"Beni neden çizdin, minik öğrencim?"
Duyduklarımla gözlerimi sıkı sıkı kapamış, ölmeyi dilemeye başlamıştım. Yok olmayı istiyorum, tam şu an. Dilim lal olmuştu, ne konuşabiliyordum ne de gözlerimi açmaya cesaret edebiliyordum. Zaten buna ne cevap verebilirim ki? Ondan deli gibi etkilendiğimi ve bu yüzden kendisini çizdiğimi falan mı söyleyeyim? Hiç sanmıyorum.
"Sana bir soru sordum jeon." Kulaklarıma dolan kalın sesi ile yerimde küçülebildiğim kadar küçüldüm. Sen soruyu sordun ama ben cevaplayabilecek bir yüz bulamıyorum kendimde. Gözlerimi açıp konuşmaya çabaladım ama bu çabam elbette ki boşaydı.
"Bay kim, şey..." ağzımda az da olsa bir şeyler geveleyebilmiştim ama elbette ki bu yeterli değil.
"Evet jeon, şey?" Keskin bir sesle konuşunca emin olmuştum, Cevabını almadan gitmeyecekti.
Tam utana sıkıla sorusunu cevaplayacaktım ki, aklıma kaçmak için güzel bir fikir geldi.
"Bay kim son ders zili çaldı ve benim acilen eve gitmem lazım, şu an çok geç kaldım. Bugün annemin ölüm yıl dönümü ve eğer ben evde olmazsam babam bana çok kızacaktır." Sesimi zorla titreterek konuşup gözlerimi yalandan doldurdum. Ufak bir yalandan kim ölmüş ki, değil mi?
Bay kim'in anbean değişen surat ifadesi doğru yolda olduğumu gösteriyordu.
"Ne? Jungkook bu şimdi mi söylenir? Hadi yürü, seni eve ben bırakacağım. Hem gitmişken bir baş sağlığı dilerim." Aceleci sesi kulaklarıma doluşunca içimden kendime küfürler yağdırmaya başlamıştım bile.
Şimdi bay kim gelirse eğer yalanım ortaya çıkar ama gelmeyin dersem de nedenini sorar. Anlaşıldı, bir dahakine yalan söylerken iyicene düşünmem lazım.
"Bay kim, benim evim çok ters bir yöne kalıyor. Ben kendim giderim, siz hiç zahmet etmeyin lütfen." Adeta benimle gelmemesi için yalvaracak kıvama gelmiştim.
Bay kim'in gözlerinde hafif şüphe parıltılarını gördüğüm an, içimden 'ben demiştim' dedim. Bu cümleyi kurduğumda şüphelenmemesi saçma olurdu zaten. Hadi bakalım, şimdi ne halt yiyeceksin kook.
"Benim evimin yolunu nereden biliyorsun da terse kaldığını söyleyebiliyorsun jungkook?"
Sorgular bir tonda çıkan sesiyle yerimde kıpırdandım. Şimdi ne diyeceğim ki? Daha nasıl bir yalana bulanacağım acaba."Bizim sınıftaki bir kaç öğrenci biliyormuş evinizi, onlar konuşurken kulak misafiri oldum. Oradan biliyorum yani." Bence iyi yırttım ya.
Şüphe tohumları az da olsa azalmıştı ama şüphesi hâlâ yerini koruyordu.
"Öyle olsun jeon. Yarın ki derste görüşürüz." Son söyledikleri bunlar olurken arkasını dönüp gitmeye başladı. Ve bay kim giderken de, Alt dudağımı ısırıp gözden kayboluncaya kadar yapılı sırtını izlemiş, gözlerimi arsızca vücudunda dolaştırmıştım.
Her ne kadar öğretmenim de olsa, bu daha ilk görüşte ondan etkilenmiş olduğum gerçeğini değiştirmez. Bay kim tapılası biriydi.
Tapılası esmer teni, kemikli elleri, damarlı kolları, ağız sulandırıcı vücudu vardı.
Ayrıca bay kim çok da güzeldi. Biri tek diğeri çift olan göz kapağı, gözündeki beni, kömür karası yumuşak saçları, beynimi pelte ettirecek kadar güzel kokan kokusu, istese önünde diz çöktürtebilecek olan kalın sesi ile bay kim olağanüstü bir güzelliğe sahipti.
Kısacası kendisi, 'Tanrı'nın başyapıtı' denilmeyi hak eden birisi.
Öğretmenimden bu kadar fazla etkilenmem doğru değil biliyorum ama nasıl oluyorda bu yanlış, bu kadar doğru hissettiriyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
professeur de français || Taekook
RomanceMatematik profesörü olan Kim Taehyung, matematik yerine fransızca öğretmenliğini tercih etti. Fransızca öğretmeni olarak atandığı ilk okul, Jeon Jungkook'un okuduğu okuldu. *Tüm hakları saklıdır.