[UN]

3.1K 155 56
                                    

Oturduğum sıramda, etrafa boş bakışlar atarken zilin çalmasıyla herkes tek tek yerlerine geçmeye başladı. Son iki dersimiz fransızca ve yeni bir öğretmen geliyor. Herkes bu duruma saçma, bazen de iğrenç yorumlar yaparken, ben sadece onları dinlemekle ve boş boş bakmakla yetindim. Yeni öğretmenin gelmesi onları neden bu kadar heyecanlandırıyor ki? Her öğretmen gibi gelecek, ders anlatacak ve gidecek, hepsi bu kadar.

Öğretmenler zilinin çalmasıyla herkes sessizleşip heyecan, biraz da merakla kapıya bakmaya başladı. Nefeslerini tuttuklarından da eminim.

Bu hâllerine göz devirip kafamı sıraya koydum. Sanki prens geliyor, ne bu tavırlar anlamıyorum.

Kapının açılma sesi ve peşi sıra gelen kızların çığlık sesleri ile homurdandım. Öğretmen herhalde sınıfa çıplak girdi. Bu çığlıkların başka açıklaması olamaz.

"Herkese merhaba çocuklar. Ben yeni fransızca öğretmeniniz Kim Taehyung. Güzel ve eğlenceli bir yıl bizleri bekliyor. Sizle birlikte çocuk olurum ama beni sinirlendirirseniz o çocuk ruhum bir anda tuzla buz olur, disiplinli bir öğretmenimdir." Kalın, biraz da derin ve fransızca aksanıyla çıkan ses kulaklarıma dolunca hızla kafamı kaldırdım. Yunan tanrıları ne zaman dünyamıza indi ve kore'ye geldi, Oha! Şu an kulağıma ne öğrencilerin gülme sesleri geliyor ne de başka bir şey. Tek odağım yeni öğretmenimiz ve derin sesi ile konuşması.

"Şimdi herkes tek tek isimlerini söylesin. İsim hafızam iyidir, isimlerinizi tek seferde öğreneceğimi düşünüyorum." Deyip güldüğünde yumruk yemişim gibi sarsıldım, kalbim maraton koşmuş gibi hızla atmaya başladı. Bana ne oluyor bilmiyorum ama bu hissettiklerim hiç hoşuma gitmedi.

"Ben Jung Jeowoo."
"Ben Han Jejun."
"Park Chaseok."
"Min yoongi."
"Ben umutsuzların umudu Jung Hoseok, hocam." Hoseok'un konuşmasından sonra ben hariç tüm sınıf gülmeye başladı, buna öğretmenimiz de dahil.

"Ben Park Jimin, sınıfın dilinde; civciv."

Herkes tek tek kendini tanıtıp sıra bana gelince üzerime dönen her bir göz beni gerebildiği kadar germişti. Kalbim, sınıfın odak noktası olduğum için gerginlikten deli gibi atmaya, karnım stresten kasılmaya başlamıştı.

"Bir tek sen kaldın, senin adın ne?" Öğretmenimizin meraklı sesi ile konuşmak adına dudaklarımı araladım ama kelimeler ağzımdan çıkmadı, konuşmayı unuttum resmen.

"Hocam o jungkook, jeon jungkook. O pek fazla konuşmaz ve sabahtan akşama kadar o sıradan kalkmaz. Kuluçkaya yatmış olabilir, altından civciv çıkarsa eğer şaşırmayın." Kim Jesung'un konuşmasıyla sınıftan gülme sesleri yükseldi ama ben az önce güzel güzlü adamın şu anda yüzünde mimik dahi oynamamasına dikkat kesildim. Ne oldu ki şimdi?

"Arkadaşınız ile dalga geçmeniz ne kadar doğru?" Diye sert bir sesle konuşunca sınıftaki tüm sesler kesildi, ben de dudaklarımı birbirine bastırıp şaşkınlıkla öğretmene bakmaya başladım. İlk kez bir öğretmen beni koruyor.

"Bir daha böyle şeyler istemiyorum Jesung, tamam mı?" Öğretmen Kim'in sert sesiyle bağırması, en az benim kadar diğerlerlerinide şaşırtmış olmalı. Az önceki nazik adamın bir anda böyle bağırması, şaşırılacak derecede.

"Tamam hocam." Jesung kısık sesle mırıldanınca, öğretmen kim direkt bana döndü ve yüzünde samimi bir gülümseme ile gözlerimin içine bakmaya başladı.

"Şimdi tekrardan sana dönelim, adın ne sevimli çocuk?" Diye sakince konuşması bir yana, bana sevimli demesiyle utanıp gözlerimi kaçırdım.

"Adımı söylediler zaten ama şey...ben Jeon Jungkook." Diye kısık bir sesle mırıldanıp gözlerimi sırama indirdim. Ne zaman utansam, asla birileri ile göz teması kuramam.

professeur de français || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin