Organ Ticareti

2.9K 218 214
                                    


hoşgeldinizz!!!

***

Yemek yiyorduk. İsmini duyduğum andan beri yemek yiyorduk. Çocukların neden onları kandırdığım hakkındaki birkaç sorusuna kafa karışıklığıyla yalanlar uydurmuş, sonra afallamış bir suratla kafamı eğerek tabağımdakilerle oynarken zihnimdeki kalabalığı dağıtmaya çalışıyordum. Aynı zamanda dakikada bir yutkunuyordum ve ara sıra stresten bacaklarımı da sallıyordum. Bu halimi fark etmişler midir pek bir fikrim yoktu fakat gerginlikle salladığım bacağım üzerinde hissettiğim el ile tabakta duran çatalımı hareketsiz bir şekilde tutmuş, gözlerimi hafifçe büyütürken  masa altından bacağıma bakıyordum. Siyah oniks taşından bir yüzüğün orta parmağında yer edindiği kemikli parmakları bacağımı tutmuş hareketimi engelliyordu. Sertçe yutkunurken hala yüzüne bakmayı aklımdan geçiriyor değildim.

Kısık bir sesle boğazımı temizlerken göz bebeklerim önce ellerinden, sonra kollarından ve omuzlarından geçerek yavaşça yüzüne ulaştı. Çenesinden yukarıya bakmaya cesaret edemiyordum. Ama bu şekilde de yanlış anlaşılabileceğimi bildiğimden gözlerimi ani bir şekilde gözlerine çevirdiğimde karşılaştığım koyu kahveler nefesimi tutmama yetmişti. Hoseok tabağını eline alarak lababoya bırakmak için ayağa kalktığı sırada oluşan gürültü aramızdaki atmosferi gizliyordu ve Jimin elindeki telefondan bir şeylerle bakıyordu. Evde bir suçlunun olduğundan haberi olan tek kişi bendim ve bu salaklar hiçbir şey bilmiyordu. Bu onlara söylemediğim için bir bakıma benim suçum sayılabilirdi bittabi fakat tepkilerimden dahi anlamamaları onlara her seferinde yapıştırdığım aptal damgasını gayet iyi karşılıyordu.

Koyu kahvelikler keskin ve emir verircesine bakıyordu gözlerime. Parmakları kavradığı bacağımı hafifçe yere sabitlerken durmamı söylediğini anlayabiliyordum elbet. Fakat bunu bile bu şekilde tehtidvari yapması kendi evimde can güvenliğimin olmadığını oldukça net açıklıyordu. Sahi, daha önce kimseyi öldürmediğini söylemişti demin. Bu konuda ciddi olduğuna inanmalı mıydım? Bu beni aptal yapardı.

Birkaç gündür yayınlanan haberlerde adam öldürmekle ilgili bir suçundan bahsedildiğini gayet net hatırlıyordum fakat suçlunun kendisi bana bunu yapmadığını söylüyordu. Fakat hiç adam öldürmemiş birisi belinde silahla gezmezdi zannımca. Hapisten de kaçmıştı üstelik. Hoş, bunu nasıl yaptığı konusunda gerçekten merak dolu sorularım vardı ona. Elbette soracak değildim ama her şeyin polisiye filmlerdeki gibi olup olmadığından da emin değildim ya hani. Sorsam başıma bir şey gelir miydi ki?

Bunu umursamadım. Eminim karşımdaki adam herkesi esir aldığında Hoseok bu soruyu benim yerime sorardı ona. Nereden mi biliyorum? Adımdan daha çok emindim buna. Kaçak olduğunu biliyor olsa iki saniye bile düşünmezdi sormak için. Ne yapalım, böyle yetişti bu çocuk da.

Oniks yüzüğü taşıyan parmakların sahibi elini yavaşça kaldırırken tabağını eline aldı ve hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkarak lavaboya yürüdü. Ben şaşkınlıkla kafamı arkaya çevirip ne yaptığını izlerken Hoseok gibi tabağını kenara bırakarak yeniden masaya yürüdü. Elleri sandalyenin tahta kısmına tutunduğu sırada bedenini hafifçe öne eğerek onu izleyen bana baktı ve "Konuşalım mı biraz?" diye sordu. Fakat bir soru olmadığını bakışlarından anlayabiliyordum çünkü bana hemen ayağa kalkıp sessiz bir yere gitmemiz gerektiğini söylüyordu. Emirdi yani bu, rica falan da değil.

Boğazımı temizlerken gözlerimi Jimin'e çevirdim. Kısa bir süre bize baktıktan sonra telefonuna geri dönmüştü ve oldukça umursamaz görünüyordu. Hoseok çoktan koltuğa oturmuş oyun konsolunu eline alarak kurcalamaya başlamıştı. Gergin olan tek kişi bendim şu anda.

‡-C r i m i n a l-‡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin