Son ders zilinin çalmasıyla sınıf tekrar dolmaya başladı. Ben ise o sırada elimde tuttuğum pilot kalemi, elimde çevirirken duygusuz bakışlarımı sınıf kapısına dikmiş bir vaziyette bay kim'in kapıdan içeri girmesini bekliyordum.
Gürültülü olan sınıf dakikalar sonra sınıf kapısının açılmasıyla bir anda sessizliğe gömüldü. Gözlerimse aradığımı bulmuş olmanın verdiği mutlulukla parladı. Duygusuz bakışlarım bay kim'i görmemle farklı duygulara evrildi.
Elimdeki kalemi masanın üzerine bırakıp herkes gibi ben de ayağa kalktım.
"Kalkmanıza gerek yok çocuklar, oturun."
Bay kim'in komutuyla oturmam ile gözleri direkt bana çevrildi. Göz göze geldiğimiz an içimde garip bir hissin oluşmasıyla hızla gözlerimi kaçırıp kafamı aşağı eğdim. Utanmıştım... hem de ilk defa.İçimde tarif edilmesi oldukça zor olan bu hislere karşı ne yapacağımı bilemediğim için gözlerimi sımsıkı kapatıp nefeslerimin düzene girmesini, kalbimin eski rtimine dönmesini ve kasılan vücudumun gevşemesini dilemeye başladım. İki saniyede ne olmuştu bana böyle? Bir göz göze geldik diye nedir bu hissettiklerim?
Resmen kan akışım bile hızlanmıştı. Havanın soğuk olmasına rağmen ben cayır cayır yanıyordum.
Kolumdan dürtülmemle her şeyi bir kenara atıp gözlerimi hızla araladım ve ön sıramda oturan keunmi'nin bana endişeyle bakan gözleri ile göz göze geldim.
"İyi misin kook? Yüzün bembeyaz olmuş. Hasta falan mısın yoksa?" Gözlerindeki endişe kırıntıları sesinede yansıdı. Lakin benim anlamadığım, neden benim için bu kadar endişelendi?
"İyiyim keun. Önüne dönüp dersi dinle." Diye kısık bir sesle mırıldanıp tekrar gözlerimi kapattım. Keun'un gözlerini hâlâ üstümde hissediyor olsam bile bir kaç saniye sonra izlenme hissi yok oldu. Sanırım önüne döndü.
Ama dakikalar sonra üstümde daha ağır bir baskı hissetmemle gözlerimi açtım. Gözlerimi açtığım gibi bay kim'in koyulaşmış irisleriyle göz göze geldim. Bana çok değerli bir şeymiş gibi dikkatle bakması yerimde rahatsızca kıpırdanmama sebep oldu.
Gözlerinde öfkeli ışıltılar ve hafif endişe tohumları vardı. Bir anda neden sinirlendi veya neden endişeli bir halde olduğunu anlamasamda, ki zaten neden yanıma gelmediğinide anlamış değilim. Hani bu ders devam edecektik? Niye yanıma gelmemişti ki? Aish, her neyse! Bunları daha fazla takıp düşünmek istemediğimden dolayı gözlerimi bay kim'in gözlerinden çektim.
Sıramın altında eskiz defterimi çıkardım ve boş bir sayfasını açıp gözlerimin önünde beliren silueti çizmeye başladım.
Dalmış bir şekilde sadece resme odaklanıp çizmeye devam ederken sınıfta yankılanan ismimle irkilip hızla kafamı kaldırdım ve adımı bağıran bay kim'e baktım.
"Jeon Jungkook! Dersimi dinlemek yerine ne yapıyorsun!"
Bay kim'i ilk defa bu kadar sinirli görüyordum. Gözlerinden resmen ateş çıkıyordu, etrafındaki herkesi yakmak isteyen bir ateş.
"Şey bay kim...ben..." ağzımda bir şeyler gevelesemde doğru cevabı bulamadığım için susmak zorunda kaldım.
"Evet, sen ne?" Sesi bu sefer daha dingin çıkmıştı.
"Önce ki ders de dediğim gibi bay kim, sözlüğüm olmadığı için çevirileri yapamam. Ben de oyalanmak için resim çizmek istedim." Diye suçlu bir çocuk edasıyla konuştum. Hafif tedirgin ve hafif çekingen bir ses tonu kullanmam, bay kim'in sinirli ifadesini az da olsa yumuşatmış gibi duruyor.
"Pekâlâ. Bu ilk ve son iznim olsun jungkook, resmine devam edebilirsin." Dediğinde hevesle kafamı olumlu anlamda sallayıp resmime kaldığım yerden devam etmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
professeur de français || Taekook
RomanceMatematik profesörü olan Kim Taehyung, matematik yerine fransızca öğretmenliğini tercih etti. Fransızca öğretmeni olarak atandığı ilk okul, Jeon Jungkook'un okuduğu okuldu. *Tüm hakları saklıdır.