34. Bölüm

98 8 1
                                    

Akın ve Giray 'ı ikili koltuğa oturtup tam karşılarında ki tekli koltuğa da ben oturdum.

Akın Giray' a, Giray Akın'a bakıyordu. Bıkkınca nefes verip ayağa kalktım, ikisi de bakışlarını hemen bana çevirdi.

" sizin amacınız neydi?" Akın sevimlice gülümseyip " Bi amacımız yoktu aslında" "öyle mi? Mete'ye neden taş attınız peki?" Akın işaret parmağıyla abisine gösterip " ben birşey yapmadım o yaptı" Giray hızlıca onu satan kardeşine döndü.

" ben koluna attım sen tam anlının ortasından vurdun"

Evet mete daha ağzını açıp bişey diyemeden Akın sapanın ucunda ki taşı mete'nin alının ortasına atmıştı.

"iyi halt etmiş gibi bir de konuşuyorsunuz hala"

Köşe de elinde ki buz torbasıyla anlına buz tutan mete'ye döndük hepimiz. Çatık kaşlarla iki kardeşe bakıyordu. Giray sırıtarak " bu kadar ağlamasan mı? Küçücük bir taştı."

"Giray!" sinirle ona bağırmamla bana baktı " ne? Küçüktü taş ama" resmen benimle dalga geçiyor ya. Mete sinirle ayağa kalkıp buz torbasını ortada ki masanın üzerine atarak " ben artık gidiyorum daha fazla burda duramicam" Giray ayağa kalkarak tam mete'nin önüne geçti.

" O taşlar sana yetmedi herhalde." diye diklendiğinde mete de ona diklenerek " yok yetmedi var mı?"

Akın korkuyla abisine bakıyordu giray'ın kolundan tutum. Hafif parmaklarımın ucuna çıkarak kulağına doğru yaklaştım " akın'ı korkutuyorsun" gereğinden fazla yakındık, göz ucuyla akına bakıp geri bana döndü benim gibi sadece benim duyucağım şekilde " ikiniz olmasanız çenesini eline verir evine yollardım bu iti"

Göz devirip ondan uzaklaştım " belli" bizi dikkatle izleyen mete'ye döndüm " mete yarın sakin kafayla konuşuruz olur mu?" kafasını tamam anlamında sallayıp çıkışa doğru ilerledi bende arkasından onu geçirmek için peşinden gidicekken giray kolumdan tutup '' nereye '' diye sordu . '' mete'yi yolculicağım'' kaşlarını iyice çatıp '' kapının yolunu bilmiyor mu ?'' '' Giray bey saçma...'' '' Giray .. sadece giray hevin ''

Yavaşça kolumu kendime çekip giray'ın elinden kurtardım. " şeytan taşlar gibi taşladığınız arkadaşımı yolculicağım giray" ismini özellikle bastırarak söyleyip cevabını beklemeden kapıya doğru ilerledim. Mete kapıyı açmış beni bekliyordu.

Yanına vardığımda mahçup bakışlarla "özür dilerim gerçekten, çocuk işte" diyerek akın'ı savundum. Hafif gülümseyip "sorun akın değil, giray. Yıllardır seni seven benken birden ortaya çıkıp seni benden almaya çalışıyor"

"Mete oyuncakmıyım ben de ilk ben gördüm o yüzden benim diyeceksin? Ayrıca madem yıllardır beni seviyordun daha önceden niye söylemedin? O zaman nerdeydi Aklın?"

Elleriyle saçını dağıtıp ofladı " anlamıyorsun beni arkadaştık ben bu arkadaşlık bozulsun istemedim ama o çıktı birden bana seni sevdiğini söyledi."

Kapının pervazına yaslanarak kollarımı göğsümün üzerine bağladım. Çatık kaşlarla bana yalvaran gözleriyle bakan mete'yi inceliyordum. O kadar salak saçma şeyler oluyor ki artık neye nasıl tepki vericeğimi şaşırdım iyice. Yıllardır arkadaşım olan İnsan beni seviyordu, bende onu seviyordun ama arkadaşça bir sevgiydi benim ki. Onu kırmadan bunu nasıl söylicem şimdi.

" yarın konuşalım olur mu? Kafamı toplamam lazım" Mete cevap vermek için ağzının açtığında giray " kapat şu kapıyı artık ev soğudu" diye içerden bağırdığın da mete göz devirdi. " ben gidiyim görüşürüz" "görüşürüz" o bahçe kapısına giderken bende kapıyı kapattım.

KÜÇÜK MUCİZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin