[SİX]

1.2K 97 24
                                    

Yine ruhsuzca oturduğum sıramda, tenefüs zilinin çalması için saniyeleri sayarken, gerginlikten dolayı sağ bacağımı hafif bir ritimle sallıyordum.

Dersimiz fransızcaydı ve ben Bay kim ile olan konuşmamızdan sonra_ bu 1 haftaya tekabül ediyor_ onun yüzüne dahi bakamıyordum. Bundan dolayı ders anlatan adamı dinlemek yerine gözlerimi sınıf saatine kilitlemiş bir vaziyette haraketsize duruyordum. Haraket eden tek yerim gerginlikten dolayı salladığım bacağımdı.

Saate bakmadığım vakitler hızlı geçen zaman, ben saate bakarken neden geçmiyor ki? Saate bakmadığımda 5 dakika hemen geçerken, saate gözümü bile kırpmadan bakıyorken 1 dakika; bana sanki 10 dakikaymış gibi geliyor.

Zilin çalmasına son 20 dakika, ölüm gibi geçecek bir 20 dakika olacak gibi... çünkü Bay kim ani bir kararla bizi sözlü yapmaya karar verdi. Çok iyi fransızca bildiğimizden(!) dolayı, sözlü yapmak istiyormuş. Ne güzel bir gün ama!

Sınıftan yükselen itiraz nidaları, sınıfta bir kaos ortamı oluştururken, ben kendi dünyamda takılmayı tercih ediyorum...

Ne de güzel bir saatimiz varmış bizim, yeni fark ediyorum. Hoş bir renge sahip. Saatin asılı olduğu duvarımızda baya iyi gözüküyor yanlız. Güzel renk seçimi, birbirleriyle uyumlular.

"Jeon jungkook."

Ama duvarlarda oluşmuş çatlaklar fazla derin gibi. Eminim ki bu okul en fazla 2 yıl dayanır, sonra çöker gider. Benden yaşlı bu okul yahu.

"Jeon jungkook!"

Gerçi bu çatlaklara rağmen iyi dayanmış, belki de çökmez.

"Kime diyorum, jungkook!"

İsmim tüm okul koridorlarında yankılanmış olacağını düşündüğüm bir yükseklikle kulaklarıma doluşunca, yerimde sıçlayıp daldığım düşüncelerden sıyrıldım ve kafamı saatten çekip bana öfke saçan gözleriyle bakan Bay kim'e çevirdim.

"Efendim Bay kim? Bir şey mi oldu?" Diye çekingen bir sesle konuşup dudaklarıma masum bir gülüş kondurdum. Gülümsemem, burnundan soluyan Bay kim'in ifadesinde saniyelik bir afallama yaşatırken, fazla uzun sürmeden tekrar eski sinirli haline döndü.

"Sıra sana geldi, kalk ayağa!" Diye adeta hırlayınca, tedirginlikle sesli bir şekilde yutkundum ve yavaşça ayağa kalktım.

"5 soru soracağım. Günlük hayatta kullandığınız kelimeleri öğrendiğiniz için, sözlüyüde onlar üstünden yapacağım. Soruların hepsini bilirsen 100; 4 tane bilirsen 75; 3 tane bilirsen 50; 2 tane bilirsen 25; 1 tane bilirsen 10 ve hiç bilemezsen 0 alırsın." Diye tane tane açıkladığında, sadece kafa sallamakla yetindim.

"Vous êtes de quelle nationalité?" Fransız aksanı ve kalın sesinin birleşimi... tarif edemeyeceğim kadar güzel.

"Je suis Coréen." Hiç takılmadan cevabı verdiğimde, Bay kim'in gözleri memnun olduğunu gösteren bir ifadeyle parladı.

"Avez-vous une petite amie?" Soruyu az çok anladığımda gözlerim şokla irileşti. Yine olmuştu işte, yine aynı soruyu sormuştu! Bu konuya neden bu kadar takmıştı ki? Cevabımı öğrendiğinde eline ne geçecek?

"Non." Düz bir sesle kurduğum cümle, bazı kişileri güldürürken, bazılarının dalga geçmesine sebep oldu. Ama benim tek odağım bir kişiydi. Tepkisini merak ettiğim tek bir kişi vardı; yüzüme sabitlenmiş gözlerin sahibi.

Cevabımı duyduğunda dudakları düz bir çizgi halini almıştı. Gözlerindeki parıltılar daha da artmıştı lakin benim anlamadığım şey neden böyle bir tepki verdiği değil de, daha çok neden bu soruyu sorma gereği duyduğuydu.

1 hafta önceki kırıcı adam gitmiş yerine çocuk masumiyetine bürünmüş bir adam gelmişti resmen. Gözlerindeki ışıltı fazla masumdu. Yüzünü tepkisiz tutmaya çabalasada heyecanlandığını veyahut mutlu olduğunu çok net bir şekilde anlayabiliyordum. Ama nedenini çözemiyordum.

Neden bu kadar mutlu oldu? Neden beni kırıp bir kaç gün sonra sanki hiç birşey olmamış gibi davranıyordu? Neden bu soruyu ikinci kez sormuştu? Neden cevabımı bu denli merak etmişti? Neden, neden, neden! Belli ki bu nedenler her fırsatta aklımı kurcalayıp duracak.

Ben bunları düşünürken Bay kim'in yeni sorusuyla gözlerim hızla irileşti, soluklarım hızlanmaya başladı. Kalbim ise...hızlı atıyordu? fazla hızlı...

"Voulez-vous venir chez moi?"

____________________________
Annyeonghaseyo yorobun!

Nasılsınız?

:) :) :)

Tae bipolar olma yolunda emin adımlarla ilerliyor :/

Kook'um ise fazla saf ve masum?
Bazı imaları asssla anlamıyor :(

Ama yakında anlar yaa...yani umarım.

Ayrıca taslaklarda 2 bölüm daha var ama ne zaman yayınlarım bilmiyorum :'(

Niiiyseee!

Umarım sevmişsinizdir yorobun.

Beğendiyseniz oy ve yorum atmayı unutmayın!

Dedik ve bölümü bitirdik.

Yeni bölümlerde görüşürüz canlarım~👐🏻

Sağlıcakla kalın, hoşça kalın💜
_______
*Vous êtes de quelle nationalité?: Nerelisiniz?
-kook koreliyim dedi*
*Avez-vous une petite amie?: senin kız arkadaşın var mı?
-Non: hayır*
*Voulez-vous venir chez moi?: Evime gelmek ister misin?*
____

professeur de français || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin