Beklemeyi bırakırım.

1.3K 130 17
                                    

***

"Yani biz..." derken çattığım kaşlarımla ayak ucuma bıraktığı beyaz tozlarla doldurulmuş şeffaf paketlere bakıyor, tam olarak ne yaptığımı çözmeye çalışıyordum. Sanırım şu an büyük bir günah işliyordum. Yani, sanırım...

"Evet Taehyung, üçüncü söyleyişim. Bunları arabaya taşıyacağız. Şimdi bana yardım edecek misin yoksa seni kolundan tutup aşağı çekeyim mi?"

Yüz ifadem birden kasıldığında ona öfkeyle bulunduğum yükseklikten baktım ve içinde bulunduğu, sabahtandır kazdığımız derin çukura göz gezdirdim. Aşağı inersem kıyafetlerim kirlenebilirdi. Ve ben kirlenmekten nefret ederdim.

Bu nedenle burun kıvırarak bulunduğum yerde durup aşağıya bakmaya devam ediyordum fakat duruşumu kesen, "Tamam, sen istedin." diyerek birden eliyle destek aldığı toprak ve ayağını dayadığı çukur içerisinde bir oyuk yardımıyla kendini yukarı ittirmesi oldu. Yeterli yüksekliğe ulaşır ulaşmaz yakaladığı kolumu çekerek dengemi kaybetmeme ve boyumu aşan, onun içinde bulunduğu çukura doğru yüz üstü savrulmama sebep oldu.

Neyse ki kolumu tutan elleri dayanağım olmuş, ulaştığım omzuna bastırdığım ellerimle ağırlığımı bedenine vererek yumuşak bir iniş için üzerine atlamış gibi olmuştum fakat pişman değildim çünkü ne şans ki o sendeleyip gerilerken, ben kirlenmeyerek onun bedeninin üzerine uzanır vaziyette ona yukarıdan bakıyordum. Ayak uçlarım dahi onun botlarına tutunup, sert yüzeye baskı uygularken her şekilde kendimi kurtarmayı başarmış haldeydim.

Çukur çok geniş olmayan, derin ve eğimli bir yapıya sahipti. Bu sayede tamamen uzanıyor değildik ve o kalçasını eğimli yüzeye dayarken, yarı eğik duruyorduk ve bu derinlikten bakarken derenin sadece yüzeyini görebiliyordum. Kollarım dahi kendimi kirletme korkusuyla etrafa değil, göğsüne dayanmıştı ve ben parmak uçlarımı omuzlarına yerleştirmiş biçimde üzerinde uzanıyorken dirseğini ardındaki toprak yüzeye dayamış olan Jungkook, çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Çünkü üstü başı mahvolmuştu.

Yüz ifadesine bakarken, gülmemek için iç dudağımı dişlerimle ezmeye başlamıştım. Yine de yanaklarım biraz şişmiş ve tebessümümü bariz kılmıştı. En son dayanamayarak ağzımdan küçük bir kıkırtı çıktı ve o hala arka bedeni eğimli toprağa dayalı haldeyken ona tutunmama izin veriyordu.

En sonunda sessizlik ve öfkeye son vermek amaçlı derin bir iç çekerek, "Tam belasın." diye sayıklayarak ellerini belime yerleştirmiş ve bedenimi çok da efor harcamadığı orta halli bir güçle kaldırarak ayaklarımın yere basmasını sağlamıştı. Dengemi yeniden sağlayarak üzerinden kalktığımda biraz geriye çekildim ve kenardaki küreği elime gerginliğe ek, gülen bir suratla alarak üzerini temizleyen adamı izlemeye başladım. Eliyle toprağa bulanmış kıyafetlerini çırpmayı deniyorken iç çekişlerinden bundan hoşnut olmadığı anlaşılıyordu.

Omuz silkerken "Senin suçundu." diyerek kendimi savundum. Bunu dememle hareketlerini durdurup aralık dudaklarıyla yüzüme baktı ve gözlerini kısarak "Şansını zorlama istersen." diye konuştu keskin bir tonlamayla.

Gözlerimi kaçırıp elimdeki küreği daha sıkı tutarken yerdeki eşelenmiş toprakta yarı görünen beyaz paketlere baktım ve "Pekala..." diyerek yere eğildim. Küreği köşeye bırakırken elime yeniden geçirdiğim eldivenlerimle paketleri uçlarından tutup etraflarındaki toz toprağı elimle temizlemeye, dağıtmaya başladım.

O da yanıma eğilirken daha ne kadar olduğunu bilmediğim paketleri toprağı kazarak ortaya çıkarıyor, temizliyor, silkeliyor ve ayağa kalkıp yüzeye bırakıyordum. Bu bir süre böyle devam etti. Kıyafetlerimi kirletmemek amacıyla dizlerimi yere değdirmeden, ayaklarım üzerine çömeliyordum. Fakat Jungkook'un kıyafetleri sayemde toprak içindeydi ve bu ona kolaylık sağladığı için rahatlıkla diz çöküyor, kirlenmeyi umursamıyordu.

‡-C r i m i n a l-‡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin