Yeni bölümle karşınızdayım:)))hızlı hızlı eklemeye çalışıyorum:))Geçen bölümde vote verenlere teşekür ederim:)Yorum pek yoktu:(Ama şu an başlarda olduğum için ilerleyen zamanlarda yorumların artacağını umut ediyrum:))Yorum ve votelarınızı bekliyorum:)
İyi okumalar!!
Okuldan beni almaya Sevgili abicim Sarp ve Olcay gelmişti. Yavaş adımlarla arabanın durduğu yere doğru ilerliyordum. Ardından Nesil'in sesini duydum. Bana bağırıyordu sanırım. Arkamı dönüp baktım. Evet bana sesleniyormuss. Koşa koşa yanıma geldi.
'Nerede oturuyorsun? Seni bırakabiliriz .'dedi.
Tatlı gülümsemesini takınarak.iste bu!Bu kızı neden bu kadar çok kendime yakin bulduğumu anladım.Nesil aynı Ezgiye benziyordu. Gülümsemesi tavırları falan aynı Ezgi’ydi. Kızın yüzüne daha fazla boş boş bakarsam beni salak sanıcakti. Bunları daha sonra düşünmek üzere beynimin bir kitaplığına kaldırdım ve
'Nesil çok isterdim ama zaten abimler gelmiş beni almaya çok teşekkür ederim. Başka zaman artık. 'dedim abimi göstererek.
Yarın eve beraber dönme sözüyle Nesil’i ikna ettim. Biraz daha fazla oyalanırsam abim beni bir daha almaya gelmeyecekti. Koşa koşa gidip arabaya bindim. abim aynadan bana bakarak
'Biraz önceki kız kimdi? Dur bir tahmin yürüteyim. Benim gizli hayranlarımdan biri değil mı?Öyleyse söyle hiç boş vaktim yok benimle ona bir buluşma ayarlayamazsın. 'Dedi gülerek. Ben de
'Abi kendini çok ulaşılmaz falan mı sanıyorsun sen?Kız belki Olcay'la bir randevu istedi. 'Diye karşılık verdim.
Ağzımı hiç açmayaydım iyiydi. Olcay yalancı bir öksürük komasına girdi.
'Geber !Daha beter ol inşallah. Zaten hep bu yakışıklılığınla kızları sen kapıyorsun. 'Dedi abim sırıtarak.
'Tamam tamam hadi abi nereye gidiyoruz bakalım' dedim. Yoksa bu sohbet kötü sonlanacaktı.
…
Ortaköy'deydik. Arabayı bir otoparka bırakmış yürüyorduk. Hepimizin karnı açtı zaten. Arabada da öyle konuşmuştuk. Önce hep beraber kumpir yiyecektik. Abim sağ olsun bizi ilk gördüğü kumpirciye soktu.
Yemeğimizi yedikten sonra sahilde yürümeye başladık. Okulda ilk günlerimizin nasıl geçtiğinden bahsediyorduk. Birden karşımızdan gelen abim yaslarında iki çocuk Olcay diye bağırdı. Olcay'ın da yüzüne yine tatlı gülümsemesi yerleşmişti. Olcay da abim de gidip çocuklarla kucaklaştılar. Sanırım bu durumda istenmeyen kişi ben olmuştum. Abime ben biraz dolaşıyorum diyerek onlara ayak bağı olmaktan hem kendimi hem onları kurtardım. Hava oldukça soğuktu. Böyle ortalıkta daha fazla dolaşamayacaktım. Zaten ince giyinmiştim okula giderken. Kapalı bir mekan bulmam şarttı. Girebilecek daha doğrusu soğuktan sığınabilecek bir yer arıyordum. Telefonumun sesiyle irkildim. Arayan abimdi. İkiletmeden açtım çağrıyı.
'Ceren neredesin?'
'Abi öyle boş boş dolaşıyorum. Üşüdüm birazcık aslında. Gitsek mı ne dersin?'
'Ceren bir iki saat daha dayanabilir mısın canım? Taksiye atla eve git diyeceğim ama saat 8 olmuş. Orada benim arkadaşımın çalıştığı bir kafe olması lazım. Sen hatırlıyorsunuz zaten Zeynep hani. İstanbul’a gezmeye geldiğimizde ona uğramıştık. Oraya git sen ,ben seni oradan alayım. '
Evet iyi olurdu. Abimin dediği yeri çok iyi hatırlıyordum. Gecen sene İstanbul’a gezmeye geldiğimizde benim zorumla abim beni dışarı çıkardığında oraya gitmiştik.
'Tamam abi. Ama siz de biraz acele edin. Artık hep İstanbuldayız bol bol görüşürsünüz. Hadi bby. 'Deyip telefonu kapattım.
