi?" giray bey kahvesinden bir yudum aldı " 3 den sonra boşum gelir seni evden alırım" kocaman gülümseyerek " olur akıncım sende gelmek ister misin?"

Akın elinde ki çatalı heyecanla masaya bıraktı " gelebilir miyim abi?" "tabi gelebilirsin"

Şuan ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu açıkçası, ne ara giray ve Kübra böyle yakın olmuşlardı anlayamamıştım. Neyse davul bile dengi denginedir o güzel manken ve zengin giraycığımda yakışıklı ve zengin tam birbirlerine göreler bana bulaşmasınlarda napıyorlarsa yapsınlar.

Mete boğazını temizleyip " o zaman hevine bugün ihtiyacınız yok" giray gözlerini kısarak mete'ye baktı bir süre " hayır yok bugün Akın'a ben bakarım baş başa gezmeye gidicez zaten" mete kübranın sözlerinden sonra başını salladı " güzel"

.

.

.

" mete nereye gidicez?" " güzel bir yere" göz devirdim " ciddi olamazsın" sırıtıp bana baktı " çok ciddiyim. Bi eve uğramam lazım ama üstümü değiştiricem"

Üstü gece ki kazımızdan dolayı çamur olmuştu doğal olarak başımı tamam anlamında sallayıp önüme döndüm. Kısa süren bir araba yolculuğunun ardından benim eski evim meteninse yeni olan evine gelmiştik.

Bu eve girmek hala beni çok üzüyor üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin yine üzücekti buna adım gibi emindim.

" sen salona geç otur ben hemen üstümü değiştirip geliyorum" tamam diyerek salona geçtim hiçbir eşyanın yeri değişmemişti herşey o zaman nasıl bıraktıysam öyle kalmıştı, Tekli koltuğa oturup geriye yaslandım ve bakışlarımı tavana sabitleyip mete'nin gelmesini bekledim.

Mete in telefonu çaldığında kafamı kaldırıp ayakabılığın üstünde ki telefona baktım, mete duymuyor galiba kalkıyimde götüreyim bari. Koltuğun kenarlarından destek alarak ayağa kalktım telefonu ayakabılığın üstünden alarak koridorun sonunda ki odaya doğru ilerledim.

Kapıyı çaldım bir kere ses gelmedi duymadı sanırım, kulağımı kapıya dayayıp tekrar çaldım " mete orda mısın?" yine ses gelmedi nerede bu ya? Telefon kapandığında göz devirip son çare Kapıyı açarak kafamı içeri uzattım gözleri kapalı bir halde yatağında uzanıyordu uyumuş mu? Daha neler.

İçeri girip yanına doğru ilerledim fısıldayarak " mete? " ne bir ses çıkardı neden gözünü açtı duymadı belki de Sesimi yükselterek tekrar ona seslendim.

"mete!" yine ses yok bu sefer kolunu dürtmeye başladım " mete kalksana" hiç yaşam belirtisi yok... Lan ölümü bu.

"ayy mete öldün mü yoksa?" kafamı göğsüne doğru yaslayarak kalp atışlarını dinlemeye çalıştım ama niye ses gelmiyor. Tam başımı kaldırıcakken mete koluyla belimi sarıp beni yatağa doğru çekerek gülmeye başladı. Şaşkın bir halde kafamı hızla göğsünden çekip bana gülen meteye döndüm. .

"mete napıyorsun?! Korkuttun beni" " çok salaksın biliyorsun dimi" kaşlarımı çatıp " sensin salak. Nerem salak benim?"

" hevin kalp sağda değil solda" bir an onun sağ tarafında olduğumu ve sağ göğsünü dinlemeye çalıştığımı fark ettim. Bu biraz utanç verici hatta baya. Kızaran yüzümü saklamak için kafamı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım.

" utandım mı sen?" " susar mısın lütfen?" "peki" sustu bende sustum. Ama bişey diyim mi yerim şuan o kadar rahat ve huzurlu ki, tüm hayatımı burda geçirebilirim biran olsun tüm zamanın durmasını istemiştim ta ki mete'nin neşeli sesi bu sessizliği bozana kadar.

KÜÇÜK MUCİZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin