Yüzümde sıcak bir dokunuşla uykumdan uyanmıştım. Esneyerek göz kapaklarımı güçlükle aralamayı başardığımda puslu görüş açıma ilk önce bir el girdi, görüntüm daha da netleşirken gözlerimi bu sefer sağıma çevirdim ve beni izleyen Taehyung'un çakmak gibi parlayan gözleriyle karşılaştım.
"Günyadın uykucu." Sesi dinç çıkmıştı. Demek ki benden çok önce uyanmış, beni izlemeye başlamıştı. Ah, romantik odunum benim.
"Günaydın. Saat kaç?" Sesim yeni uyandığım için boğuk çıkmıştı.
"12 olmak üzere. Bugün okul yok, biraz daha uyu istiyorsan." Dediğinde kafamı hayır anlamında salladım ve yatakta doğrularak oturur pozisyona geldim. Sırtımı yatak başlığına dayadığımda, Taehyung yatakta biraz aşağa kayarak bana doğru yaklaştı ve yan bir şekilde bacaklarıma yattı. Bu uysal hâlleri deli gibi hoşuma gittiği için yüzümde istemsiz bir sırıtma peydah olurken, elimin birini yumuşak tutamlarına daldırdım ve saçlarını yavaş yavaş okşamaya başladım. Diğer elimi de yanağına yaslayarak baş parmağım ile nazik dokunuşlarla elmacık kemiğini okşamaya başladığım sırada Taehyung'tan kedi gibi mırlama sesleri yükselmeye başlamıştı.
Mırlayarak yanağını elime sürttüğünde, bu görüntü karşısında kafamı geriye atarak büyük bir kahkaha atmıştım.
"Şu an bir kediden farksızsın, kim." Diye mırıldandım ve yanağını iki parmağımın arasına alarak, yanağından bir fıstık aldım.
"Acıttın." Diye huysuzca homurdandığında bu çocuksu hâllerine gülmeden edememiştim. Bazen fazla sevimli oluyordu ve ben bu anlarda ona gülümsemekten başka bir şey yapamıyordum. Kalbimin atışıyla oynuyor resmen.
"Kalbime zararsınız bayım." Diye hayranlıkla dolu bir sesle fısıldadığımda, Taehyung kucağımda arka üstü gelecek şekilde dönerek benimle göz göze geldiğinde, gözlerine bulaşmış olan pırıltıları gördüm ve bu benim için artık dünyanın en güzel manzarası oldu. Kucağımda yatmış, bana saf sevgi ve hayranlıkla bakan bir çift pırıltılı göz. Şu fani dünyada bundan daha güzel bir manzara var mıydı ki? Varsa da artık benim için yok, çünkü ben sevdiğim herifin bir çift gözünde kaybolmuş hâldeyim.
"Benim üzerimdeki etkinizi ah bir bilseniz güzel beyefendi, böyle konuşmazdınız. Sizin kalp ritminizi mi bozuyorum? Siz benim tüm dengelerimi alt üst ediyorsunuz. Güzel beyefendi, siz karşıma geçince kalbim göğüsümde durmuyor, direkt uçup size konuyor. Gözlerimi ise başka bir yere çevirmem ne mümkün. Şimdi söyleyin bana, ben sizin sadece kalbinize mi zararım? Siz benim tüm benliğime bir ilaçken mi? İmkânsız, bu dediğiniz olacak şey değil. Lütfen cümlenizi tekrardan kurar mısınız? Beni doğru tanıtın, bence bunu hakediyorum. Değil mi güzel jungkook'um?"
Gözlerim dolmuştu. Burnumun direği sızlıyordu ve ben hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum. Taehyung ne zaman böyle en içime işlemişti ki? Daha doğrusu beni ne zaman bu denli çok sevmişti? İlk geldiği günler benden nefret ediyor dediğim insanın, şimdi bu kurduğu cümleleri akıl alacak gibi değil.
"Kook, ağlama ama güzelim ya! Ben bunları sana ağla diye demedim ki. Tanrı aşkına, yalvarırım ağlama! Sikeyim ya, bir damla gözyaşın aklımı yitirecek kadar canımı yakmamalı!" Diye sinirle konuşurken çoktan bacaklarımdan kalkmış, parmak uçlarıyla göz yaşlarımın yolunu kesmeye çalışıyordu. Ardı arkası kesilmeyen göz yaşlarımı silerken oldukça sabırlıydı. Sabırla her birini tek tek siliyor, merhametle parlamış olan gözleriyle de gözlerimi esir almış, bir şey söylemeden gözleri ile ağlamamı durdurmaya çalışıyordu. Şimdi ben bu adamı delice sevmeyeyim de ne yapayım?
"Beni mutluluktan ağlatmayı başaran ilk kişisin, gerçi hayatımdaki tüm ilklerin sahibi sensin ama olsun. Bu benim için daha özel bir ilkti. Teşekkür ederim Taehyung, hayatımda olduğun için, hayatım olduğun için teşekkür ederim." Diye ağlamaktan dolayı kesik kesik mırıldandığımda, Taehyung kaşlarını çatarak bana bakmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
professeur de français || Taekook
Roman d'amourMatematik profesörü olan Kim Taehyung, matematik yerine fransızca öğretmenliğini tercih etti. Fransızca öğretmeni olarak atandığı ilk okul, Jeon Jungkook'un okuduğu okuldu. *Tüm hakları saklıdır.