Artik soğuktan ellerim felç olmuştu. Telefonun kapatma tuşuna bile zor basıyordum. Etrafıma söyle bir bakındım. Zeynep ablanın çalıştığı yere çok yakın bir yerlerde olmalıydım. Bir kaç dükkan geçtikten sonra nihayet bulmuştum. İnşallah doğru yeri hatırlıyorumdur diye içimden söyleniyordum. İçeriye girdim. Çok kalabalık bir ortamdı.Gözlerim Zeynep ablayı aradı ama yoktu. Su an gezindiğim yer hem kafe hem de bar kısmından oluşuyordu. Ben kafe kısmındaydım sanırsam su an. Bir de arka tarafa doğru ilerledim. Yok böyle olmayacaktı. En iyisi burada çalışan birisine sormaktı. Bu sırada bir çalışanın bana doğru baktığını fark ettim. Ortalarda saf sar dolanırsam olacağı buydu. Bana bakan küpeli çocuğun yanına doğru ilerledim. O da ona bir şey söyleyeceğimi anlamış ve beni bekliyordu olduğu yerde. Yanına hızlı adımlarla gittim ve sesimi duyurmaya çalışarak
'Merhaba ben Zeynep'e bakıyordum da. Buralarda mı acaba? ' dedim.
'Maalesef. Ama gel söyle otur bekle. Yarım saate gelir. Bir işi vardı da onu halletmeye gitti. 'Dedi bana bar taburelerinden birini göstererek.
Acaba beklemeli miydim?Abim beni buradan alacaktı ve ben de bu soğukta bir iki saate buz kalıbına dönerdim. Artık beni Buz Müzesi'nde sergilerlerdi. Kendi kendime gülümsedim. Küpeli çocuğun beni beklediğini yeni farkına vardım. Basımı sallayarak bar taburelerine doğru ilerledim. Zaten sesimi duyurmaya çalışmak hata olurdu. Bu yüksek taburelerden nefret ediyordum. Hayatımda en çok korktuğum seylerden biri bu taburelerden düşüp kafamı gözümü kırmaktı. Dikkatlice oturdum. Çantamı önümdeki masaya bıraktım. Telefonumda en sevdiğim böcek ezme oyununu oynuyordum. Bu oyunu çok seviyorum ya. Aklıma yine Ezgi gelmişti. Beraber yarış yapardık bu oyunda. Düşüncelerime dalmış giderken bir çift gözün bana baktığını fark ettim. Yine küpeli çocuktu. Kafamı ne var işareti yapar gibi salladım. Zaten hemen önümde kokteyl falan hazırlıyordu. Elindeki işi bırakıp bana baktı.
'Sana bir şey ikram edeyim. Sonra Zeynep ,arkadaşıma hiç bir şey ikram etmemiştin deyip beni azarlar. 'Dedi gülerek.
Aslında söylediğinden tam olarak bunu anlamamıştım. Bazı anahtar kelimeleri kaptım ve boşlukları kendim doldurdum. Zaten başka türlü söylediğini kelime kelime anlamak imkansızdi. Kırmayayım bare çocuğu. Ama burada sıcak çikolata falan var mıdır ki acep ?Şimdi sorup da rezil olmayalım.
Olur anlamında basımı salladım. Bugün başımı sallaya sallaya kan akışı hızlandı beynimde!Ne istediğimi sormadı hayret. Bir kaç dakika sonra önüme içeceğim gelmişti bile. Bir kokteyl yapsaydı iyiydi. Ne bu ya!Off. Ayıp olur şimdi bir tadına bakalım değil mı?Bardağı aldım ve bir yudum aldım. Böyle sirke gibi eksi eksi bir şeydi. Yarasın niyetine diktim kafaya. Biraz çabuk mu yuttum ne? Ama bunu yuttuktan sonra anladım çaktırmayın. Ahaha. Bir baktım ki önümdeki bardak tekrar dolmuş. Biraz önceki gibi onu da diktim kafaya. Tadı sanki giderek güzelleşmişti. Kaç defa sayamadım önümdeki bardak bir kaç defa daha doldu boşaldı.Ayni zamanda telefon çalıyordu bir yerde durmadan. Ama ses çok yakından geliyordu. Ah!bu benim telefonum. Çantamı açmaya çalıştım. Bunun fermuarı nerelere kaybolmuştu ya.Açamayacağımı anlayıp uğraşmayı bıraktım. Öylece oturup beklemeye karar verdim. Ayağa kalkabilir miydim ondan bile emin değilim.
Gözlerim tanıdık gözlerle karşılaştı. Birisi Sarp öteki Olcay’ di. Sarp içeri girdiği gibi beni görünce geri çıkmıştı. Olcay bana doğru geliyordu. Aslında Olcaylar demeliyim. Çünkü iki tane vardı Olcay'dan . Bana bir tane yeter de artar bile.
Olcay hala hızlı hızlı bana geliyordu. Ben de kalkıp ona gitmek istiyordum ama kendimde o gücü bulamiyordum. Gözlerimiz yine karşılaştı. İçimde bir şeyler kıpraşti. Ama kelebekler değildi onlar !kesin su içtiğim ne olduğunu bilmediğim şeyler bağırsaklarımı bozdu. En son hatırladığım şey Olcay'ın beni kucağına alması. O anla beraber gözlerim yavaş yavaş kapandı.