Merhaba!!!Bu bölümde de yine Ceren'i kötü şeyler bekliyor...Hazırlıklı olun:)Geçen bölümde yorumlar çok azdı.Hatta hiç yorum yoktu diyebilirim:(Düşüncelerinizi benimle paylaşın lütfen... Multimediada yeni keşfettiğim ve çok beğendiğim Nate King'in bir şarkısı var...Dinleyebilirsiniz.:)İyi okumalar:)
Haftanın son günüydü. Cuma. Sanırım biz öğrenciler için mutluluk verici bir gündü. Ama benim için pek oyle olmuyor. Babam haftasonları genelde evde olur da. Yaptıgım her seye karışması sürekli bir öğüt verme halinde olması nedeniyle beni hafta sonlarından soğuttu. Okula gitmeme daha bir kaç saat vardı. Sabah neredeyse güneş doğduğundan beri yatağımda uzanıyordum. Canım sıkılmıştı ve yapacak bir seyler arıyordum. En mantıklı fikir internette gezinmekti. Masamın üzerinde duran laptopumu yatağımın üzerine aldım. Bakabileceğim bir kaç yer vardı zaten. Facebook bir de öylesine baskalarını takip etmek için açtığım ve toplasak sadece 20 tweet attığım Twitter hesabımı actım. Twitter da degisik bir haber yoktu. Ama Facebook'u açtığım anda bildirimlerin bayağı dolu olduğunu gördüm. Coğu arkadas istekleriydi. Ve hepsi de yeni sinifimdakileri aitti. Herhalde Facebook bağımlısı hepsi. Daha onlarla adam akilli tanisali bir gun olmadı.İstekleri kabul ettikten ve Ezgi'ye okuldaki arkadaslarimi anlatan mailin gönderdikten sonra laptopu aldığım yere geri koydum.
Banyoya gidip bir elimi yüzümü yıkadım. Cok erken kalktigimdan uyku bastırmisti. Ama bir gozlerimi kapatırsam rüya görmeye başlardım. Dolabımdan kıyafetlerimi alıp giydim.Yine siyah bir kombin yapmıştım.Aslinda arada renkli de giyinirdim ama sadece benim için güzel, özel olan günlerde. Kitaplarımı toparlayıp aşağıya indim. Bugun canım kahvaltı yapmak istemiyordu ve okula abimlerle gitmek de istemiyordum. Artık yalnız basıma okula gitmeye alısmaliydim. Hem İstanbul hic bilmediğim bir yer de degildi ki. Hemen hemen coğu yerini biliyordum. Ayrıca yalnız kalmak iç sesimle dertleşmek de iyi olurdu.
Aşağıya indiğimde masada kimse yoktu. Zaten saat daha erkendi. Benim zaten evden erken çıkmam lazımdı.Çantamdan bir not kağıdı ve kalem çıkartıp okula gittiğimi yazdım. Babam bu notu görür de ondan izin almadığımdan dolayı bana kızarsa pek suçlu hissetmeyeceğim açıkcası. Abi'm nasıl olsa o ısı halleder. Notu masanın üstüne bırakarak kendimi dışarıya attım. Niye benim arabam yok ki ya?Otobuslerde sürüneceğiz. Pardon pardon Akbil, paso bende ne gezer?Bir tane vardı bir ara,onu da taşınma esnasında kaybetmiş olmalıyım. Yani anlayacağınız bugun beni bir yere goturebilecek bir sey varsa o da ayaklarım. Sokak boyunca dümdüz yürüyordum.kahvalti yapabileceğim en makul ve en yakın yer dun akşamki kafeydi. Hem okula da yakındı. Yavas yavas yürüye yürüye Kafe'ye sonunda gelmiştim. İceriye girdim biraz yogundu. Sanırım herkes benim gibi sabah kalkınca soluğu burada almıştı. Pencere kenarjndaki iki kişilik masaya oturdum. Ardından da garson hemen yanımda bitivermisti. Simdi yalan söylemeye gerek yok. Garson cocuğumuz cok tatlıydi. Gülümsemesini hic bozmadı ve
'Gunaydin. Ne alırsınız ?kahvalti tabağı ya da kahve …' dedi. Lafını kesmiştim. Aslında bir kahve ve yanında atıştırmalik bir seyler iyi giderdi. Daha önce kahveyi ne kadar sevdiğimi söylemiş miydim?garson cocukcağıizi hic bekletmeden
'Bir kahve ve yanına da poğaça alabilir miyim?'dedim. Garsonun yapması gereken sadece dediklerimi not almak degil miydi?bizimki yine sırıttı ve
'Ben size en iyisi saglikli mı sağlıklı kahvaltı tabağımızdan getireyim. 'Dedi.
Allah Allah böyle seylere pek alisik değilimdir evde bile olsam. Su an bir kafedeyim ve garson bunu bana söylüyor. Yadırgadim açıkcası.Bugun bir degisiklik yapalım ve su sağlıklı mı sağlıklı kahvaltıyı yapalım da kırmayalım cocuğu.
'Hadi oyle olsun. Senin su sağlıklı kahvaltı tabağından alayım. Tavsiye için teşekkürler bu arada. 'Dedim.
'Dogru karar. Hemen getiriyorum. 'Dedi yine sırıtarak.