[DİX-NEUF]

625 49 6
                                    

Kontrol etmeden atıyorum, yanlışım varsa affoluna :)

İyi okumalar.
__________________________

Gözlerim şaşkınlığını belli edercesine kocaman açılmıştı. Az önceki olayı idrak etmeye çalışırken, tuvalet kapısının açılma sesini duydum. Kendimi hızla toparlayıp, tuvalet kabininden çıktım ve içeri giren kişiye bakmadan lavabonun önüne ilerleyip, ellerimi yıkadım. Tuvaletten çıkmak için arkamı dönmüştüm ki kapısı kapalı tuvalet kabinine yaslanmış bir şekilde bana bakan jimin ile göz göze gelince adımlarım yarıda kesildi. Ne olduğunu anlamaz, anlayamaz değil mi?

"Jeon jungkook." Sesinde garip bir tını vardı. "Ne yaptığını biliyorum."

Kısa bir sessizlik.

Benim yutkunma sesim ve o meşhur cırcır böceği sesi...

"Ne? Ne yapmışım ben jim?" Sesim gerginlikten titremişti. Ben ecel terleri dökerken, o benim aksime oldukça rahat görünüyordu. Burada gergin olan tek kişi niye benim?

"Ama şaşırdım biliyor musun? Çünkü senin onu yapacağına ihtimal vermiyordum."

"Jimin tanrı aşkına söyle artık! Ben ne yapmışım ya?"

"Sınavlara hazırlanıyormuşsun kook? Sen hiç sınava hazırlanmazdın. Doğrusu çok şaşırdım."
Dediğinde, çölün kavrucu sıcağının altında başımdan aşağa soğuk su dökülmüş gibi rahatladım. Ne zaman tuttuğumu dahi anlamadığım nefesimi büyük bir rahatlamayla serbest bıraktım.

"Ondan mı bahsediyordun jim? Kalbime indiriyordun az kalsın, aptal!" Diye sitemle bağırıp, hışımla tuvaletten çıktım. Resmen şu iki dakikada ölüp ölüp dirildim be! Aptal!

Sinirli adımlarla yeri döve döve giderken, kolumdan tutulmamla adımlarım sekteye uğradı. Bir hışımla kolumu tutan kişiye döndüm ve gördüğüm yüz ile tüm sinirim buhar oldu, uçtu gitti. Yüzüm saniyesinde yumuşadı.

"Ne bu sinir? Ne oldu jeon?"

"Bir şey olduğu yok, kim. Şimsi bırak beni de gideyim. Sakinleşmem lazım." Diye hızlı hızlı konuşup, kolumu kıskacından kurtardığım gibi hız kaybetmeden yürümeye başladım. Beni tekrar yakalayabilmesi için ona fırsat vermeden kordioru aştım ve merdivenlerden aşağa inip, okuldan çıktım. Okulun bahçesinde fazla durmadan etrafa kısaca göz gezdirip, sakin bir yer aradım ve bulduğumda hızla o tarafa yöneldim. Ağaçların gölgelendirdiği çimenlik alana geldiğimde, bulduğum ilk ağacın yanına yattım. Gözlerimi kapatıp, kendimi huzurun kollarına bıraktım ve sinirimin geçmesini beklemeye başladım.

Bu sinirim fazla ve yersiz olsa da, ben o iki dakikada türlü türlü senaryolar kurmuştum ve o senaryoların sonu hiç iyi bitmiyordu. Ölümle burun burunaymış gibi hissettiğim o dakikalara kıyaslarsak, bu sinirimde sonuna kadar haklıydım.

***

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama son zil çalana kadar burada yattığıma eminim. Buna rağmen sinirim hâlâ tam olarak geçmiş değil.
Neden bu kadar uzun sürdüğünü de bilmiyorum.

"Kookie." Adımı duyduğum hâlde gözlerimi açmadan yatmaya devam ettim. Çünkü gözlerimi açıpta jimin'in dolu dolu olan gözlerini görmek istemiyorum. Sesinden bile ağladığı belli olurken, hayır. Onun yüzünü görmeyi reddediyorum.

"Kook ben sana bir şey mi yaptım? Yaptıysam da istemeden olmuştur, bilerek yapmam. Bana böyle yapma n'olursun." Sesi bu sefer daha yakınımdan gelmişti. Ama hiç kıpırdamadan durmaya devam ettim. Göz kapaklarım bile hareket etmedi.

professeur de français || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin