‡-C r i m i n a l-‡

Jeon Jungkook firar etti

hoşgeldinizz!!!

***

"Hayır Jimin, hayır dedim sana!" diyerek sinirle söylendim telefonda. "İnan bana o artık umrumda değil, ister sevgili yapsın isterse ömrünün sonuna dek yalnız yaşasın. Seokjin bende bitti!"

Yaz sıcağında tek tük insanın bulunduğu caddede yavaş adımlarla yürürken elim telefondaydı, markete doğru yürürken ne almam gerektiğini unutarak evi tekrar aramış, her nasıl olduysa Jimin konuyu eski sevgilime bağlayınca da oldukça sinirlenmiştim. Neymiş, Seokjin yeni sevgili yapmış! Bu saatten sonra kesinlikle ilgi alanım dışındaydı kendileri. "Bak her ne almam gerekiyorsa söyle. Bir daha da Seokjin'den bahsetme lütfen. Ne kadar sinirlendiğimin farkında mısın acaba?"

Jimin'in sıraladığı malzemeleri aklımda tutmaya çalışırken gözlerim siyah jordanlarımdaydı. Asfalt çizgilerine özenle değmeden başım eğik bir şekilde yürüyordum ve sol omzumda asılı kahverengi kumaş bir çanta vardı. Siyah saçlarım kıvır kıvır alnıma dökülürken bej rengi tişörtümün etekleri pantolonumun içine gelişigüzel sokulmuştu. Aldığım malzeme listesini iyice zihnime yerleştirdikten sonra konuşmayı uzatmadan "Tamam, birazdan gelmiş olurum." diyerek aramayı sonlandırdım. Telefonu çantaya atarken kafamı kaldırarak önümdeki siyah mermer döşemeli markette gözlerimi gezdirdim. Burası petrol istasyonuna bağlı bir market olduğundan pek de büyük değildi fakat aradığım şeyleri bulacak olmama yeterdi. Bu yüzden sürgülü kapıyı çekerek soğuk ortama adım attığımda derin bir nefes aldım ve bana bakan market çalışanından gözlerimi kaçırarak raflar arasında ilerledim. Sepetlerden birisini elime alıp Jimin'in çok sevdiği buzlu çaylara uzandım ve paketlerden birisini içine ekledim. Ardından gözlerim ramen paketleri üzerinde gezindi ve çeşitlerine fazla önem vermeden birkaç tanesini içeceklerin yanına attım. Paket yiyecekler ve taze meyveler de almam gerekliydi fakat arkamda market görevlisiyle kavga eden yaşlı kadının sesini duymamla gözlerim kısa bir anlığına oraya kaydı. "Bu biralar 15 dolar serseri! Beni kazıklamaya çalışma bile!" diye bağıran yaşlı kadın elindeki şişeyi çalışana doğru sallıyordu. Adam fiyatlarının arttığını ona düzgünce açıklamaya çalışırken gözlerim tavanda asılı duran minik televizyona kaydı. Haber sunucusu arkasında duran siyah tulumlu adamla ilgili bir şeyler söylerken tartışma yüzünden sesini pek duyamıyordum. Az sonra kadın marketten sinirle çıktığında market görevlisi iç çekti ve tv'nin sesini açmak üzere kumandaya uzandı. Büyükçe bir tofuyu sepetime bırakırken spikerin sesi küçük market içerisinde yankılanarak kulaklarıma ulaştı. "Jeon Jungkook firar etti! Tekrar ediyorum, Seul Cezaevinden gece vakitlerinde firar eden suçlu şu an kırmızı bültenle aranıyor. Jeon Jungkook firar etti!"

Haberden ekrana yansıyan arkadaki suçlu fotoğrafıyla devam eden spikerden gözlerimi çekerek bir paket de kırmızı et koydum sepete. "Uyuşturucu kaçakçılığı ile tutuklanan ve adam öldürme, gasp gibi çeşitli suçlara imza atmış ağır suçlu, her yerde aranıyor. Görenlerin veya duyanların en yakın polis merkezine bildirmeleri bekleniyor. Emniyet halkı sakin olmaları konusunda uyarıyor. Bu esnada şehir merkezleri tetikte olsunlar! Suçlunun saldırganlaşabileceği düşünülüyor."

Duyduklarım kaşlarımı kaldırmama sebep olurken tamamen dolmuş sepetimle kasaya doğru ilerledim. Görevlinin gözleri yukarıda asılı tv'de iken sepeti yanına bıraktım ve eşyaları yerleştirmeye başladım. Elindeki kumandayı dalgın bakışları arasında kenara bırakırken gözlerini bana çevirdi ve sıkıntıyla iç çekerek ürünleri makineden geçirmeye başladı. Bu sırada başka bir haber çoktan sunulmaya başlanmıştı. Açılan kapı kafamızı oraya çevirmemize sebep olurken gelen şapkalı ve maskeli adama anlık göz atarak tekrardan önümüze döndük. Eşyaları birkaç poşete sıkıştırarak elime aldığımda cebimdeki parayı uzattım ve para üstünü bekledim. Görevlinin tuhaf bakışları altında göz devirerek paramı ondan aldığımda kapıya doğru ilerledim ve bir elimle kapıyı açıp kendimi sıcak yaz güneşinin altına attım.